içinde

Kohlberg’in Ahlâkî Gelişim Teorisi

Ahlâkî Gelişim Teorisi, Amerikalı akademisyen ve psikolog Lawrence Kohlberg tarafından ortaya atılmıştır. Kohlberg, insanların tüm yaşamları boyunca fiziksel, duygusal ve tüm gelişimlerine karşı ahlaklarının nasıl geliştiğini incelemiştir. Teorisi bilimsel gelişmeye dayanmakta ve Vgotsky ile benzer özellikler taşımaktadır. Kohblerg, insanlar büyüdükçe ahlâkî değerlendirmelerindeki değişikliği takip etmiştir. Gözlemi yaparken Vgodsky, Freud ve Erikson‘da olduğu gibi çocukları mercek altına almıştır. Çünkü ergenlik döneminde çocuklarda görülen hızlı ve etkileyici değişimin yaşanmasıdır. Kohlberg yaptığı çalışmaların birinde bir grup çocuğa ikilemler içeren hikayeler anlatmıştır.

Görsel: practicalpie.com

Tüm yaş gruplarından çocuklara bir hikaye anlatıp hikâyelerdeki ahlâkî konular vasıtasıyla kişilerin nasıl değerlendirme yaptığını anlamak için onlara birçok soru sordu. En karmaşık ikilmeli durum Bay Heinz’kiydi. Heinz’in hikayesi deneklerdeki en popüler olanıdır. Hikayeye göre, Heinz’in karısı bir tür kanserden dolayı ölmek üzeredir. Doktorlar yeni bir ilacın kadını kurtarabileceğini söyler. Ancak bu ilaç yerel bir kimyacı eczacı tarafından bulunmuştur ve haklı olarak Heinz ilacı satın almaya çalışır. Ama kimyacı ilacın on katı bir ücret istemektedir. Ve bu Heinz’in karşılayabileceğinden fazlasıdır. Ailesi ve arkadaşlarından yardım alan Heinz paranın yalnızca yarısını toplar. Bunun üzerine durumunu eczacıya açıklar ve ilaca daha ucuz sahip olmak ya da paranın kalanını sonradan ödemek için yalvarır. Ancak eczacı bunu kabul etmez. Bulmuş olduğu ilacın kendisine çok para kazandıracağını söyler. Heinz karısını kurtarmak için çaresiz kalır. Bu yüzden gece geç bir saatte eczacının ofisine girer sonra da ilacı çalar. İşte bu büyük ikilemdir. Buna “Heinz İkilemi” ya da “Heinz Dilemma” denir. Hikayeyi anlattıktan sonra Kohlberg çocuklara “Heinz ilacı çalmalı mıydı?” gibi bir soru sorar. Ya da “Heinz karısını sevmeseydi durum farklı mı olurdu?” Veya “Ya ölsen insan bir yabancı olsa durum değişir miydi?”, “Kadın ölürse polis eczacıyı cinayetten tutuklamalı mı?” sorularını sormuş ve çocukların cevaplarını toplayıp inceleyerek ahlâkî değerlendirmeyi açıklamıştır. üç aşamasını ortaya atmıştır.

Değerlendirmenin ilki gelenek öncesi veya ahlâk öncesi düzeydir. İkincisi geleneksel düzeydir. Sonuncusu gelenek ötesi düzeydir. Aşamalar yukarı çıkılan merdivene benzetilebilir. Aslında birkaç basamak olmasına rağmen ahlak merdiveni denilebilir. Kohlberg’e göre bireyler bunları ancak sıralandığı ölçüde geçebilir. Her yeni düzey bir öncekinin değerlendirme şeklinin yerini alır. Ancak herkes her basamağa da ulaşamayabilir. İlk düzeye başlamadan önce her düzey kendi içinde ikiye ayrılır. Hepsiyle birlikte ahlâkî gelişmenin altı düzeyi bulunmaktadır. Ahlak öncesi düzey ilk sıradadır. Bu düzeyde itaat ve ceza vardır. Bu seviye çocuklarla ve yaşça küçük olan insanlarla ilgilidir. Basit olarak görülen aşamada otorite bireyin dışındadır ve değerlendirme hareketlerin fiziksel sonuçlarına odaklanır. Yani çocuklar kuralları kesin ve katı olarak görürler. Kurallara uymak cezalardan kaçınmak anlamına gelir. Eğer çocuk usluysa bu cezalandırılmayacağı anlamına gelir. Eğer cezalandırılırsa çocuğun kötü bir şey yaptığı anlamına gelir.

İkinci seviye ise bireysellik ve değiş – tokuştur. Bu seviyede çocuklar, otoritelerin sahip olduğu tek doğru bakış açısı olmadığını fark eder. Yani farklı bireylerin farklı bakış açıları olduğunu kavrarlar. İkinci düzey de aşıldıktan sonra Geleneksel Düzey bölümüne geçiş sağlanır. Geleneksel Düzey’de iki seviye daha bulunmaktadır. Bu basamakta otorite içselleştirilir, sorgulama yapılmaz, değerlendirme kişinin içinde bulunduğu grubun kurallarına dayanır. Yani üçüncü seviye iyi bir çocuk olmakla ilgilidir. Birey ya da çocuk diğerleri tarafından “iyi” olarak adlandırılmak için iyidir. Diğer insanların düşüncelerini önemsemektedirler. Burada uyuma vurgu vardır. Bir anlamda kibar olmak ve seçimlerin ilişkilerimizi nasıl etkileyeceğini düşünmek mühimdir.

Dördüncü ahlâkî seviye toplumsal düzeni devam ettirmektir. Kanun ve düzene dayanır. Çocuk bu düzeyde artık toplumun daha geniş kurallarının farkına varır. Kanunları sürdürmek ve suçtan kaçınmak için değerlendirmeler, endişeler ve kurallara uymaktır. Gelinen aşama tamamen toplumun ne diyeceği ile ilgilidir. Aşamalar sırasıyla gelişmeye devam eder. Sonraki aşamada “Toplumsal Sözleşme” aşamasıyla karşılaşılır. Gelenek Ötesi Evrede kişisel yargılama kişinin kendi seçtiği prensiplere dayanır. Hukuk ve düzenin ötesindedir. Daha iyi seviyede düşünme ve daha ileri bir ahlaki değerlendirme bilinci vardır. Daha büyük bir iyi için kişisel haklara ve adalete dayanır. Başka bir tabirle sosyal sözleşme evresinde birey kuralları ve kanunların toplumun genelinin yararına olmasına rağmen bazı durumlarda bazı insanların yararına olabileceğinin farkına varır. Örneğin Heinz dilemasında hayat kurtarmak kanunlara karşı gelmekten daha mı önemlidir? Toplumsal Sözleşme aşamasına gelen insanlar için hayat kurtarmak, kanunları çiğnemek ve çalmaktan daha önemlidir. Bahsedilen kurallar toplumun düzeni için önemlidir. Ancak bu seviyeye gelmiş bireyler toplumun bazı durumlardaki standartlar üzerinde karara varması gerektiğini düşünürler. Ve bazen bu yüksek ahlaki değerleri sürdürmek için birtakım kurallara uyulmayabilir.

Altıncı ve Kohlberg’e göre ahlâkî değerlendirmenin son basmağı Evrensel Ahlak İlkeleri evresidir. Bu aşamada bireyler kanunlara uyan ya da uymayan kendi ahlâkî kalıplarını oluştururlar. Başka bir ifadeyle günümüzde savunulan insan hakları, adalet ve eşitlik gibi toplumdaki tüm bireylere uygulanabilecek kavramlardır. Süreç boyunca toplumun kalanına karşı gelmek anlamına gelen ya da onaylanmama gibi sonuçlarla karşılaşsa da tüm kalbiyle prensiplere inanan kişi harekete geçmeye ve prensipleri savunmaya hazır olmalıdır. Kohblerg’in geliştirdiği teoriyi Dünya’da uygulayabilen Martin Luther King, Gandhi ve Nelson Mandela sayılı insanlardan birkaçıdır.

Yaşadığı toplumun ve çağın yanlış ahlaki kurallarını gören, ölüm, işkence, yoksul kalma pahasına katlanmayı göze alacak kadar ileri görüşlü insanlar geçmişin büyük isimleridir. Ahlak kavramı her ne kadar göreceli gibi gözükse de temelde insanın kalbini yumuşatan her türlü iyi davranış ahlâkî davranışken; insanın kalbine ağır gelen, yüreğinde sızıya neden olan her türlü davranış ve düşünce gayri ahlâkidir.

Editör: semra – 26.07.2023

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Furkan Toprak tarafından yazıldı

1999 yılında Mersin'de doğdum. 22 yaşındayım. Çukurova Üniversitesi İletişim Bilimleri 2. sınıf öğrencisiyim. 2018 yılında Harran Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştım; devam edemedim. Ardından bir süre bekleyip Çukurova Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri bölümüne kaydoldum. Küçükken bir trafik kazası geçirdim. Bu durum sağlığım açısından fizikdel gelişimimi olumsuz etkiliyor. Hedefim bu sitede yazılar yazarak, fotoğraflar paylaşarak farkındalık yaratmak olacaktır.

Makale YazarıYorumcuÜyelik YılıVideo YapımcısıTestçi

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Vatanını Sevenler Federasyonu Başkanından Çağrı: Gençlerimizin İmkanları Kısıtlanıyor!

    Nostaljik Atmosferi ve Alex Turner’ın Besteleriyle: “Submarine (2011)”