içinde

HavalıHavalı MuhteşemMuhteşem

Aşk ve Sadakat

Aşk, birine duyulan tutkulu sevgi ya da biri ile özleşmek; kalp kalbe eşlenmek, sadakat: verilen bir ahde vefa göstermek, eşine, dostuna ve mensup olduğu sosyal çevreye ihanet etmemek olarak tanımlanır.

En azından ben böyle algılıyorum. İnsan doğası, aslında çok temizdir. Daha henüz, aşk ve sevgi duygularını yeni yaşamaya başlayan; 12 -13 -14 yaşlarındaki bir birey kendisine söz vermektedir. “Ben asla sevdiğimi aldatmayacağım, elimi bile tutturmayacağım.’ Çoğumuzun, hemen hemen herkesin, bir zamanlar yaşadığı duygudur bu…

Tabii yaşamayanları, konumuzun dışında tutuyoruz, aşk masallarda anlatıldığı gibi bir şey midir, yoksa gerçek yaşanmışlıklar mıdır? Bu aşkların, içerisinde sadakatsizlik var mıdır? İyi irdelemek gerekir. Mesela Sezai Karakoç; bir kıza aşık olur, üniversite yıllarında, onun için Mona Roza isimli, bir akrostiş şiir yazar, bu şiiri uzunca bir müddet göğsünün üzerinde saklar, sevdiği kıza çıkma teklif ettiğinde reddedilir, bir mezuniyet toplantısında bu şiiri arkadaşı çıkarır, okur. Kız hayran olur: “teklifin hala geçerli mi?” diye sorar. Karakoç: “artık senin aşkın, benim aşkıma yetişemez.” der ve kızı reddeder. Sezai Karakoç, o aşka sadakat adına, hiç evlenmeden hayattan göçer. Allah rahmet eylesin. Bu bir aşktır ama hiç evlenmemesi bir sadakat midir? Sorgulanmalıdır. 

Liderimiz, ulusumuzun banisi, Mustafa Kemal Atatürk, kendisine platonik olarak, sevgi duyan bir kıza aşık olur ve o aşk için şarkı olmuş şiir bile yazar, ama onunla değil de Latife Hanım’la evlenir, acaba Atatürk aşkına sadakat göstermemiş midir? Eğer öyleyse sevdiğinin mezarı başında, bir ipek mendili akıttığı, gözyaşlarını, bir şemsiye gibi yukarıdan aşağıya doğru, sevdiğinin mezarını üzerine pırlanta taneleri gibi serper miydi?

Bu iki örnekten bakıldığında; aşk ve sadakat duyguları önemli farklılıklar göstermektedir. Birinci örnekte körü körüne bir bağlılık, ikinci örnekte aşka yoğun sadakat söz konusudur. Bazen zorunluluklar, yanlışlık değil de bildiğiniz doğru yoldan sapmayı gerektirebilir, anlık bir gerekçe bir başkasıyla beraber olma, gibi sonuca yol açabilir, bazen sağlık sorunları bazen toplumsal faktörler, birtakım doğru olmayan hareketlere sebep olabilir. Sırf egoyu galip getirebilmek için yuvaların yıkılmaması gerekir Özellikle kadın, aldatılmış olma duygusunun; aile yaşamının ve toplumsal huzurun önüne geçirmemelidir.  Herkesin belki çok azının bir aşkı vardır, aşkları vardır, ama doğrusu öz olanı ilk aşktır. İnsan, daima o ilk aşka sadık kalmıştır ve bunun istisnası yoktur. Sonraki aşklar, yalan aşklardır, çıkar aşklarıdır, nispet aşklarıdır.

Sadakatsa, gönülde eylemsel olarak ifade edilmeyen, çok saygı duyulan bir kavramdır:

“Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda buldum seni;

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme, artık neye yarar?”

Dizelerinde; bir aşkın, özlem’in, sitemin duygusu vardır.

Aşık olduğu kadını, ölünceye kadar takip eden ısrarcı bir aşığın:

“Ölürsün… Kapanır yollar geriye; Ben mezarla sırdaş olur, beklerim. Varılmaz hayale işaret diye, Toprağında bir taş olur, beklerim…”

Dizeleri ile  anlatılan ölümüne bir bağlılık vardır.

“Kader kısmet ne ise

Hayat böyledir işte

Seversin birini yol üstü

Ağlarsın dönüşte…”

Dizelerinde sevgilisini erken yaşta kaybetmiş bir insanın ağıtı vardır.

Herkese sağlıklı günler diliyorum.

Editör: Fatih Düz – 14.06.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Prof.Dr. M.Fatih Çam tarafından yazıldı

Makale YazarıÖncüÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Sigara İçmekle Kilo Vermek Mi?

    Liderlik Rolünüz Olmasa Bile Liderlik Edebileceğinizi Göstermenin 5 Yolu