içinde

Masumiyeti Oynayan Oyuncu: Duygular

İnsanın psikolojik ve ruhsal bir varlık olması onun farklı olaylara çeşitli duygular beslemesine sebep olur. İnsanlar birbirleriyle aynı duyguları hissedebilir; ancak duyguları deneyleme ve ifade etme biçimi kişiden kişiye farklıdır. Bu sebeple duygular, fizyolojik, davranışsal ve bilişsel olarak ayrılır. Her duygu vücutta ayrı bir fizyolojik tepki yaratır; beyin faaliyetlerinde sert değişimler, nörotransmitter üretimi ve otonom sinir sistemi faaliyetleri gibi.

Bir oda öğrencinin gelişigüzel şekilde bir şeylerle uğraştığını düşünelim. O sırada aile fertlerinin saklandıkları yerden çıkıp sürpriz yapıyor. Çünkü o gün kişinin doğum günüdür. Öğrenci duruma belirli bir mutluluk, şaşırma gibi fizyolojik tepki verir. İlk etapta korku yaşanabilir ve kalp ritmi artabilir, kaslar geçici olarak sonra gevşeyebilir. Deri sıcaklığının artması oluşabilecek diğer bir değişim olarak öngörülebilir. Fiziksel değişiklikler oluşurken bir taraftan da beyinde bilişsel faaliyetler yaşanır. Gerçekleşen faaliyetler kişiden kişiye, kültürden kültüre değişir. Nedeni ise bilişsel tepkilerin zihinsel değerlendirmeler olmasıdır. Ne olduğunu anlama çabası, duruma dair beklentiler, deneyime dair genel düşünceler gibidir. Partiye giden birinin eğlence beklentisine girmesi örneklerden biridir. Durum duygu deneyimleri sonucu oluşan bilişsel deneyime örnektir. Bilişsel deneyimler tek bir olay içinde başka duygular da oluşturabilir. Kısaca her duygu farklı bilişsel deneyimin doğmasına yol açar. Tepkiler vücut dilinden ve yüz ifadesinden okunabilir. Parti örneğinde olduğu gibi kişi gülümseyebilir, el çırpabilir, kollarını açıp arkadaş veya akrabalarına da sarılabilir. Her kültürün ve insanın davranışların duygusal yorumlaması bu sebeple farklıdır.

Duyguların neler olduğu psikologlar tarafından farklı görüşlere değişse de temel özellikleri şunlardır:

  1. Duygular geçicidir. Ruh halinin aksine ne zaman başladıkları belli, süreleri kısadır.
  2. Ruh halleri ise; çok daha uzun sürer ve çok belirgin olmak zorunda değildir.
  3. Duygular olumlu veya olumsuz olabilir. Örneğin bir insan aynı anda mutlu olurken bir yandan ağlayabilir. Ve duygular farklı yoğunluklarda hissedilebilir.
  4. Duygular genellikle istemsizdir. Yani hissedilecek duyguya insanın kendisi karar veremez. O nedenle insan kendini birine aşık etmez; aşık olur. Ya da öfke durumu da yaşanabilir. Yaşanan duygu geçişlerinden dolayı, duyguların istemsizliği açığa çıkar.

Duyguların çözümlenmesi görüldüğü üzere çeşitli ve öngörülemez olduğuna göre kaç farklı duygu vardır? Soruya verilebilecek cevap yalnız sonsuzdur. Sözü geçen yerde Paul Ekman adında bir araştırmacı dünyadan her insanın kolaylıkla tespit edebileceği altı farklı duygunun olduğunu ortaya koymuştur. Bunlara “Evrensel Duygular” ismi verilmiştir. Evrensel duygular şunlardır:

  1. Mutluluk
  2. Üzüntü
  3. Korku
  4. İğrenme
  5. Öfke
  6. Şaşkınlık

Peki bunlar neden evrensel duygular olarak seçilmiştir? Yukarıda geçen duyguların evrensel olma sebebi herkes aynı hissedilmeleri değil, yarattıkları yüz ifadelerinin tüm kültürlerde aşağı – yukarı aynı anlamları taşımasıdır. Bu sayede her kültürde kolaylıkla ayırt edilebilir. Mutluluk duygusunda yanaklar kalkık, ağzın kenarları yukarı kalkar. Gözün dış kısmında kırışıklıklar olur. Mutsuzluk ise; kaşların içe bakan kısımlarının yukarı kalkmasıyla dudak köşelerinin aşağı kıvrılmasıyla temsil edilir. Korkuda; kaşlar birbirine yaklaşır ve içe bakan uçları yine yukarı kalkar. Alında kırışıklıklar oluşur. Gözler faltaşı gibi açılır. Ağız açılır, dudaklar arkaya doğru gerilir. Sırada öfke var. Öfkede delici bakışlar vardır. Göz kapakları gerilir. Dudaklar birbirine bastırılır. İğrenmede insanların yanakları yukarı kalkar, burnu kırışır, kaşları aşağı iner.

Şaşkınlıkta kaşlar kalkıktır. Gözler kocaman açılır. Ağız açıktır. Tıpkı “Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.” deyimi yerini bulmuş olur.

Acaba bu duygular nasıl oluyor da tüm dünyada tanınabiliyor? Sorunun cevabını Charles Darwin şu şekilde vermiştir: Darwin bilindiği üzere evrim üzerine ilk bilimsel çalışmaları da yapan isimdir. Darwin’e göre, duyguları ifade etme ve anlamı yeteneği doğuştan gelmiştir. İnsanlar duygularını ifade etme yeteneği sayesinde hayatta kalabilme ihtimallerini arttırabilecek şekilde davranabildiğini söyler. Bu görüşe göre duygular adaptasyon açısından önemlidir ve olağandır. Tıpkı yeni doğmuş bir bebeğin, şaşırınca veya korkunca yetişkinlerle benzer tepkiler vermesine benzer. Çünkü beyin her ne kadar duyguları anlamlandırmaya yabancı da kalsa; vücut tepkileri kendiliğinden verir. Nadide bir örnek ise şudur: Hayatları boyunca görme engelli olan ve insan yüzünün neye benzediğini bilmeyen bireyler de görebilen kişilerle benzer yüz ifadelerine sahiptir. Hayatlarında hiç gülümseyen veya asık bir surat görmemiş olmalarına rağmen durum değişmez. Böylece Darwin’in duyguların doğuştan geldiği iddiasını desteklemektedir. Duygu görüldüğü üzere tek bir tanım veya varsayımla açıklanamaz. Bilişsel, fizyolojik ve davranışsal olmak üzere 3 temel bağlamın birbiriyle etkileşiminin sonucuyla açıklanabilir.

Duyguların her ne kadar kişisel veya toplumsal bir kavram gibi dursa da görüldüğü üzere kalıtımsal etkisinin var olduğu görülmüştür. Sadece aile ve yaşanılan sosyolojik yapı değil; insanın iç ve dış etkilerden de yararlanarak duygularının oluştuğu bir gerçektir. Duyguların ifade ediliş tarzı, toplum veya iletişim halinde olunan kişi ve gruba göre şekillense de duyguları sadece bireysel ve toplum üzerinden fotoğrafını çekmek doğru olmaz. Çünkü kalıtım denilen kavram ebeveynler ve çevresel etkilerden fizyolojik ve psikolojik olarak birbirine alış – veriş sağlar. Gerçekleşen alış – veriş kişinin hayatının önemli bir kırılma noktasıdır.

Editör: semra – 29.07.2023

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Furkan Toprak tarafından yazıldı

1999 yılında Mersin'de doğdum. 22 yaşındayım. Çukurova Üniversitesi İletişim Bilimleri 2. sınıf öğrencisiyim. 2018 yılında Harran Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştım; devam edemedim. Ardından bir süre bekleyip Çukurova Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri bölümüne kaydoldum. Küçükken bir trafik kazası geçirdim. Bu durum sağlığım açısından fizikdel gelişimimi olumsuz etkiliyor. Hedefim bu sitede yazılar yazarak, fotoğraflar paylaşarak farkındalık yaratmak olacaktır.

Makale YazarıYorumcuÜyelik YılıVideo YapımcısıTestçi

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Nostaljik Atmosferi ve Alex Turner’ın Besteleriyle: “Submarine (2011)”

    İnsan Vücudunu İşleten Sistem: Limbik Sistem