Tarih boyunca dünyanın en çok sorun yaşayan insanları kadınlardır. Bu durum ilk insandan beri vardı, hala da var olmaya devam ediyor ve bir şeyler yapmazsak dünya yok olana kadar bu durum böyle devam edecek.
Yahudi kaynaklarına göre ilk insanlar Adem ve onunla eşit şekilde yaratılan Lilith zamanından kadınlar olarak sorun yaşıyoruz. Bizden istenen şey erkeklerin beklediği gibi olmaktır. Anlatılan kaynaklarda, Lilith asla Adem’e itaat etmez. Lilith’in düşüncesi ben de aynı topraktan yaratıldım ve eşit haklarımı kullanmak istiyorum idi. Cinsel ilişki sırasında Lilith asla altta olmayı istemez ve bu durum Adem’i çok rahatsız eder. Bunun gibi birçok sorun yüzünden Lilith Adem’i terk eder ve şeytanların başı ile beraberdir. Asla Adem’e dönmez. Adem’in üzüntüsünü gören tanrı, ona kaburga kemiğinden bir kadın yaratır. Bu kadının adı ise Havva’dır. Havva tamda Adem’in istediği gibi itaatkardır. Lilith ise isyankardır ve isyankarlığının bedelini her gün 100 çocuğu öldürülerek öder.
Kısacası yaradılışımızdan beri etiketler yapıştırılmış bize. Ya isyankar Lilith ya da İtaatkar Havva. İyi ve kötü sadece biz kadınlara atfedilmiş gibi. Ayrım biz kadınlar için her daim var. Fakat erkekler için durum böyle değil. Onlar tek tip, ne iyi ne kötü. Tıpkı Adem gibi… Hatta Adem’i günaha sürükleyen Havva, yani yine kötülük kadına ait. Kötülüğün temsilcisi yine bir kadın….
Gelelim ortaçağ dönemine, umutlarımız tabi ki keşke bu durum değişmiş olsaydı yönünde. Değişti mi? Tabi ki hayır. Kadın yine birçok etiketlenmeye maruz kaldı. Eğer ortaçağ döneminde bir kadın olarak biraz tıp bilginiz varsa, bitkilerden elde ettiğiniz bazı yararlı şeyler varsa bir cadı veya büyücü olarak adlandırıldınız. Bunun dışındaki diğer bir etiket ise evdeki iyi, vefakar, cefakar bir kadın iseniz iyi bir eş, kardeş ya da evlat idiniz. Bu dönemde on binlerce kadın yakıldı veya idam edildi. Üstelik bu kadınların kim olduğu zerre önemli değildi, ister bir köy kadını ister bir kraliçe.
Çok da geçmişte kalmayan bir döneme bakalım: Viktorya Dönemi. Bu dönem adını kraliçe Viktorya’dan almıştır. Kraliçe Victoria, kadın olmasına rağmen, tüm dünyada birçok başarısını ortaya koydu. Yönetimdeki başarısı, kadınların ne kadar başarılı olabileceğini kanıtladı. Ancak asırlardır devam eden ataerkil düşünce sistemi nedeniyle Viktorya Dönemi, kadınlar için oldukça karanlık bir dönemdi; sosyal hayattaki kuralları oldukça katıydı.
Bu dönemde kadınlar olarak etiketlenmeye devam ettik. Dönemin düşüncesi Angel in the house (evdeki melek) ya da Fallen Woman (dışarıdaki fahişe) olarak ikiye ayrılır. Evdeki melek düşüncesinde, kadınlar evlenecek ve asla çalışmayacak. Evde iyi bir anne ve itaatkar bir eş olmalıdır. Eğer fakir bir kadın varsa o da kesinlikle fahişe olarak düşünülür. Alt ve orta sınıftaki kadınlar için hayat oldukça zordu. Üst sınıf kadınlar ise bir çalışan gibi eşlerine İtaat ediyordu. Aslında durum her sınıf için oldukça zordu. Evdeki melek kadın kategorisindeki kadınlar, eğitim almaz, makyaj yapmaz, çalışmaz, bisiklet sürmez ve pantolon giymez. Bunları yapanlar ise fahişe olarak adlandırılır. Hatta yazar olmak bile kadınlara ait bir meslek değildi. Bu yüzden Emily ve Charlotte Bronte kardeşler eserlerini erkek isimleriyle yayınladılar.
Gelelim günümüze. Her şey yine aynı. Abileri, babaları veya babaları tarafında öldürülen yüzlerce öldürülen kadın. Yüzbinlerce tecavüz olayı, bir eşya gibi satılan kadınlar, iş yerlerinde mobinge maruz kalanlar… Durumun farklı olmasını çok isterdim. Çok zor değiştirmek ama imkansız değil. Nefes aldıkça umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz. Günümüzde hala bazı hakları elde etmeyi geçin, en temel hakkımız olan yaşam hakkımız bile yok. Bize ait değil. Bir erkek buna karar verme yetkisini kendinde görüyor. Halbuki bu hayat bize ait. Karar da bize ait olmalı. Bir erkekten korunmak için yine başka bir erkeğe sığınmak istemiyoruz. Bizi korumayın, sadece zarar vermeyin yeter. Böylelikle tüm sorun ortadan kalkacak. Gündüzler kadınlara, geceler erkeklere ait değil. Geceler de, gündüzler de bizim. İstediğimiz her yerde istediğimiz zaman olacağız. Sesimizi asla alçaltmayacağız. Gür ses de bize ait. İstediğimizde gülüp istediğimizde ağlayacağız. İstediğimiz işte çalışacağız. Bir erkeğin kiri olarak anılmayacağız. Tüm etiketleri ortadan kaldıracağız. Biz ne evdeki melek ne de dışarıdaki fahişeyiz. Biz kadınız!
Editör: Fatih Düz – 11.11.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Kadın dayanışması erkek dayanışmasından daha az maalesef. Kadınlar arasında kıskançlık dedikodu vb. olmazsa dayanışma sağlam olur. Bakılacak çok açı var fakat Bu açıdan baktım şuan.
elbette, bakmamız gereken çok fazla açı var. Bizim için hangisi iyi ise o açıya yönelmemiz gerekir
Üzülerek katılıyorum. Kadın dayanışması çok nadir oluyor. Birbirimizin arkamızdan kuyu kazmak, yüze gülüp arkadan kıskanmak vb. şeyler olmasa çok daha güzel olacak
kesinlikle bu konuda sizlere katılıyorum. umarım bunu değiştirmeyi başarabiliriz
Kadınlar Ülkesi isimli bir kitap var. Umarım bir güb ordaki gibi olmayı başabiliriz:)
Evet ,biz kadınız ve birbirimizi çok sevmeliyiz. Birbirimize yurt olmalıyız.
🙂
“Tüm etiketleri ortadan kaldıracağız.Biz kadınız.” Anlayabilene 👏🏻
hep birilikte:)
Harika bir içerik, kalemine sağlık 👏👏👏
Emeğinize sağlık 👌🏻
Çok beğendim. Sesimizi alçaltmayacağız.
Güzel bir içerik
Son kısımlara katılmıyorum. Bir kadın kendini korumak istediği zaman koruyabilir. Yeter ki kendine inansın ve eğer bir erkek kendine zarar verirse başvurması gerektiği yerleri bilebilsin. Bilginin üstünlüğü yoktur. Bilgi herkese eşittir.
Fikrinize saygı duyuyorum ama malesef bunun inanmamızla ilgili olduğunu düşünmüyorum.
Güzel içerik
Elinize sağlık
teşekkürler:)