içinde ,

Dün, Bugün ve B.O.P

Osmanlı İmparatorluğu’nu bölme ve gizlice paylaşma savaşı olan Birinci Dünya Savaşı’nda emperyalistlerin hesaplarını Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve ondan ilham alıp bağımsızlıklarını kazanan ülkeler bozduğu için paylaşımda sıkıntılar çıktı ve birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden henüz 20 yıl geçmişken İkinci Dünya Savaşı çıktı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyayı kendi aralarında paylaşan galip devletler ABD, İngiltere, Rusya kendileri ile emperyalist hevesleri olan Fransa ve Çin’in 5 daimi üyesi olduğu paravan şirket Birleşmiş Milletler’i kurup tüm ülkeleri üye yaptılar.

Dört yıl sonra İngiltere, tetikçisi ABD ve işbirlikçisi Fransa, paravan şirket NATO’yu kurdu. Batı Avrupa ülkelerini ve bizi Rusya’ya karşı korumak vaadi ile NATO’yu içimize sokup bizleri manda yaptı.

Diğer yandan Rusya beş yıl sonra Doğu Avrupa ülkelerine ve Asya Türk devletlerine kurduğu Varşova Paktı ile aynı şeyi yaptı, yani iyi polis-kötü polisi oynayarak onlarca yıl iki nükleer güç olarak dünyayı sömürdüler.

Zaman geçtikçe bilhassa Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri gelişti, 90’lı yıllarda Varşova Paktı çöktü, Doğu ve Batı Almanya birleşti, derken Avrupa ülkeleri küresel bir güç olmak için birleşerek Avrupa Birliği’ni kurdu.

Bu arada Çin de gelişti, güçlendi, küresel bir güç oldu.

Birinci Dünya Savaşı sonrası özellikle İngilizlerin ve tetikçileri ABD’nin hesaplarını bozan Türk Milleti’ne karşı emperyalistlerin bölerek yok etme mücadeleleri Türkiye Cumhuriyeti devletimizin kuruluşunda Şeyh Sait İsyanı ile başlamıştır.

Bunda başarılı olunamayınca Türk devletini kontrollerinde tutmak için her ne kadar biz NATO’ya girdik desek de aslında 1952’de NATO bize girmiştir.

Önce eğitim sistemimizi Fullbright anlaşmasıyla çökerterek bilimde, teknolojide gelişmemizi yavaşlattılar.

Devletimizin kilit noktalarına, bilhassa TSK başta olmak üzere, önemli makamlara devşirdikleri kendi adamlarını yerleştirip bir yandan uçak fabrikalarımızın kapatılması ve milli otomobilin yapılmasının durdurulması gibi kararlar aldırarak savunma sanayi ve sivil sanayide gelişmemizi önlediler.

Diğer yandan içimize soktukları Gladyo ile devletimizi yanlış yönlendirerek bilhassa doğu ve güneydoğu halkı olmak üzere milleti devletine düşman etmeye çalıştılar.

Akabinde 1978’de PKK, DHKPC, Hizbullah gibi terör örgütlerini kurup yıllarca Türk asker ve polisini, çoğunluğu kandırdıkları ülkemizin çocukları ile şehit ettiler.

Tüm bunlara rağmen temeli sağlam olduğundan parçalanmayan Devletimiz 1950’de Makine Kimya Endüstrisi Kurumu, 1973’de TUSAŞ, 1975’de ASELSAN, 1988’de ROKETSAN’ı kurma başarısını da gösterdi.

Özellikle son on beş yılda bu kurumların çok başarılı faaliyetler yürütmesi ve yeni kurulan kamusal ve özel savunma sanayi şirketlerin büyük başarıları şüphesiz Türk Milleti’nin göğsünü kabartırken Türk dünyasında Türk birliği için cesaret, güven ve istek uyandırmaktadır.

Emperyalistlerin korkulu rüyası en büyük küresel güç olacak olan gelişmiş Türkiye Cumhuriyeti liderliğinde kurulacak Türk birliğidir.

Bunu önlemenin tek yolu da emperyalistlerin yok ettik sandığı Türklüğü 1923’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarak dirilten Atatürk’ün Türkiye’sinde Atatürkçülüğü ve Türklüğü bitirmektir.

İngiltere ve ABD kendi zalimliklerinin panzehri olduğu için, Avrupa devletleri Atilla’dan beri korktukları için, Rusya, Çin ve İran nüfuslarının önemli bölümü Türk olduğu için, Araplar ise tarihten doğan düşmanlıktan ötürü Türklüğün bitmesi için ellerinden geleni hep yaptılar; yapmaya da devam ediyorlar.

Ülkemizde Atatürk ve Türklüğe yapılan saldırıların arkasında Büyük Orta Doğu Projesi ile Orta Doğu halklarını önce ümmetçi yapıp, devletleri küçük parçalara bölüp, küçük sözde devletçiklerin başlarına kendilerine biat eden şeyh, sultan, kral gibi unvanlı kişileri koyup yer altı zenginliklerini yağmalamak isteyen emperyalistler var.

BOP projesi uygulanmaya Irak’ın işgali ile başlayıp Arap Baharı ile devam etmek de;

Bu süreçte eğer biz Saddam’a sahip çıkabilseydik bu gün bölünmüş kuzeyinde ABD üssü ve terör bölgesi olan bir Irak olmazdı,

Libya’da Kaddafi’ye ki, o Türk dostu ve Kıbrıs Barış Harekatı’nda bize çok yardım etmiş birisiydi, sahip çıkabilseydik bugün bölünmüş, talan edilen bir Libya olmazdı.

Eğer Suriye’de olaylar başladığında Esad’a yardım etseydik Lazkiye’de Rus üssü, Suriye’nin yüzde altmışını kontrol eden onlarca ABD, PKK, YPG kampları olmazdı, altı milyon Suriyeli sığınmacı da ülkemize gelmezdi.

Arap Baharı sürecinde Libya ve Suriye konusunda yanlış kararlar alınmasın da büyük payı olan o günkü dışişleri bakanı ve sonra başbakan olan Ahmet Davutoğlu maalesef bugün yine kendisi gibi bir kaç siyasi liderlerle devleti ve milleti yine o zamanki gibi yanlış yöne yönlendirmeye çalışmaktadırlar.

Dünya kültür mirası Mescid-i Aksa’yı kimsenin yıkıp yok edemeyeceğini bile bile Milletin dini duygularını kullanarak bizi Orta Doğu karanlığına, bataklığına sokmaya çalışan siyasiler ve kişiler Türk milletine değil emperyalistlere hizmet etmektedirler.

Milletin devletin geleceği için din seçim Türklük kaderdir deyip, haksızlıkları katliamları yüksek sesle dile getirip, insanlığı, adaleti savunup yapılan ve yapılacak katliamlara tepki olarak ülkemizdeki ABD üslerini kapatıp bu savaşta taraf olmadan bir an önce Türk birliğine odaklanıp, demografik yapımızı, kültürümüzü, ekonomimizi bozan sığınmacılar problemini çözüp, olacak yeni göç dalgalarına karşı mutlaka sınırlarımızın dışında önlem almalıyız., yeni göç dalgalarında gelecek sığınmacıları ülkemize sokarsak bu emperyalistlerin Türkiye’yi göçle işgal etme B.O.P. projesinin kabulü olur.

Şüphesiz Filistin’de ölen bilhassa kadın ve çocuklara, üzüldüğümüz gibi aynı şekilde İsrail’de ve Ukrayna-Rusya savaşında ölenlere de üzülüyoruz, üzüleceğiz ancak devlet hislerle değil akıl ile yönetilir.

Dünyanın yeniden dizayn edildiği bu süreçte doğru zamanda doğru kararlar alırsak yeni dünyada söz sahibi olur, saygı görürüz, yanlış yaparsak yok oluruz.

Yurtta sulh, cihanda sulh bizim ilkemizdir.

Editör: Fatih Düz – 16.10.2023

Rapor Et

Meraklı

Mehmet Yılmaz tarafından yazıldı

Makale YazarıDoğrulanmış ProfilÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Çocuklarda Bilişsel Gelişim ve Piaget

    Haftanın Astrolojik Yorumları ve Tarot Kartları | 23 Ekim – 29 Ekim