M.Ö 409 yılının Eylül ayında 10 Atinalı General çok zor bir karar vermek için bir araya geldiler. Önlerinde yanıtlanması güç bir soru duruyordu:
” Marathon kenti yakınlarında saldırı için bekleyen güçlü Pers ordusuna Atina’yı teslim etmek mi, yoksa vatanlarını korumak için çok zorlu bir mücadeleye girişmek mi?”
Atinalı askerlerin sayısı Perslerden çok daha azdı. Ama yine de aileleri ve vatanları için savaşmaya karar verdiler.
Birliklerin komutanı Miltiades savaşa hazırlık emrini verdi. O dönemin yaygın taktiği, tek sıra halinde dizilen askerlerin yavaşça ilerlemesi şeklindeydi. Ancak komutan Miltiades farklı bir yöntem izledi. Askerlerine olabildiğince geniş bir alana yayılıp hızlıca ilerlemelerini emretti. Böylece düşmanın arkalarına dolanması engellenecekti.
İki ordu Marathon kenti yakınlarındaki ovada karşılaştı. Hücum borularının çalmasıyla birlikte savaş başladı. Mızrak, kalkan, miğfer ve zırhlarını kuşanmış Atinalı askerler gruplar halinde ilerlediler. Ne atlıları ne de okçuları vardı. Ancak kalabalık ve güçlü Pers ordusuna doğru bir anda dağlardan akmaya başladılar. Köşeye sıkışan Persler korku içinde dağıldı. Atinalılar muhteşem bir zafer kazandı.
O sırada Phidippides adlı genç bir asker yorgunluktan tükenmiş bir halde yere yatmış dinleniyordu. Marathon Savaşı’ndan önce yardım istemek için Sparta’ya koşmuş ve geri dönmüştü. Yaklaşık 300 kilometreyi iki günde gidip gelmişti. Phidippides’e komutanın kendisini çağırdığını söylediler. Komutan Miltiades, genç askerin 42 kilometre uzaklıktaki Atina’ya gidip zaferi müjdelemesini istedi. Çok yorgun olmasına rağmen, Phidippides bu emri yerine getirmek için Atina’ya doğru yola çıktı. Nasıl mı? Tabii ki yine koşarak!
Phidippides dinlenmek için hiç durmadı, hatta yavaşlamadı bile…
Gece boyunca da koştu. Endişe ve korkudan gözlerine uyku girmeyen Atinalılar kentin sokaklarında toplanmış, merakla savaşın sonucunu bekliyorlardı. Bir an kendilerine doğru koşan birini fark ettiler ve aceleyle ona yöneldiler. Umutsuzca bekledikleri haber gelmişti. Phidippides kalabalığın arasından kendine yol açtı ve zafer müjdesini iletti. Sonra da yere yığıldı ve öldü.
Bu öykünün ne kadarı efsane, ne kadarı gerçek; bilemiyoruz. Ancak günümüzdeki olimpiyatlarda yapılan uzun mesafe koşusu adını bu olaydan alıyor. Phidippides’in koştuğuna yakın bir parkurda (tam 42.195 metre) ve sert bir yolda yapılan dayanıklılık koşusuna maraton deniyor. Günümüzdeki maratonlarda yarışan genç erkek ve kadınlar dayanaklılıklarını ve güçlerini sınarken bu savaş yorgunu Atinalı gence de bir selam gönderiyorlar.
Editör: İlkem Baydarlı – 18.07.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Maraton kısa süreli bir başarı gerektiren ancak başarıya ulaşmak için uzun yıllar çalışma ve sabır isteyen bir iştir.
Güzel gözüken her şey hikayesi cok derin oluyorm
Normal bir şey sanıyoruz ama arkasından çok farklı bir hikaye çıkıyor.
efsane de olsa gerçekte olsa harika:)