içinde

MuhteşemMuhteşem HavalıHavalı

Düşünme… Yaşa!

Düşünmek…. Hem yorucu hem de durdurması imkansız aktivitemiz. Her hangi bir direktif beklemeden zihnimizi içgüdüsel olarak çalışma şeklidir. Düşüncelerimiz hayatımızın kalitesini etkiler.

 “Düşünmek ruhun kendi kendine konuşmasıdır.” der Eflatun.

Kötü gitmeye başlayan her durum beraberinde zihin karışıklığı getirir hayatımıza. Öyle bir hal alır ki bazen bu, tamamen içimize kapanırız. Attığımız adımdan bile keyif almayız. Çok sevdiğimiz arkadaşımızın sohbeti dahi bizi çıkaramaz o kuyunun içerisinden. Boğulacak duruma geliriz adeta. Nefes almak zor gelmeye başlar. Gökyüzünün maviliği, ağaçların yeşili,  doğan güneşin sıcaklığı bize hiç bir anlam ifade etmez.

İçinde bulunduğumuz bu durum yaşam kalitemizi en olumsuz biçimde etkiler. İş yaşantımız, aile ilişkilerimiz, sosyal hayatımız hepsi bir anda olumsuz etkilenmeye başlar. Normal bir zihin ile yapabileceğimiz en basit aktiviteler bile zor gelir bize.

Bu tarz bir durumla karşılaşınca zihin iki şekilde bu karışıklığı çözme yoluna gider. Birincisi sürekli düşünerek yukarıda anlattığım örnekler ile bizi hayattan soyutlama, ikincisi ise yok sayma.

Yok sayma durumuna geçtiğimizde anlamsız bir mutluluk hali alırız. Görmezden gelmeye başlarız oluşan aksilikler. Sürekli o düşüncelerin bizi kuşatmaması için bir iç savaşa girdiriliriz. Savaşta rakibimiz zihnimizdir. Kendi kendimize giriştiğimiz bu savaş kazananı olmayan bir girdaptır. Görmezden gelip yok saydığımız o düşünceler her an ortaya çıkabilmek için büyük bir azimle hareket ederler. Bu durumda da sürekli bir gerginlik ve mutsuzluk hali ortaya çıkar.  Huysuz bir ruh hali ile etrafta geçinmeye başlarız. Bu kısmı da hayat kalitemizi oldukça kötü etkiler.

Zihnimiz böyle bir düşünme girdabına girdiğinde kendi seçeneğimizi belirlemeliyiz. Öncelikle bu kötü durumun geçici olduğunu kabullenmek ile işe başlamak akıllıca olacaktır. Hangi kötü zaman sonsuza kadar sürdü ki zaten. Şu an içinde bulunduğumuz kötü zaman da geçip gidecek diğerleri gibi. Üzülsek, boğulsak da geçecek. Hayatımıza olağan bir şekilde devam etsek de…

Kabullenme safhasını geçtikten sonra artık zihnimizi olağan akışına bırakmak faydalı olacaktır. Günlük rutin işlerimiz ile ilgilenmek ve bu durumun geçeceği güne kendimizi hazırlamak…

Bu sayede berrak bir zihinle kendimizi dimdik ayakta dururken bulacağız.

Zihnimizi neyi düşünmemesi gerektiğini söylersek en çok onu düşünecektir.  Hangi düşüncemizi yarım bırakır ve düşünmekten kaçınırsak birikip bir gün hiç olmadık bir yerde patlak verecektir.

Kendi düşüncelerimiz ile kavga etmeyi bırakalım. Unutmayalım ki her yeni doğan gün mucizeleri de beraberinde getirecektir.

Düşüncelerimizden kaçmak yerine onları kabullenip yolumuza devam edelim.

Unutmamalı ki İnsanın kendi ile olan savaşında kazanan yoktur.

“Düşünmeyi düşünme…Yaşamayı erteleme. Bırak aksın gitsin.”

Editör: Fatih Düz – 21.06.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Yusuf Alper EVCİL tarafından yazıldı

Yarım Kalmışlığın Hikâyesi kitabının yazarı, iki çocuk babası, instagram Farazimuhabbet hesabının sahibi. Muhasebeci.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    1. Ve en çok kendimize zarar veririz düşüncelerimizin bizi yonlendirmesine izin verince, onlar bizi bir girdap gibi içine çektikçe sürekli hayıflanmaktan başka birşey yapmazsak hayatı kaçırmaya başlarız. O yüzden değiştiremeyeceğimiz şeyler için kendimizi yıpratmamalı, değişim elimizdeyse oturup ah vah etmek yerine harekete geçmeli

    2. zihnimizden kolay kolay atamadığımız olumsuz düşüncelerimiz de en sevdiklerimizin bizi yaraladığı zaman oluyor sabah uyandığımda hep onlarla zihnimde tartışırken buluyorum kendimi dibe dibe gidiyordum.Son zamanlarda her sabah uyandığımda ‘mutluyum,sağlıklıyım,zenginim, minnettarım kelimelerini mantra gibi zihnimde tekrarlıyorum bu beni rahatlatıyor.

    Tarot | Günün Kartı Dünya

    Hayvanları Koruma Yasası Neden Uygulanmıyor?