Akıl Hastanesi deyince akla ilk olarak neler gelmektedir? Deliler, bağırmalar, tek tip giyinen insanlar… Toplumdan izole edilen, belirli mekanlarda gözetim altında tutulan hasta görülen insanların bir arada tutulduğu küçük hapishane. Hastaların kendilerini ifade etmekte zorlandığı, sürekli aynı cümleleri tekrarladığı sosyal hayattan uzak rehabilitasyon vermekle yükümlü “özel” hastanelerdir. Gerçeklikle hayal ürünü olay ve durumları bağdaştıramayan hastalar toplum tarafından “tehlikeli” görüldükleri için sokakta, alışveriş merkezlerinde, çarşıda, pazarda veya parklarda karşılaşılmak istenmeyen azınlıklardır. Acaba hangi sebeplerden ötürü insanlar akıl hastanelerinde gözetim altında tutulur?
Akıl Hastaları birçok sebeple toplumdan uzaklaştırılır. Sebepleri hastadan hastaya değişmekle beraber başlıca nedenleri şunlardır:
1) Sürekli üzüntülü olmak.
2) Aşırı sters ve kaygı yaşamak.
3) Gerçeklikle bağını koparmak.
4) Gereksiz yere sinir krizi geçirmek.
5) Aşırı öfke duymak.
6) Cinsel dürtülerde sıradışı davranmak.
7) İntihar düşüncesine kapılmak.
Akıl hastalarının hastalıklarının temelinde “düşünce krizi” yatar. İntihar etme düşüncesi, kaygı, sinir gibi düşünceleri kendi zihinlerinde olağan hale getirerek söz konusu duygulara farklı anlamlar yüklerler. Yaşadıkları binaların bakımsızlığı, yatakhaneleri, koridorlarda gördükleri panolar, demir kapılar onların içindeki huzursuzluğu taşırır. Taşma sonucunun etkisiyle kendilerini görmeye gelen ebeveynleri, dostları, ve arkadaşlarını iyi olduklarını onlara mantıklı konuşmaya çalışarak, kekelemeden, ele ve vücut kontrolünü sağlamaya çalışarak karşılarında bulunan insanlara “güven duygusu” vermeye çalışırlar. Kendi içinde bocalama hâli söz konusu hastayı geçici iyi olma hâline çevirir. Bu hal, hastanın kendini oylamasıyla devam eder.
Akıl Hastaneleri’nin toplumdan, çevreden ve insanlardan uzak diyarlara yapılması ne kadar doğru? Daha düne kadar kendi evinde, iş yerlerinde ve toplumun içinde insanî ilişkiler kuran, evden işe , hastaneden okula kadar hemen her yere ayak basan söz konusu hastaların bir anda toplumdan soyutlanması toplum ve bireyler açısından tehlikelidir. Çünkü yalnız yaşamak, insanın günlük yaşamda sıradan karşılanan yemek yapmak, işe gitmek, ev temizliği yapmak gibi rutin işlerini yapamaz hale gelmesine sebep olmaktadır. Söz konusu durum her insan için geçerli olmasa da, Doğu Kültürü ile yetişmiş, ailesiyle daha iç içe yaşayan, her zaman onların görüşleri ve ikazlarıyla hareket eden, kendi sınırlarının pek dışına çıkamayan insanlarda belirginleşir. Kapalı kültürler, dışarıdan korkan, cesaretini toplayamayan insanlarla iç içedir. Gelenekten geleceğe aktarılan örf, adet ve dünya görüşüyle kalıplaşmış değer yargılarını nesillerden nesillere aktarırlar.
Akıl Hastaneleri; okul, hastane, iş yerleri, AVM’ler gibi insanların birarada iletişim kurduğu, ilgi ve ihtiyaçlarını karşıladığı kurumlardır. Akıl Hastanelerini toplumdan dışlamak, onları görmezden gelmek, hastaları topluma kazandırmak için ilgilenmemek toplumların kendine verdiği derin zararlardan biridir. Toplum hiyerarşik olarak farklı basamaklarda şekillense de tüm kurumlar birbirinin eksik veya yanlış taraflarını düzenlemek için işbirliği yapar. Akıl Hastanelerindeki hastaları da aynı gözle inceleyip onlara önce fiziksel ve psikolojik tedavi uygulayıp daha sonra onları toplumun içinde yedirip, toplumun huzur ve güvenliğinin sağlamak için çalışmak elzemdir. Toplumlardaki her kurum piramidin bir koludur. Taşlar biraraya gelmeden toplum oluşmaz.
Editör: Dergio Yardımcı Editör – 15.03.2025
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!