içinde

HavalıHavalı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Restore Ettiği Bukeleon Sarayı Kazı Çalışmaları

Fatih’ten Sultanahmet’e doğru giderken, büyük brandalarla çevrili olan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Miras, Bukelon Sarayı’nın kazı çalışması alanını görmüşsünüzdür.

2021 yılının sonlarında İstanbul Fatih’te Küçük Ayasofya Caddesi’nde otel yapılması için yıkılan bir binanın inşaat kazısı sırasında Bizans dönemine ait tarihi kalıntılar bulunuyor. Arkeoloji Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Miras ekiplerinin devraldığı kazı çalışmaları titizlikle sürerken, yapılan  incelemede ilk kez ulaşılan bölümlerin 1600 yıllık Bukoleon Sarayı’na ait olduğu ortaya çıktıktan sonra, inşaat durdurulmuş. Ve kazı çalışmaları başlamış. Aslına bakılırsa bu konuda yapılması gereken en temel şey, özellikle Sultanahmet civarında yeni yapılaşmaya izin verilmemesi olmalı.

Kazı alanını gördükten sonra şunu fark ettim, muhteşem bir tarihi dokunun üzerinde yaşıyoruz. Bizden önce kim bilir kaç kişi bu toprakları mülk edindi. Gezdi, dolaştı ve sonsuza kadar buraların sahibi olacağını sandı. İstanbul’un geçmişi çok katmanlı… Bizans’tan Osmanlı İmparatorluğu’na, oradan cumhuriyete uzanan, birbirinin üzerine bina edilen, kucaklaşıp karışan bu tarihsel izleri görmek, şehri gezmenin en heyecan verici taraflarından. Hepsi bizim zenginliğimiz ve hepsi aslında bizden bir parça. Çünkü yaşanılan mekanları dokuların hepsinin insanların kaderlerini de birbirine bağladığına inanıyorum. Topkapı sarayı, Dolmabahçe sarayı ne kadar bizse Bukeleon sarayı da o kadar biz. Umarım bir an önce farkına varıp toprağın üstüne değil sadece, altındaki zenginliklere de bakmayı öğreniriz.

Bugün artık sonlara gelindiği bildirilen kazı çalışmalarında, ortaya çıkarılan eserler konservasyon işlemlerinin ardından Bukoleon Sarayı için çok büyük bir Açık Hava Müzesi inşa edilerek sergilenecek.

Alanda yürütülen kazılarda ortaya çıkan 338 kasa tarihi parça, konservasyon işlemlerinin ardından turizme kazandırılacak. Kazılarda çıkan eserler, saray içerisinde oluşturulan laboratuvar ortamında uzmanlar tarafından tek tek inceleniyor, tarihlendiriyor, ardından eserlerin konservasyonu yapılıyor.

Saray uzun süre Bizans imparatorlarına ev sahipliği yapıyor. Bizans’ın en büyük sarayı olduğu düşünülüyor. Latin istilası sonrasında kullanılmamaya başlanmış. Osmanlı Dönemi’nde özellikle bu bölgede tren yolunun geçmesinden sonra tamamen terk edilmiş. Dolayısıyla arkeolojik açıdan çok çeşitli dönemleri içinde barındıran bir çalışma. İlk yapıldığı dönemden Osmanlı’ya kadar çeşitli kademelerin izlerini yapılan kazı çalışmaları sonrası belirlediklerini belirtiyorlar.

Tabi çok eski tarihler ve zaman içerisinde katmanlara ayrıldığı için , eserlerin çoğu parçalara ayrılmış . Bunları da titiz bir çalışmayla puzzle gibi birleştiriyorlar.

Sarayın muhtemelen gündelik yaşam için inşa edilmiş olduğunu belirtiyorlar ve çalışmanın yola bakan kısmının hemen  arkasında bir sarnıç bulunuyor, bu sarnıç kazıdan önce bilinmiyordu ilk defa kazı ile ortaya çıkmış bir buluntu. Bu sarnıcın hemen duvarına eklenmiş bir tarihi çeşme bulunmuş. Bu çeşmenin önemi; İstanbul’un bilinen en eski çeşmesi olarak kayıtlara geçmiş.

Yine kazılar sırasında, aşağı doğru inen ,bir insanın sığabileceği ,muntazam ve harika bir işçiliğe sahip koridorlu bir yapı bulunmuş. Belkide bir kaçış tüneli olarak inşa etmiş olabilecekleri düşünülüyor.

Çalışmalar sırasında iskeletler de bulunmuş… Çok gizemli olduğunu belirtiyor kazı ekibi, çünkü sarayın içinde gömülmemişler, nasıl ölmüşlerse öylece bırakılmışlar. Yani sarayın içerisinde ne olmuşta bunlar aniden ölmüşler. Ve ne olmuşta gömülmek için sarayın dışına çıkarmamışlar. Sarayın tören alanında bulunduğu için, iskeletlerin, burada bir toplu katliam yapılmış olduğunun üzerinde duruluyor fakat yine de hepsi bir muamma. Belki çalışmalar tamamlandıkça bunlar da açığa çıkacaktır. Ve belki de İstanbul tarihinde hiç bilinmeyen bir çok şey de aydınlatılacaktır.

Bukeleon Sarayının Tarihi

Bukoleon Sarayı, ismini bu sarayın önünde bulunan aslan ve boğa heykellerinden almıştır diye anlatılıyor. Bir aslanla, boğanın kavgasının tasvir edildiği heykellerden dolayı boğa (bous) ve aslan (leon) kelimelerinden saraya bu isim verilmiş. Küçük Ayasofya Kilisesi’ne oldukça yakın bır yerde olduğu için o dönemde, kiliseye sarayın içinden geçiliyormuş. Görkemli ve gizemli Bukoleon Sarayı’nın önünde büyük ve çok etkileyici bir limanı varmış ve burada bulunan büyük mermer basamaklarla denize iniliyormuş. İmparatorlar denizden gelen konuklarını buradan, imparator iskelesinden karşılıyor, buradan gemilerine biniyor, soylu misafirlerini yine buradan uğurluyorlarmış.

Sarayın  yapıldığı dönem bilinmiyor olsa da M.S 5. yy olarak kayıtlara geçilmiş. Daha önceki yıllarda Büyük Konstantin döneminde Sasanilerin prensi Hormisdas‘ın İstanbul’a sığınarak Hristiyanlığı kabul etmesi ve buraya İran’daki evine benzer bir ev yapmasıyla Bukoleon sarayının ilk yeri ve temelleri atılmış olabileceği söyleniyor.

İmparator Leo, Bukeleon sarayını kendi yeğeni olan Justinianos’a hediye ettiği ve onun da eşi Theodora ile bu sarayda yaşadığı bilindiği için Justinianos Sarayı olarak da ünlenmiştir. Justinianos  imparator olduktan sonra bu yapıyı kendi saray yapısına dahil edip büyütmüştür.

Latin İstilası döneminde Haçlı komutanlar tarafından alındıktan sonra da saray olarak kullanılıyor. Çünkü komutanlar da yine Bizans prensesleriyle evlenip soyluluk unvanını ve krallığı devam ettiriyorlar. Fakat Latin istilası sırasında ki kralların , varlık olarak fakirliğe düştükleri için ,sarayın  bir kısmının, çatısının demir malzemelerini sattıkları belirtiliyor.

1261 yılında Micheal Palaiologos şehri tekrar aldıktan sonra Tekfur Sarayı‘nı yaptırıp krallığın yerini değiştirmiştir.1453 yılında Fatih Sultan Mehmet şehri fethettiği zaman saray oldukça harap bir halde idi. Fetihten sonra burası bir yerleşim yeri oldu ve yine Osmanlı dönemi boyunca çeşitli yangınlar ve depremler nedeniyle sarayın büyük bir bölümü yıkıldı.

15. yüzyılda buradaki sarnıcın üzerine Kızlar Ağası Mehmet Ağa camisi inşa edilmiş, sarayın cephesindeki heykel grubu bu dönemde ortadan kalkmıştır. Sarayın1800’lü yıllarda Rumeli demiryolu hattının yapımı sırasında ise bugünkü Sirkeci İstasyonu tarafındaki yapı yok edildi. İç kısımda kalan yerlerine demiryolu hattı yapıldı ve sadece denize bakan duvarları ayakta kaldı.

Yani sürekli eklemeler yapılarak büyütülen bir saray var ve Bizans’ın en büyük sarayı olarak nitelendiriliyor. Düşünün; bugünkü Sultanahmet Camii’nin bulunduğu yerden doğu ve güney tarafında Marmara kıyısına kadar uzanan 100 bin m2’lik bir alandan bahsediyoruz. Kuzeybatı tarafında şimdiki Sultanahmet parkının yerinde olan Hippodrom ile Septimus Severus zamanında yapılan Zeuksippos hamamlarına, kuzeydoğuda ise Ayasofya’nın önünde uzanan Augousteon meydanı ile Senato’ya komşu, etrafı duvarlarla çevrili bu koca saraydan bugüne pek az kalıntı kalmış

Günümüzde saraya ait deniz surları üzerindeki kalıntıların önemli bir kısmı 10. yüzyıla aittir. Sarayın doğu bölümünün sınırını bugün sadece alt kısmı ayakta kalan ve bir zamanlar deniz feneri olarak kullanılan kule oluşturur. Sarayın batı bölümü ise sur boyunca Çatladıkapı’ya kadar uzanır. Sarayın batısının kendini 1873’teki demiryolu yapımındaki yıkımdan kurtaran bir kısmı da 1959’da Kennedy Caddesi’nin yapımı sırasında surların bir bölümüyle birlikte yok edilmiştir.

Saraydaki eserlerden bazıları,  saray merdivenlerini koruyan ve balkonu çevreleyen aslan heykelleri de dahil olmak üzere İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenmektedir.

İstanbul Büyük şehir belediyesi her ay Bukeleon Sarayı şantiyesine, rehberli muhteşem turlar düzenlemektedir. Sizde eğer katılmak isterseniz https://biyeristanbul.com/ sitesinden form doldurabilirsiniz. İyi eğlenceler 😉

Editör: Astropower – 10.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Nilay Tok tarafından yazıldı

İletişimci ve sosyolog. Patisever hemde pek çok. Hayat boyu hep öğrenci.

Üyelik YılıMakale YazarıYorumcu

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Ünlü Oyuncu Çetin Altay ile Sinema Üzerine

    Kekeme İnsanlar Takılmadan Konuşamıyorken Nasıl Şarkı Söyleyebiliyor?