içinde

MuhteşemMuhteşem HavalıHavalı ÜzgünÜzgün

Ben Orhan Veli…

“Ne başımda bulut gezdiririm, ne sırtımda mühr-ü nübüvvet…”

“Ben Orhan Veli

‘Yazık oldu Süleyman Efendiye’

Mısra-i meşhurunun mübdii…

Duydum ki merak ediyormuşsunuz,

Hususi hayatımı,

Anlatayım:

Evvela adamım, yani

Sirk hayvanı falan değilim.

Burnum var, kulağım var,

Pek biçimli olmamakla beraber.

Bir evde otururum,

Bir işte çalışırım.

Ne başımda bulut gezdiririm,

Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.

Ne İngiliz kralı kadar

Mütevaziyim,

Ne de Celâl Bayar’ın

Sabık ahır uşağı gibi aristokrat.

Ispanağı çok severim

Puf böreğine hele

Biterim

Malda mülkte gözüm yoktur.

Vallahi yoktur.

Oktay Rıfat’la Melih Cevdet’tir

En yakın arkadaşlarım.

Bir de sevgilim vardır pek muteber;

İsmini söyleyemem

Edebiyat tarihçisi bulsun.

Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,

Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz

Sadece üdeba arasındadır.

Ne bileyim,

Belki daha bin bir huyum vardır.

Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?

Onlar da bunlara benzer.”

Kendisini böyle anlatıyor 13 Nisan 1914 doğumlu Orhan Veli Kanık.

Arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirinde Orhan Veli olarak tanınmıştır. Şair, yaşadığı dönem boyunca şiir tarzı dolayısı ile çok sert eleştirilere maruz kalmış, şiirin kalıplarından sıyrılarak sokak dilini kullanmış, şiiri sokağa taşıyarak kendine özgü bir söyleyiş edinmiş ve 36 yıllık kısacık ömrüne şiirlerinin yanı sıra, hikayeler, makaleler, çeviriler de sığdırmıştır. Yalın bir anlatım benimsemiş, şiirde hece ve aruz  ölçülerini kullanmayı reddetmiştir. Arkadaşları ile çıkardıkları Garip isimli şiir kitabı ile garip akımının doğmasına sebep olmuş, 1940-1950 yılları arasında Cumhuriyet dönemi şiirinde de büyük etki yaratmıştır.

“…Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce.”

Orhan Veli’nin şiiri, yalın anlatımıyla okuyanı hemen sarıvermekte, tanımlamaları içten, dili kuvvetlidir.

“Kafamda bir çocuk var, meraksız.”

Ankara’da PTT Umum Müdürlüğü, Telgraf İşleri Reisliği de yapan Orhan Veli, Varlık dergisinde ve Mehmet Ali Sel mahlası ile şiirler de yayınlamıştır. Garip seçkisinin yayınlanmasının ardından, en çok Kitabe-i Seng-i Mezar şiirindeki “Yazık Oldu Süleyman Efendi’ye” mısrası üzerinde durulmuştur. Kimi kesim tarafından eleştiri oklarına tutulmuş, kimlerince övgü ile bahsedilmiş ve tüm bunlar neticesinde akıllara kazınmıştır.

“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada

Nasırdan çektiği kadar;

Hatta çirkin yaratıldığından bile

O kadar müteessir değildi;

Kundurası vurmadığı zamanlarda

Anmazdı ama Allah’ın adını,

Günahkâr da sayılmazdı.

Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.”

Kanık, gündelik sorunların peşinde koşan, toplum eleştirisi yapmaktan geri çekilmeyen, şiirlerinde cesurca durum tespiti yapan bir şair olmuştur her zaman.

“Cep delik cepken delik

Yen delik kaftan delik

Don delik mintan delik

Kevgir misin be kardeşlik.”

Şiirlerinde aşk ve cinsellik temalarını da işlemiş, yaşama sevincine de sıkça yer vermiştir.

“Beni bu güzel havalar mahvetti,

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden.

Tütüne böyle havada alıştım,

Böyle havada aşık oldum;

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum;

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti;

Beni bu güzel havalar mahvetti.”

14 Kasım 1950’de vefat eden Kanık, 10 Kasım’da Ankara’da bir belediye çukuruna düşüp başından yaralanmış, iki gün sonra İstanbul’a dönmüştür. Fakat tekrar fenalık geçirip hastaneye kaldırıldığında beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşılan şair, Cerrahpaşa Hastanesi’nde hayata veda etmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar, Kanık’ı hastanede ziyaret etme fırsatı bulmuş ve bu olayı şöyle anlatmıştır:

“Daha orta mektebin birinci sınıfında talebem olan Orhan’ı Cerrahpaşa Hastanesi’nde son defa oksijen çadırının altında yarı çıplak, güçlükle nefes alır ve o kadar güzel hayallerin yakaladığı dünyamızı yalnız akı görünen gözlerinden boşanırken gördüğüm günü hiçbir zaman unutamam. Şiirimize tatlı anlaşmazlığı ve lezzeti getiren zeka, kendisi olmaktan çıkmıştı.”

Aşiyan Mezarlığı’na defnedilen şairin mezarı, 2020 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir.

Editör: Ayşe Tunç – 06.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Ayşe Tunç tarafından yazıldı

Gıda Mühendisi
AÜ Medya ve İletişim

Makale YazarıVideo YapımcısıYorumcuÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    1. Müzikle de çok ilgilenmiş ilk müzikle başlamış orkestra şefliği yapmış onu duymuştum. profesörlük yapmış eğitimli kültürlü olması etkilidir ama fark yaratan biri olması lazım ki öne çıksın. çok derine inmemiştim. hayatını çok okumadım. Fark yaratmasının sebebini yazınızda okudum. Çok güzel anlatmışsınız. Tebrik ederim.

    Daha fazla yorum yükle

    Bana Göre Konsept Kafe Yok Demeyin! Vampir Kafe | Japonya

    İngiltere’nin Ölümcül Bahçesi: Alnwick Poison Garden