Cinsiyete dayalı olarak artan ücret farkları, mesleki ayrımcılıklar, işten çıkartılırken ilk kadınların akla gelmesi, aile içi şiddet, sokakta görülen taciz olayları, mahkemelerce aklanan tecavüz hükümlüleri, yoksulluk, televizyondaki dizilerde açıkça görülen kadın düşmanlığı, sosyal medyadaki düşmanlık vb. şeylerin ve bunlar hakkındaki istatistiklerin nereye gittiğimizi işaret ettiği ya da ne söylediği önemli değil çünkü hala bazıları kadınların toplumdaki yerinden edilip eve kapatılmak istendiğini anlayamadı. Bu sorun sadece bize de ait değil, küresel. Öyle ki bu yazıyı yabancı bir blogdan çeviriyorum ve tamamen bizimle aynı sorunları anlatıyor. Orijinal yazıyı referans bağlantısından okuyabilirsiniz.
Neden sadece kadınlara dayalı edebiyat ödüllerin ihtiyacımız olduğunu bilenler ellerini yukarı kaldırsın. Ve bunun neden böyle olduğunu defalarca kez açıklamak zorunda kalmaktan bıkanlar? Sanırım herkes. Ginobibliyofobi. İşte size sözlüklerde bulamayacağınız bir sözcük, isterseniz de denemesi bedava. Hadi en yakınınızdaki sözlüğü açın ve kelimeyi arayın. Peki, nedir Ginobibliyofobi? Francine Prose tarafından keşfedilen bu sözcük tıpkı iş dünyasındaki kadınlara karşı eşit olmayan çalışma koşulları gibi edebiyat dünyasında kadınlara karşı eşit olmayan koşulları anlatır. Şöyle ki bir kadın yazarın okunmaması ve kitaplarda yer alan karakterlerin büyük oranda kadın olması. Kadın olan karakterlerin ise geride kalarak hikaye örgüsünde çok nadiren karşımıza çıkması bu koşullara dahildir. Yükselen itiraz seslerini duyabiliyorum.
Ancak 2015 yılında Catherine Nichols adlı bir kadın yazar, erkek takma adı kullanarak bir makalesini yayımladığında kendi adıyla yayımlandığında gelen yorumlardan sekiz kat daha fazla yorum geldiğini keşfetti. Yazarın az tanınır olduğu iddia edilebilir ama takma adı? Takma adı ondan daha mı meşhurdu? Burada mevzu tamamen iki yazar arasındaki tek farka, cinsiyete dayanıyor. Geçtiğimiz günlerde, bu senenin içinde, basılı yayın yapan edebiyat dergisi Ecinniler Dergi editörlerinden birisi yayımlama sırasında kadın yazarlara öncelik verildiğini, dergide bir kadın-erkek kotası olduğunu, eğer bu kota dolduktan sonra eser gönderen olursa yayımlama takvimine alarak başka bir sayı da yayımladıklarını söylediğinde adeta kıyamet koptu. Özellikle de erkek yazarlar bu durumun adaletsizlik olduğunu söyleyerek duruma karşı çıktılar ancak edebiyat dergilerinin ya da platformlarının çoğunda bu ters olarak yani kadın yazarı almayıp, fazla fazla erkek yazar alarak zaten işliyor ve bu gözümüzün önünde oluyor. Ancak diğerine karşı çıkan erkek yazarların işine geldiğinden bu duruma ses çıkarmıyorlardı. Ecinniler’in yaptığını ise sindiremediler.
Kim her ne derse desin, edebiyat sahnesinde kalem sallayan kadın yazarlara ve şairlere ihtiyacımız var. Erkeklere de. Hepimize yer varken başkalarını düşürmeye çalışmayın.
Editör: Astropower – 18.07.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Kadın – Erkek eşitliğinin toplumun tüm sosyoekonomik tabakalarında görebilmek ne güzel olurdu. Ancak Yazarlık gibi entellektüel bir alanda dahi bu tarz sıkıntıların yaşanması durumun son halini gösteriyor maalesef. 😔
Çok beğendim. Harika bir yazı.