Michael Laıtman’ın yazmış olduğu ”Kadın ve Kabala” eserini, farklı kültürlere duyduğum merak sebebi ile ilgiyle okuyup sizlerle paylaşmak istedim. Kabalada kadının önemi üzerinde durursak yaradılışın dişi olarak yaratıldığına dair güçlü inançları var.
Kadın her zaman bir şeyler arzulayan ve isteyen olmalıdır ki erkek de bu noktada faaliyete geçsin önerilerinde bulunan bu kitap kadını isteyen erkeği de bu istek ve amaçları yerine getiren olarak tanımlamış. Eğer kadınlar tamahkar ve umutsuz olursa erkeğin hayatta hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğini ve erkeğin başarılarının kadının istekleri temelli olduğunu ifade ediyor. Kitapta geçen şu sözler konuyu açıklar niteliktedir:
”Anahtar, kadının ellerindedir! Bu yüzden deriz ki her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Erkek, kadının onu yönlendirdiğini hissettiği için, kadındaki eksikliğin onu ittiğini ve harekete geçirdiğini de hisseder. Dünyanın tümü, kadınlardaki eksiklik üzerine kurulmuştur.”
Bir evde kadının coşku ve isteklerinin bereketi artırdığına fakat umutsuzluk ve ağlamalarının da evdeki bereketi götürdüğüne dair halkımızda kadim inançlar mevcuttur. Peki kadınlar yalnızca konuşarak mı erkekleri harekete geçirir? Yine yazarın bu konuda söylediklerine kulak verelim istiyorum:
“Neden konuşmanız gerekiyor? Erkeklere konuşmaya son verin. Arzuyu hissetmeye ve onu harekete geçirmeye başlayın, ağzı değil. Yapılması gereken budur. Benim eşim buradan birkaç kilometre uzakta ve onun bana baskı yaptığını hissediyorum. Biz bu şekilde yapılandırıldık, sözler olmadan.”
Çok konuşmak sözlerin tesirini etkisiz hale getiriyor. O nedenle kadınların en çok şikayetçi olduğu konu sürekli aynı şeyleri konuşmamıza rağmen anlatamıyorum hissidir. Sözlerinizde samimi iseniz bir kez söylemeniz çoğu zaman yeterli olur. Sözü uzatıp da tesirini yok etmemeliyiz.
Yazarın bu sözlerini kanıtlar nitelikte sunduğu doğa yasası ise şu şekildedir; “Erkekler bilinçaltında, bunu bilmeyerek, hareketlerinin sonucu olarak kadının gözünde onaylanıp onaylanmayacaklarını kendilerine sorarlar.” Yani kadınların cesaretlendirme ve düzenleme gibi doğuştan gelen edimlerinin olduğuna parmak basıyor. Erkeklerin onaylanmaya ve takdir edilmeye olan ihtiyacı üzerinde sıklıkla durulmuş.
Kabalistlerin inancında dişil ve erilin ihtiva ettiği anlamları merak edenler için bir kaynak eser durumunda görüyorum.
Özetleyecek olursak doğada değişmez bazı kanunlar vardır tıpkı yerçekimi gibi. Kabalada anlatıldığı üzere erkek ve kadın doğası adına derin çıkarımlarda bulunarak özümüze dair yazarın yaptığı çıkarımlar benim üzerimde olumlu etkiler yarattı. Bazen evliliklerimizde karşı tarafı sürekli eleştirip suçladığımızı ve takdir etmeye o kadar da önem vermediğimizi fark ettim. Kitapta takdir etmenin önemine dair yazılanlar eleştirilerimin can yakıcı olduğunu ve gelişimle ilerleme için esas unsurun eşlerimizi takdir etmek olduğunu bir kez daha anlamış oldum.
iyi okumalar dilerim..
Editör: Fatih Düz – 12.02.2023
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Kadın ve erkek arasında doğuştan ve sonradan oluşan bir doğal ve beşeri birliktelik söz konusudur.
dengenin devam edebilmesi için bir şeyin dengesinin hiç bozulmaması lazım demek ki.