içinde

Sanatın Güzellik Algısı Nedir?

1975 yılında performans sanatçıMarina Abrahamoviç‘in göstermiş olduğu performans sonucunda sanatın güzel olmak zorunda olup olmadığı sanatçılar tarafından eleştiri konusu olarak gündeme gelmiştir. Abrahamoviç gösteride bir elinde tarak, diğer elinde tarakla durmadan saçını tarayarak dikkat çekmeye çalışmıştır. Özellikle 1970 yıllarda sanatçılar toplumdaki beklentilerini güzellik üzerinden mesajlar yoluyla aktarılmıştır. Bir anlamda John Kings’in dediği gibi; “güzellik doğruluktur. Doğruluk ise; güzelliktir.” Yani doğru olan her şey başka anlamda güzeldir. Peki gerçekten güzel olan her şey doğru mudur?

Konuyla ilgili ilk önemli çalışmaları Antik Yunan filozoflar yapmıştır. Onlara göre güzellik herkes tarafından, yoruma kapalı, objektif olmalıdır. Ünlü düşünür Platon‘a göre güzellik formlar aleminde bulunur ve eğer obje ile formlar arasında uyum varsa güzeldir. Aristo ise güzellik kavramını düzene ve matematiğe bağlamıştır. Güzel olmak için canlı bir varlığın ve parçalardan oluşan bütünün sıralanışında düzen olmalıdır. Ayrıca pozisyon ve simetrik olarak gözlenebilir de olmalıdır. Aristo güzelliğe matematiksel olarak bakarken; Platinius güzelliğin ortaya çıkarması gereken ruh halinin hayretle karışık şaşkınlık gibi tatlı bir bela, haz veren özlem, aşk ve titreme hali olduğunu söylemiştir. Başka bir ekol olan İtalyan Sanatı da Yunan filozoflarla benzer görüşleri paylaşmıştır. Ekole göre sanat ve mimarinin güzel olması için pro pozisyonlara sahip olması, parçalarının düzgün sıralanması gerekir. Dönemin Rönesans olmasının da etkisiyle ahlak ile güzellik aynı anlamları karşılamıştır.

“Güzellik” sadece Avrupa ülkeleri için değil; birçok medeniyet tarafından tanımlanmış ve geliştirilmiştir. Güzelliğin altında yatan dürtü bir şeyden zevk almaktır. Bu duygunun da tam olarak nasıl ve nerede ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Kavram kültürlerin tarihine ve geleneksel yapısına göre esnektir. Farklı dillerdeki analoglara göre güzellik farklı kalıplara evrilebilir. Güzellik birçok kavram ile eş anlamlı veya yakın anlamda kullanılabilir. Kavrama en yakın sözcüklerden biri “estetik” sözcüğüdür. Estetik ilk kez 1735’te Yunan Filozoflarının Noeta ( düşünce objeleri ) ile Ayseta ( duyular) yoluyla anlaşılabilecek objeleri nasıl ayırdığı hakkındaki makaleleriyle ortaya çıkmıştır. Güzellik kavramını ele alan isimlerden biri de ünlü filozof Kant‘tır. Kant’a göre sanat bir bilim değildir. Güzellik de ispatlanamaz. İnsanların yargı kabiliyeti ya da kritik yapabilmesi güzelliği deneyimlemeye yardımcı olur. Demek oluyor ki; güzellik nesnenin dışında yer alır ve ona bakan kişinin deneyimine göre şekillenir.

1700 yıllarında yaşayan ve “Sanatın Babası” olarak anılan Winkelman güzelliğin tanımlanabilir olmadığını, sadece derin ve tutarlı gözlemle keşfedilecek bir şey olduğu iddia etmiştir. Deneyimlerle sanat eserinin bir ilişkisi yoktur. Winkelman sanat eserini incelemek için kural dahi koymuştur. O eserleri bir güzellik buluna kadar incelemeye devam etmiştir. Winkelman’dan bahsetmişken Alman filozof Hegel‘den söz etmemek olmaz. Hegel güzelliğin organik olarak biraraya gelen şeylerin armonisi olarak görmüş ancak süre ile ilgili olduğunu savunmuştur. Gerçek sanat serbest ruha duygusal ifadeler sunmalı, izleyiciler için anlaşılır hale getirilmelidir. Hegel, sanat için başka bir görüşe göre sanatın doğruları savunduğu oranda güzel olarak görmüştür. Fakat Hegel bu görüşü sadece Antik Yunan heykeller adına kullanmıştır. Son olarak güzellik adına fikrini sunan bir isim de Hun’dur. Hun’a göre “güzellik nesnelerin kendinde bulunan bir özellik değildir. Onları dikkatle izleyen zihinde yer alır ve her şeyin güzelliği farklı şekillerde algılar.” Hatta biri bir başkasının deforme olarak algıladığı bir şeyde başka biri güzelliği algılayabilir. Andy Warhol güzellik için “Eğer her şey güzel değilse hiçkimse güzel değildir.” görüşüyle güzellik kavramına felsefî açıdan yaklaşmıştır.

Güzellik kavramını Antik Yunanlılar Erkek formları üzerinden açıklamaya çalışmış ve durum 19. yüzyıla kadar devam etmiştir. Ve bu döneme kadar Kadınlar ile güzellik düşüncesi pek ilgi görmemiştir. Güzellik kavramını geliştiren aslında 1800’lü yıllarla birlikte kullanılan “Kültür Endüstrisi” jargonudur. 1944’te Adorno ve Horklemier’ın çıkardığı kavrama göre, geç dönem kapitalist sistemde fenomen olan, aralarında filmlerin yayımlandığı, dergilerin, müziklerin ve radyonun bulunduğu tüm kültürel malların kitlelerin eğlenme ihtiyacını karşılamak için tasarlandığını iddia eder. Kültür Endüstrisi destek gördüğü oranda eleştiri oklarının da hedefi olmuştur. 1975’te Laure Mulvey görsel zevki ve görseli incelemenin onu yok ettiğini savunmuştur. 1975 ve sonrası dönemde görmeden alınan zevk aktif erkek ve pasif kadın şeklinde ikiye ayrılmıştır. Belirleyici Erkek kadın formları üzerinden fantezileştirdiği formlara gözünü diker ve olaylar gelişir. Kadın formlarında ise geleneksel teşhirci rolünde bakılır. Görünüşleri etkileyici ve görsel ve erotik öğelerle kodlanmış kadınlar ortaya “bakılabilir olma” çıkarmıştır. Sanatı diğer Sosyal ve Fen Bilimleri’nden ayıran da bu noktadır. Sanat görünen objelerin ardındaki gizemi çözmeye çalışarak izleyiciye “Görünen objelerin ardında nasıl bir görünmeyen var?” sorusunu kendisine sordurtur. Post-modern dönemde görünen ve görünmeyen her şey bu yüzden sorgulanmıştır. Örneğin güzel olan bir şey insanı lastik ayakkabı almak için cezbedebilir. Son yıllarda sanatçılar ve sanatseverler Gelenekçi Batı’da güzellik önem kaybetmiştir. Sanatçıların statükoya karşı tutumları, refresif yapılar ve altın oran gibi kavramları da bir sözcükten ibaret olmuştur. Dev Hey 1993’te yazdığı bir makalede “Güzel sanat satar. Eğer kendini sattırıyorsa puta tapmak gibi hal alır. Eğer bir başka şey satılmasını sağlıyorsa da baştançıkarıcı bir reklamdır.” diyerek sanatın güzelliğini vurgulamıştır. 1994 yılında Dev Hey, çağımız için “Gazap Çağı” etiketini yapıştırmıştır. Ancak her ne kadar güzellik pek de toplumsal sorunlar içerisinde gözükmese de sosyokültürel durumu her ne olursa olsun, Dünya’daki sıkıntı ve acılar ne kadar derin de olsa toplumun her tabakasından insanda güzellik algısı vardır. “Güzel şeylerin algımızı açmak ve ve dikkatimizi en üst düzeye çıkarmak amacıyla dünyanın oraya buraya yerleştirilmiştir.

Sanat için kullanılan güzellik kavramı toplumdan topluma, nesilden nesile farklı anlam ve değerlere sahiptir. Güzellik temel anlamda mutluluk duygusuna hitap ediyor olarak görünse de kişinin karakterine ve hayal gücüne bağlıdır. Örneğin açlıktan ölmek üzere olan birinin fotoğrafını çekmek fotoğrafçı için güzelken; bir maden ocağı çalışanı için hüzün sebebi olabilir. Güzellik mutlu etmek zorunda değildir. Sadece doğru olmalıdır. Duyguların tercümanı yokken; aklın her zaman bir gerekçesi vardır.

Editör: semra – 24.08.2023

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Furkan Toprak tarafından yazıldı

1999 yılında Mersin'de doğdum. 22 yaşındayım. Çukurova Üniversitesi İletişim Bilimleri 2. sınıf öğrencisiyim. 2018 yılında Harran Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştım; devam edemedim. Ardından bir süre bekleyip Çukurova Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri bölümüne kaydoldum. Küçükken bir trafik kazası geçirdim. Bu durum sağlığım açısından fizikdel gelişimimi olumsuz etkiliyor. Hedefim bu sitede yazılar yazarak, fotoğraflar paylaşarak farkındalık yaratmak olacaktır.

Makale YazarıYorumcuÜyelik YılıVideo YapımcısıTestçi

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Sabahattin Ali Atatürk’ü Yerdi mi?

    Cem Karaca: Türk Rock Müziğinin Efsanesi