içinde

MuhteşemMuhteşem HavalıHavalı

Füruğ Öldü, Sen Kuşları Hatırla!

“Sarılayım diye sana geldim, oysa gördüm yapraksız bir dalsın.”

İran edebiyatının en önemli sanatçılarından, vefakar eş, Kamyar’ın özlem dolu annesi, tutkulu aşık, kalbinin kırıklarından açan çiçekleri, gözyaşlarıyla sulamış kadın; Füruğ…

 

5 Ocak 1935’te Tahran’da doğan Füruğ Ferruhzad, 32 yıllık kısacık ömrüne yüzlerce eser sığdırarak 20. yüzyılın ortalarına damgasını vurdu. İran’da yetişmiş en önemli şairlerden olmayı başardı. Her ne kadar şair/yazar olarak tanınsa da ressamlık, yönetmenlik ve oyunculuk yaparak yaratıcılığını ve yeteneğini her alanda gösterdi. Ancak bu başarı ona birçok acı ve zorluk getirdi.  Baskıcı bir ailede büyüyen ve ailenin yedi çocuğundan üçüncüsü olan Füruğ Ferruhzad, henüz 16 yaşında aşık olduğu Perviz Şapur ile evlendi. Bu evliliğinden, daha sonraları özlemine şiirler yazacağı oğlu Kamyar dünyaya geldi. İki yıl süren evliliğinin ardından Şeriat kanunları oğlunun velayetini kocasına vererek, Füruğ’un oğlundan ömrünün sonuna kadar ayrı kalmasına neden oldu. Ayrılığın ardından Ahvaz’dan Tahran’a geri dönüp yazmaya devam etti ve ilk kitabı olan Esir’i yayınladı. Aslında hayatının en büyük mücadelesi ve acısı da bu ayrılığın ardından başladı. Hem oğlu Kamyar’ı görememesi hem de İran gibi ataerkil bir toplumda yalnız ve başarılı bir kadın olarak hayatını sürdürmeye çalışması onun için zorlu bir mücadele başlattı.

“İffetsiz damgası yiyen bendim

Haksız kınamalara gülüp geçen bendim

Kendi varlığımın sesi olmaya yeltendim

Gel gör ki kadındım.”

Kadınların ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü bir toplumda, isyan edercesine başarıları görünen bir kadın haline gelen Füruğ Ferruhzad, tabi ki yine bu toplumda hoş karşılanmadı. Hayatının gidişatını değiştirecek olan İbrahim Gülistan ile tanışmasının ardından, dokuz aylık bir Avrupa seyahati yaptı. Avrupa’da da yazmaya devam eden sanatçı Tahran’a dönüşüyle ardı ardına çıkardığı Duvar ve İsyan kitapları ile daha da tanınmaya başlandı. Devamında film çekimlerine de başlayan ve başarılı filmlere imza atan Füruğ, toplumsal sorunları da filmlerinde  işledi. Bu başarılarıyla İran Edebiyatı için köklü ve etkileyici değişimlere yol açtı. Tüm bunların yanında, “Ve ne kadar yılan yuvasına benziyor bu yeryüzü.Ve bu dünya öyle insanların ayak sesleriyle doludur ki, seni öpüyorken kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar.” diye nitelendirdiği toplumda  bir kadın mücadelesi de vermek zorunda kalarak bir çok iftira ve aşağılanmaya maruz kaldı.

“Bu sana son ninnimdir yavrucağım.

Senin beşiğinin yanında salınır belki bir gün

bu yaban çığlığım. Gençliğinin göklerinde yankılanır”

Eşinden ayrıldığı günden, öldüğü güne kadar bir daha görmediği oğlu Kamyar için de bir çok şiir yazan Füruğ Ferruhzad, çektiği özlem ve acıyı yaratıcılığına aktararak adeta hayatın yakasına yapıştı. Kabuğuna sığmayan ve ruhunu özgürleştirmek isteyen bir kadın olarak, önemsenmediği bu toplumda, evlat için annenin öneminin de anlaşılmadığı bir gerçekti. Böylece bir kadın daha çocuğundan koparıldı. Daha sonraları, film çekimleri sırasında Hüseyin adında bir çocuğu evlat edinerek bir nebze de olsa oğlunun acısını dindirmeye çalıştı.

Bugün sadece İran’da değil tüm dünyada tanınan bir sanatçı olan Füruğ Ferruhzad, henüz 32 yaşında trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Söyleyemediği, yazamadığı bir çok kelimeleri, cümleleri beraberinde götürse de söylediği kadarıyla bile ölümünün ardından geçen yıllara rağmen, bugün dahil etkilenilen bir sanatçı olmayı başardı. Babasının soyadına bile ihtiyaç duymadan, sadece ismiyle kendini var eden güçlü bir kadın figür haline geldi.

“Şimdi dört yapraklı bir yoncayı kokluyorum ben

Eski düşüncelerin gömütünde boy atmış yonca

Ve soruyorum saflığın ve bekleyişin kefeninde toprak olan o kadın

gençliğim miydi benim?

Çıkabilecek miyim yeniden o merak merdivenlerinden?

Merhaba diyebilecek miyim o iyi Tanrı’ya çatılarda dolaşan?

Seziyorum zaman geçip gitti artık

Seziyorum an, tarihin yapraklarından benim payıma düşendir

Seziyorum aldatıcı bir aralıktır bu masa saçlarımla o garip ve kederli

adamın elleri arasında

Bir şey söyle bana

Teninin tüm sevgisini sana bağışlayan insan

Ne istiyor diri kalma duygusundan başka?

Bir şey söyle bana

Kıyısındayım pencerenin

Ve güneşle bağlantıda…”

Editör: Fatih Düz – 11.11.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Meraklı

Belgin Demirtuğ tarafından yazıldı

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Daha fazla yorum yükle

    Sıcaklardan Muzdarip Misiniz? İşte Şu Anda Dünyanın En Sıcak Yerleri

    Bir Doz “Hayır” Alabilir Miyim?