içinde

MuhteşemMuhteşem İnanılmazİnanılmaz

İniş Çıkışlarla Dolu Bir Hayat: Sigmund Freud – Bölüm 1

Freud, ismi bir çok kişi tarafından mutlaka duyulmuş bir psikiyatristtir. Cinsellikle ilgili söylediği sözler hala ilgi çekmeye devam etmektedir. Fakat bana göre Freud’un yaşamı hepsinden de ilginçtir; hiç bilinmeyen korkuları, nevrozları, puro alışkanlığı, yanlışlıkla kokaini bulması, Martha’ya olan aşkı, kızına olan tutkusu, erkek arkadaşlarıyla olan karmaşık samimiyeti…

Bu yazıda bu karmaşık hayatı biraz anlatmak istedim. Anlatmak istediklerim, tek bölümde bitemeyecek kadar uzun.

Çocukluğu:

6 Mayis 1856’da Viyana’nın bir köyünde oldukça değişik bir ailenin içinde doğdu. Ailenin değişikliğini ifade etmek gerekirse; tek odalı bir evde doğdu, annesi ise babasının 3. eşiydi, iki üvey kardeşi vardı ve bunlar Freud’un babası olacak yaştaydılar. Babası da dedesi olabilecek kadar yaşlıydı. Kendisinden sonra doğan kardeşinin bebekken ölmesi de onun yaşamını iyice karmaşık hale getirmiş gibi görünüyor. Böylesi bir yaşam alanı içinde, sık sık hayal kuruyor ve bütün çocukluk hayatını kurduğu hayallerin içinde yaşıyor gibiydi.

Ancak Freud doğduğu zaman, yaşlı bir kadın onun annesine, bu çocuğun ileride çok büyük bir kişi olacağını söylemişti. Bu nedenle evde hep özel olmuştu. Hatta daha sonra 5 kardeşi daha oluyor ve kız kardeşlerinden birisi piyano dersleri almaya başlıyor. Fakat, Freud çalışırken rahatsız olduğunu söylediği için piyano evden gönderiliyor. Evdekiler için bu kadar ayrıcalıklı bir hayatı oluyor hep.

Freud çok çalışkandı. Sürekli ders çalışıp farklı dilleri öğrenmeye çaba sarf ediyordu. 12 yaşına geldiğinde altı tane dil biliyor ve bu dilleri akıcı şekilde okuyup yazabiliyordu.

Her yaşında ayrı bir takıntı geliştirdiğini gözlemliyoruz. Bu yaşlarında da yeni bir takıntısı olmuştu Freud’un; rüyalarını yazmak. Gördüğü her rüyayı yazıyor, notlar alıyor ve bunun üzerine düşünüyordu. Daha sonraları geliştireceği muhteşem kuramlarda rüyaları kullanmasına şaşırmamak lazım.

Martha’ya Aşkı

Viyana’da Tıp okuluna girdiğinde tarih, 1873 yılını gösteriyordu. Burada “su yılanlarının” cinsellikleri üzerine önemli araştırmalar yaptı. Balıklarla ilgili çeşitli araştırmaları oldu ve bunların sinir sistemlerinin resimlerini çizen ilk kişi olarak tarihe geçti. Bilim adamı olmak istiyordu fakat Yahudiler için o dönem bunun gerçekleşmesi oldukça zordu.

25 yaşlarında büyük bir tutkuyla Martha’ya aşık olmuştu. Martha kız kardeşinin arkadaşıydı. Evlenme teklif etti ve kabul edildi. 4 yıl nişanlı kalan Freud, bu sürede başka bir ülkede yaşayan Martha’yı altı kez gördü. Fakat büyük bir sadakatle ve tutkuyla seviyordu nişanlısını. Martha’ya, “Benim prensesim, en değerli hazinem!” diyordu yazdığı mektuplarda. Bu mektupları mutlaka okumalısınız.

Her ne kadar, daha sonra onun döneminde yaşayan bilim insanları tarafından, Martha’ya karşı sadakatsiz olduğunu, onu çeşitli kişilerle aldattığı, hatta karısının kız kardeşiyle birlikte olduğunu söyleseler bile, bunları hiç bir zaman kanıtlayamadıkları için, o aşk mektupları geçerliliğini korumaktadır.

Kokaini Bulması

Bir an önce ünlü olup Martha ile evlenmek isteyen Freud, yeni bir deney üzerinde çalışıyordu. Bu deneylerinin sonucunda maalesef kokain ortaya çıkıyor. Kokaini ilk önce kendi deniyor. O dönemde yazdığı makalede kokainin yeni tedavi yöntemi olduğunu ayrıntılarıyla anlatıyordu. Tabi bunun bağımlılık yapan ve çok tehlikeli, zararlı yönleri olduğunu henüz bilmiyordu ve hem kendisi kullanıyor hem de Martha’ya gönderiyordu. Çünkü aslında bunun bir çeşit ”lokal anestezi” olduğunu düşünüyor ve çığır açacak bir buluş olarak görüyordu. Tahmin edersiniz ki, bir süre sonra bunun yanlış olduğunu anlamış ve reçete etmekten vazgeçmişti. Fakat kendisi uzun bir süre kokain bağımlısı olarak hayatına devam etmiştir.

Bilinçaltını Keşfi

O dönemin en karizmatik sinir doktorlarından olan Jean Martin Charcot ile çalışmaya başladı Freud. (Freud’un çok sayıda erkek arkadaşı vardı. Bunları genellikle kendisine sadakati olanlardan seçerdi. Onlarla değişik bir iletişim halinde olduğunu, onlara karşı da ilgi duymuş olduğunu söyleyenler var.) Ve bu hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü Charcot hastalarını hipnoz ile tedavi ediyor ve buna ” ikinci zihin ” diyordu ve Freud daha sonra bunu, ünlü “bilinçaltı” kavramına dönüştürecekti.

Freud meslek hayatına “hipnozcu” olarak başladı. Hatta psikoterapide kullanılan kanepeye uzanarak anlatmak fikri, o günlerden kalan bir yöntemdir. Hastaların ikinci zihnine girip, histeri gibi ruhsal hastalıklarını hipnotik telkin ile tedavi etmeyi deniyordu.

Yine aynı dönemde, bir meslektaşının, hastasının ileri derecede histerisini, konuşarak tedavi ettiğine şahit oldu. Bu tuhaf ve daha önce hiç görülmemiş yöntemi hipnozla birlikte hastalarında uygulamaya başladı. Hastalarına, hastalıklarının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığını soruyor ve bunları cinselliği de içeren travmatik çocukluk çağına kadar bulmaya çalışıyordu. Histerinin kökeninde, çocukken yasanan taciz olaylarının olduğunu söylüyordu. Her ne kadar Freud iddiasını geri çekse ve bugün bu iddia geçerliliğini yitirse de, bu çıkışıyla yaşadığı dönemde “dokunulmaz” olan aile kurumunda büyük bir çatlak oluşturmuş ve kadınların travmatik taciz öykülerinin konuşulabilmesinin önünü açmıştır.

Kendi Kendine Psikanaliz

1896’da babası ölüyor ve bu tarihten sonra onun için hiç bir şey eskisi gibi olmuyor. Bu sırada 40 yaşındaki Freud, acı veren ve kafasını karıştıran duygulara kapıldı ve kendi içindeki dehlizleri keşfetmeye karar vererek, kendini analiz etmeye yöneldi. Freud’un kendini analizi, kendi bilinçaltına yaptığı yolculuk, psikiyatri tarihinde efsanevi bir andır. Freud’un yaptığı, o güne kadar kimse tarafından yapılmamış bir şeydir. İnsanın kendi kendini analiz etmesi büyük bir başarıydı. Kendi iç savunmasını  kaldırarak, içsel direncini yenebilen ve kendi bilinçaltını yorumlayan ilk kişi Freud oldu.

Fakat bir yıl kadar kendini incelemesi, hayatını daha da yaşanmaz hale getirdi. Kendi deyimiyle bilinçaltındaki “pislik yığınları” ortaya çıktı.

Çünkü oldukça karmaşık korkuları ve duyguları vardı; yolculuk fobisi mesela. Asla başka bir şehre gidemiyordu. Bu da onun hayatının kısıtlanmasına neden oluyordu. Puro ve kokain meraklısıydı, tabii bir de yetenekli olan erkek arkadaşlarının yanında düşüp bayılma gibi bir huy edinmişti. Bütün bunların sebeplerini kendi “bilinçaltında” mutlaka bulmalıydı.

Küçük bir çocukken erkek kardeşinin ölmesini istemeyi düşünmesi, yine küçük bir çocukken annesini arzulayabilmesi, çocukların da cinsel duygularının olabileceği ve bunları ebeveynlerine karşı duyabileceği gibi fikirler, Freud için bile çok radikaldi. Bir insanın, 1896 yılında bu tür duyguları kendinde açığa çıkarması inanılmaz gibi geliyor.

Freud, çocukken duyulan ateşli arzulara, oidipus kompleksi adını vermişti. İsmini Yunan mitolojisinde babasını öldürüp, annesiyle birlikte olan Oidupus’tan esinlenerek koymuştur.

Bu fikirlerini kitaplarında ve makalelerinde yayınlaması Freud’u, “ahlaksız ve pornografik yazılar yazan” bir adam olarak bilinmeye başlanmasına neden olmuştur. Tabii teorilerinden dolayı sevenler, nefret edenler ve kıskananlar olması kaçınılmazdı.

Fakat yine de kendisine bir bilim adamı gibi, dışarıdan bakabilmeyi başardı ve bugün bile onun açtığı yoldan gidiyor psikoloji bilimi. Bu kendisini efsane yaptı bana göre .

Ve kendini analizi dört yıl sürdü. Bütün ruhsal sorunları iyileşmedi bu süreçte; fakat bazı korkularını yendiğini görüyoruz. Çünkü yolculuk fobisi olan Freud, ilk yolculuğuna bu terapilerden sonra çıkıyor ve Roma’ya gidiyor ve bu kendisine bile inanılmaz geliyordu.

Ayrıca bu dönemde çocukluğundan itibaren meraklı olduğu, bir çoğunu kendi rüyalarından yola çıkarak oluşturduğu, “Rüyaların Yorumu” kitabını yazdı fakat bugün yazılsa, bu çağı bile sarsacak fikirler içeren söz konusu kitabını kimse dikkate almadı.

Bu bölümü burada bitiriyorum. Çünkü bir Yahudi olarak, Hitler döneminde  yaşadığı zorluklar, çocuklarının ölmesi gibi daha zor durumları içeren uzun bir hayat bizi bekliyor.

Editör: Fatih Düz – 01.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Nilay Tok tarafından yazıldı

İletişimci ve sosyolog. Patisever hemde pek çok. Hayat boyu hep öğrenci.

Üyelik YılıMakale YazarıYorumcu

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Çamaşır Problemi- Amerika Maceraları | 4. Bölüm

    Heidi’nin Arkasındaki Karanlık Yüz