içinde

MuhteşemMuhteşem

Sigmund Freud’u Anlamak – Bölüm 2

Yazımın birinci bölümünde , ünlü psikiyatrist ve psikanalistin kurucusu , Sigmund Freud’un çocukluk ve gençlik hayatından bahsetmistim. Eğer okumadıysanız, okumanızı tavsiye ederim. Şimdi Freud’un hayatına kaldığımız yerden devam edelim.

Ünlü olması

1920 lere geldiği zaman ,Freud , oldukça ünlü olmuştu. Dünyanın en ünlü psikoloğuydu artık. Öylesine ünlenmişti ki bir Chicago’da bir gazete, sırf eğlence olsun diye arkadaşlarını öldüren iki gencin psikanalizini yapması için ona 25 bin dolar önerdi. Hollywood’un ünlü yapımcısı Samuel Goldawyn ise, Viyana’ya geldi ve kendi deyimiyle ‘dünyanın en büyük aşk uzmanı’na, senaryolarına danışmanlık yapması için 100 bin dolar önerdi. Freud bunu kesinlikle reddetti, o böyle şeylerle ilgilenmiyordu. Onun derdi böylesine bir ün asla olmadı.

1. Dünya Savaşı ve kansere yakalanması

1. Dünya savaşı ise, Freud için tam bir içe çöküş dönemi oldu. Çünkü , üç oğlu Avusturya ordusunda savaşa katılmıştı. İnsanların öldürülmesi, yapılan yağmalar, insanların saldırgan olduklarına , içlerindeki hayvani duyguların ne kadarını çıkarabileceklerine,  tüm yönleriyle şahit olmak zorunda kalmıştı. Çok zor zamanlar geçirmek zorunda kaldılar. Parasızlık ve yiyeceklere ulaşamamak,soğuk günlerde sobada yakacak biseyler bulamamak, Freud ve ailesini çok zor durumda bıraktı. 1920 yılında en sevdiği kızı Sophie beslenememe ve zatürre yüzünden öldü.

Ve en karamsar zamanları başladı Freud’un. Bu olaaydan sonra çene kemiği kanserine yakalanıyor. Puroyu çok tükettiği için olduğu söyleniyor. Fakat bana göre ,kızının ani ölümü ve içinde yaşadığı söyleyemediği bütün duygular ,kansere neden oluyor. Çünkü büyük üzüntüler,buhranlar büyük hastalıklar oluşturuyor.

Tabi ki ,dünyanın hala en ünlü terapistinin kendi bağımlılıklarını ,özellikle puro içmesi konusunda düşünürsek, tedavi edememiş olması, bir şeyi çok iyi bilmeniz onu çok iyi uygulayacağınız anlamına gelmiyor malesef. Türkçe’de bunun karşılığı “terzinin kendi söküğünü dikememesi.”

Kızı Anna Freud

Sonralarda ise, en yakını , eşinden sonra en küçük kızı Anna oldu. Hatta Anna , babasından sonra psikanlisti geliştirip, bugünkü şekline yönlendiren kişi diyebiliriz. Anna , Freud’un, hemşiresi, hasta bakıcısı ,kızı ,arkadaşı yani herşeyi olmuştu. Bir tür bağımlılık geliştirmişti Freud kızına. Kendi teorisinde erkek çocukların, babayı rakip olarak gördüklerinden,onu öldürüp yerine geçmek arzuları vardır. Kız çocukları ise babalarına , aşık bir ömür ona bakabilecek yaratılışta idi. Anna ile olan ilişkisini buradan yola çıkarak düşünebiliriz. Hangi ruh hali ile acaba erkek çocukları için bunları düşündü bilemiyoruz tabiki. Belki yine kendi çocukluğunda kurduğu fantazi dünyasından yola çıkmış olabilir.

Almanya ve Hitler ;

1933’te Hitler’in Yahudilere yaptıkları ,Freud’da yeni nevrozlara neden oldu. Çünkü Hitler , Freud’un kitaplarını yaktırıyordu. Hatta bu olay için , Freud ‘Ortaçağ’da yaşasaydık , beni yakarlardı diyor. Şimdi sadece kitaplarımı yakıyorlar.”

1938’te Avusturya’yı alan Hitler , giderek Freud için büyük tehlike oluştursa da çok yüksek mevkilerde tanıdıkları olduğu için çok iyi korunuyordu. Bir nevi dokunulmazlığı vardı diyebiliriz. Fakat Hitler yönetimindeki Naziler, Anna Freud’u tutukladı ve hapishanede kaldı. Freud bütün bağlantılarını kullanarak, ülkeyi terketmek şartı ile , kızını serbest bıraktılar. Bu tarihten sonra kızı, karısı ve kendisi önce Paris sonra Londra ‘da kalmaya başladılar. Ve kız kardeşleri ise Avusturya’dan ayrılmalarına Naziler tarafından izin verilmediğinden toplama kamplarında öldüğü söyleniyor.

Hastalığının tekrar artması ve Ölümü

Yaşadığı topraklardan ayrılması, kardeşlerinin, çocuklarının başına gelenler, Freud’un ,yeniden korkularını , kanser hastalığını , bilinçaltında gizli kalmış bütün sorunları nüksetirdi. Ve artık kanser hastalığının verdiği acı ve ıstırabı dayanamaz hale gelmişti. Kızı Anna hep hasta bakıcısı olarak yanındaydı. Ve ondan yıllar önce ,” Eğer hastalığım dayanılamaz hale gelirse, bana acı çektirme ” diye söz vermesini istemişti.

Bir Eylül sabahı en yakın arkadaşı olan doktor Max Schur’a “Schur, zamanı geldiğinde beni yarı yolda bırakmama anlaşmamızı hatırlıyorsun. Artık bu işkenceden başka bir şey değil ve hiçbir anlam ifade etmiyor” dedi Schur unutmadığını söylediğinde, Freud, “Teşekkür ederim” dedi ve ardından “Anna ile konuş ve eğer o da doğru olduğunu düşünürse, buna son ver” dedi. Ve 21 -22 Eylül de iki doz yüksek dozda öldürücü morfin yapıyorlar. 23 Eylül 1939’da Freud ölüyor. Artık çektiği acıya dayanamayan , Freud’un kızı , ölümünü ertelemek istemeye çalışsa da,babasının ıstırabının son bulduğunu söyler.

Freud’un cesedi ölümünden üç gün sonra Kuzey Londra’daki Golders Green Krematoryumu’nda yakıldı. Külleri daha sonra krematoryumun Ernest George Columbarium’una yerleştirildi. Freud’un külleri, kendisinin Prenses Bonaparte’dan hediye olarak aldığı ve Viyana’daki çalışma odasında uzun yıllar sakladığı, mühürlü bir antik Yunan kavanozunun içinde duruyor. Eşi Martha 1951’de öldükten sonra, onun külleri de aynı çömleğin içine konuluyor.

Eğer yolunuz düşerse su anda müze olan hem Viyana’daki hem de Londra’daki evlerini ziyaret edebilirsiniz. Müzelerde Freud’un mektupları, kişisel eşyaları ve ünlü divanıyla birlikte en sevdiği Yunan vazosuna koyulmuş küllerini de görebilirsiniz.

Editör: Fatih Düz – 02.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Nilay Tok tarafından yazıldı

İletişimci ve sosyolog. Patisever hemde pek çok. Hayat boyu hep öğrenci.

Üyelik YılıMakale YazarıYorumcu

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Bunları Spotify Listene Eklemelisin | Yabancı Pop

    Hindistan’a Bir Geçit Filminin Oryantalizm ve Oksidantalizm Açısından İncelenmesi