1518 yılının Temmuz ayında, dünyada daha önce hiç yaşanmamış çok ilginç bir salgın yaşandı. Dans salgını. Evet, yanlış duymadınız. İnsanların dönerek dans ettiği ve yorgunluktan ölmelerine kadar varan bir salgın süreci yaşanmış.
Bir sabah Frau Troffea isimli kadın, gizemli bir şekilde şehrin sokaklarında dans etmeye başladı. Yorgunluktan bayılana ve ayakları kanayana kadar devam etti dans etmeye.
Ailesi onu durdurmaya çalıştı fakat başarılı olamadı. Sonunda kadının lanetlendiğini düşünüp, bir katedrale kapatma kararı aldılar.
Ancak işler onların istediği gibi devam etmedi. Yavaş yavaş şehirdeki diğer insanlarda kadina eşlik etmeye başladılar. Bir haftanın sonunda 34 kişi daha ona eşlik etmeye, garip şekilde durmadan, dinlenmeden dans etmeye devam etmişti.
Birinci ayın sonunda bu şekilde dans edenlerin sayısı 400 ü bulmuştu. Ve bu şekilde dans edenlerin önemli bir kısmı, yorgunluktan, açlıktan, kalp krizinden ve beyin kanamasından ölmeye devam ettiler. Ulaşılan bir rapora göre her gün ortalama 5 kişi dans ederken hayatını kaybediyordu.
İçinde bulundukları zaman düşünülünce, bunun bir çeşit lanet, veba yâda büyü olduğunu düşünmeye başladılar. Kilisenin inancına göre, bu insanlar ruhunu şeytana satmış günahkârlardı. Yakaladıklarını katedrali kapatıp çeşitli işkencelere maruz bırakmışlar.
Fakat bu sırada işin akışını değiştiren başka bir olay meydana geliyor ve bir papazda salgından etkilenip dans etmeye başlıyor. O zaman bu insanlara yapılan işkencelerden vazgeçmiyorlar. Çünkü papazların ruhunun şeytan tarafından ele geçirilemeyeceğine inanılıyordu.
3 ay süren bu garip salgın, tıpkı başladığı gibi bir anda bitmiş. Sağ kalan insanlar, birden iyileşmiş ve normal hayatlarına kaldığı yerden devam etmişler.
Ne olmuş olabilirdi ki şehirde yüzlerce insan, aniden bayılıncaya ve ölünceye kadar durmadan dans gibi hareketler etmeye başlamışlardı.
O dönemlerde düşünülenler arasında, bu kentte daha önce yaşayan Aziz Vitus diye birinin ruhu, sapkınca işler yapan kişileri lanetlemis olabileceği vardı. Başka bir teoriye göre ise, o dönemde tarlalarda yaşayan yabani bir tür böceğin, insanları ısırması sonucu böyle olduğu düşünülüyordu.
Günümüzde ise bu konuda genel kabul görmüş bir açıklama değil bir çok teori var. Hepsi teori çünkü hiç biri için yeterince kanıt bulunamamış. Bazıları bu salgının uydurma olduğunu, öyle bir şeyin hiç yaşanmamış olabileceği söylüyor fakat Tarihçiler bunu kabul etmiyor. Çünkü salgının yaşandığına dair çok fazla tarihi belge mevcut.
Doktorların tuttuğu notlar, katedralde okunan vaazlar ve hatta Strasbourg Şehir Konseyi’nin aldığı notlar, birbirlerinden bağımsız olarak bu insanların dans ettiğini belgeliyor.
Günümüzde yapılan araştırmaların sonucunda ise, insanların kilise baskısı yüzünden, psikolojisi bozulan insanların toplu halde bir histeri nöbetine tutulmuş olabilecekleri üzerinde duruluyor.
Çok uzun zaman geçtiği için ve bugünden o günler için sadece teori geliştirilemeyeceğinden, dans salgını tarihin tozlu sayfalarında gizemi koruyacak gibi duruyor.
Ve son olarak şunu belirtmek isterim araştırmalarıma göre, bu dans salgını tarihte tek değil. Bunun gibi farklı ülkelerde ve farklı zaman dilimlerinde yaşanmış “dans vebası” ismiyle geçen çeşitli olaylara daha rastladım. Belki bugün bilinen ve ilaçlarla kontrol edilen bir çeşit psikolojik rahatsızlık yaşanmış bile olabilir. Kim bilebilir…
Editör: Yusuf Alper EVCİL – 23.07.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Tarihin en ilginç salgını kesinlikle. Çok akıcı bir dille anlatmışsınız. Kaleminize sağlık.
Çok teşekkür ederim.
çok ilginç ve güzel içerik.akıcı anlatım tebrik ederim
Çok teşekkür ederim.
Tarihin böyle ilginç olaylarını hep merak etmişimdir. Kaleminize sağlık güzel bir yazı olmuş.
Çok ilginç bir salgın olmuş.
Gerçekten inanılmaz!
Her salgının esrarengiz bir noktası veya beklenmeyen bir durumun sonucunda ortaya yayılması ne kadar da gariptir.
bu tür gizemli olaylar çok hoşuma gidiyor