içinde

MuhteşemMuhteşem HavalıHavalı İnanılmazİnanılmaz

Bir Ordinaryüs’un Hikayesi

“Elime Kur’an’ı aldığımda Allah’a, elime kalemi aldığımda kendime inanıyorum.”

Cahit Arf 

Cahit Arf’ı duyduğunuza, bildiğinize eminim.

Pek çoğunuz onu 10 liranın üzerindeki resimden tanır ve bilir…

Şimdi sizlerle bu enteresan adamın hayatından bir kesit yazıyorum.

Savaş döneminde henüz genç bir adamdı. Ülke henüz yeni savaştan çıkmış ve genç bilim adamlarına ihtiyaç duyuyor ancak yetersiz kadro sebebiyle yurt dışına öğrenci gönderiyordu.

İşte o dehâlardan biri: Cahit ARF

Bu hikayeyi size büyük düşünmeniz için yazıyorum. Özgeçmiş yerine “öz gelecek” diye bir kavramı hayatınıza lütfen sokun.

İki adam aynı üniversiteden mezun oluyor ve aynı okula tayin oluyorlar.(Atatürk Lisesi) Önce İsmail hoca gitti okula. İnanılmaz derecede heyecanlı. Öğretmenler odasına girdi kendini tanıttı: “Ben yeni mezun İsmail hoca, burada olduğum için çok heyecanlıyım” dedi. Biraz tıknaz, biraz utangaç, biraz çekingen… “Daha dün öğrenciydim bugün buradayım” diye geçirdi içinden.

Tüm öğretmenlerle tanıştı: Tarihçi kimyacı matematikçi… Daha sonra ilk dersine girdi hala heyecanlıydı. İçeri girdi. “Arkadaşlar çok heyecanlıyım biraz zor olacak benim için. Belki aranızda benden daha iyiler vardır” dedi, içine doğru konuşurken.

Çocukların içinde derece yapanlar vardı.

Ondan türev, integral, ve limiti anlatmasını istediler.

Ama adam ısrarla ezik davranıyordu. İlk gün bittiğinde karısını aradı ve “çok heyecanlıyım, yapamayacak gibiyim” dedi.

2. Gün diğer öğretmene geldi. Adı Cahit.

Girdi öğretmenler odasına ve dedi ki,  ” Arkadaşlar merhaba! Ben dünyanın en iyi matematik öğretmeni Cahit ” henüz 22 yaşındaydı bu sözler ağzından çıktığında. Aslında bilgisi diğer öğretmen kadardı. Aynı tarihte aynı okuldan aynı yaşta mezun olmuşlardı.

İçlerinde kronikleşmiş 40 yıldır bu meslekte olan bir öğretmen vardı.

“Ben Yılmaz hoca, matematik öğretmeni. Senin kadar iyi olmasam da ben de fena sayılmam” dedi genç Cahit’e. Aslında bu bir laf sokmaydı…

Ama Cahit ısrarla tanıştığı her hocaya “Ben dünyanın en iyi matematik öğretmeniyim” demeye devam etti.

Daha sonra sınıfa girdi. Öğrenciler heyecanlı gözlerine bakarken “Lan siz ne kadar şanslısınız, karşınızda dünyanın en iyi matematik öğretmeni! İşte ben oyum ve burada sizinleyim, hiç merak etmeyin matematiği çivi gibi kafanıza kazıyacağım. Öğrenmeme, bilememe şansınız asla olmayacak. Tadını çıkarın.” dedi.

Öğrenciler, Cahit ders anlatırken not tutmaya çalışıyordu hepsine kızdı “Not falan tutmayın. Sadece bana bakın ve beni dinleyin” dedi.

O kadar özgüvenli ve o kadar kendinden emindi ki öğrenciler dediğini yaptı ve genç Cahit’i büyük bir hayranlıkla dinlediler.

Bir gün gençlerin elinde çözülemeyen bir soru vardı. Kime götüreceklerini düşündüler. Yıllardır tanıdıkları 40 senelik Yılmaz hocaya mı? Yeni mezun olmuş hafif ezik İsmail hocaya mı? Yoksa Cahit’e mi?

Öğrenciler Cahit’i denemek test etmek için ona götürmeyi karar verirler. Çünkü o dünyanın en iyisi olduğunu iddia ediyordu.

Genç Handan koşarak Cahit’e gitti. “Hocam dedi “Bu soru çözülemiyormuş acaba siz çözebilir misiniz?”

Ancak genç Cahit bilmiyordu soruyu ve cevabı…

İddia ettiği dünyanın en iyi öğretmeni sıfatına leke getiremezdi, bu sebeple bir yöntem keşfetti. Handan’a;

“Handan, ben bu soruyu kalemsiz çözerim, lakin annem hasta sen soruyu ver. Ben yolda giderken bunu çözeyim ve dönüşte de sana vereyim. Annemle ilgilenmem lazım” dedi ve soruyu çaktırmadan cebine koyarak okuldan çıktı.

Aslında annesi hasta falan değildi, sadece soruyu bilmiyordu ve bir yalan uydurmak zorunda kaldı.

Okuldan çıktıktan sonra Namık Kemal lisesine gidip oradaki İbrahim öğretmene gitti .Sonuçta kendi okulundaki öğretmenlere danışamazdı. Diğer okuldaki öğretmenle beraber soruyu çözdüler daha sonra okula geldiğinde Handan’ı aradı. “Handan senin bir sorun vardı. Hadi ver şimdi çözelim” dedi. Handan “Hocam soru sizde cebinize koymuşsunuz” dedi. Cahit Hoca şaşkınlık içinde” Aaa bende mi? dedi.

Aslında burada yalanlar silsilesi vardı :

Birincisi “Ben dünyanın en iyi matematik öğretmeniyim”

İkincisi “Annem hasta üçüncü yalan soru bende miydi?”

Burada bir yalan daha var o da “Ben bu soruyu kalemsiz çözerim.”

Soruyu cebinden çıkardı ağzından bir şeyler mırıldanarak “Ben bu soruyu kalemsiz çözerim dememiş miydim” dedi daha önceden çözdüğü soruya.

Bir buçuk saatte çözdükleri soruya 30 saniyede çözmüş gibi davrandı. Daha sonra cevabı Handan’a verdi.

Handan, koridorda koşarak sınıfa gittiğinde bu olayı herkese anlattı. Cahit Hocanın 30 saniyede çok zor bir soruyu çözdüğünü akşam olduğunda tüm sınıflar duymuştu.

Bu olay öğrenciler arasında efsane olarak konuşulurken, bu konu öğretmenler odasına da yansıdı.

40 senelik Yılmaz Hoca şaşkınlık içerisindeydi. Yavaş yavaş Cahit’i hem kıskanıyor hem de ona inanıyordu.

Cahit daha sonra öğrencilerin ona çok daha fazla soru getireceğini düşünerek, çok daha fazla çalıştı. O kadar çok çalıştı ki bazen geceleri bazen gündüzleri onun için hep aynı zamandı.

Tüm soruları çözüyordu artık. Öğretmenler odasında herkes ona imrenerek ulaşılmaz bir gözle bakıyorlardı. Sevmiyorlardı ama gizli gizli onu izliyorlardı.

Bu arada İsmail Hoca öğretmenliği bıraktı. Yapamadı işte… Bildiği kadar matematikle bakkal açtı, matematiğini bakkal defterinde kullandı.

Ancak Genç Cahit durmadı, azmetti tüm bilmediği sorularda. Çok daha fazla çözüm üretti. Bir çözümü olan soruya ikinci bir çözüm kattı, teoremler bile geliştirdi.

Ve nihayet tarihler 1997’yi gösterdiğinde ölmüştü genç Cahit. Türkiye Cumhuriyeti devleti, öğretmenler odasına sevilmeyen, öğrencilerinin aşık olduğu matematiğin duayeni olarak betimlediği adama 10 TL’lik banknot arkasına “Ordinaryüs Profesör Doktor Cahit ARF” diyerek işledi.

Editör: Fatih Düz – 11.11.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Meraklı

Ozan Posluk tarafından yazıldı

Merhaba herkese ben Poşluk.
Uçuk kaçık Bir kurumun deli personeli olarak çalışmaktayım.
Vakit buldukça sizlere tarihten bazı savaşa dayalı askeri hikayeler, anekdotlar veya görgülerimi, düşüncelerimi yazacağım..

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Lovecraft’ın Çırağı: Robert H. Barlow

    Ağaç Dallarında Yazılan Şiirin Hikayesi