içinde

Güçlü Ekonomi İçin Demokrasi Şart Mı?

Giriş

Ekonomi üzerine pek çok kişi tarafından tartışılan ve düşünülen konulardan birisi “demokrasi”dir. Bazı kişiler güçlü bir ekonomiye sahip olmak için demokrasinin ön şart olduğunu, demokrasi olmadan güçlü bir ekonominin imkansız olduğunu söylerken bazılarıysa bunun aksini iddia etmekte, güçlü ekonominin başka faktörlerin bileşenleriyle oluştuğunu iddia etmektedir. Peki, hangi taraf haklıdır? Elbette, bu soruya cevap vermek için koca bir kitap bile yazılabilir, bir sürü ülkenin tarihlerini tek tek incelemek gerekir yine de burada bir fikir olması açısından kısa bir bilgilendirme yapabiliriz.

İddialar ve Örnekler

Bu konu üzerine pek çok iddia elbette ortaya atılmıştır, bunlardan bazılarını incelemek gerekirse başta coğrafya hipotezi gelir. Bu iddiaya göre bir ülkenin ekonomik gelişmişliği bulunduğu coğrafya ile doğrudan alakalıdır, peki bu iddia ne kadar doğrudur?

Elbette, bir ülkenin bulunduğu coğrafya ona avantaj sağlayabilir nitekim Avrupa’daki bir ülke Afrika’dakine göre çok daha avantajlı bir durumdadır ancak bu demek değil ki tüm ekonomik gelişmişliği coğrafya üzerine yıkabiliriz. Her şeyden önce hepimizin bildiği bir Kuzey Kore ve Güney Kore örneği vardır, bu iki ülke arasında sadece bir çizgi olmasına rağmen iki arasında git gel yaptığınızda(tabii Kuzey Kore’de vurulmazsanız) iki farklı dünyaya girip çıkmış gibi hissedeceksinizdir. En basitinden Meksika ve ABD’nin ortak kullandığı şehirler/kasabalar vardır ve bunların ABD tarafında kalan kısımları çok daha gelişmiştir. Dolayısıyla coğrafya etki etmekle beraber her şey değildir.

Cahiliyet ve kültür hipotezleriyle karşılaşabiliriz ki bunlar da çok sağlam dayanaklar değillerdir aslında. Cahiliyet hipotezine göre bazı ülkeler geri kalmıştır çünkü yöneticileri ne yapacaklarını bilmemektedir ancak bu doğru değildir.  Daha önce pek çok fakir ülkeye Avrupa’dan yardım için uzmanlar gönderilmesine rağmen bu uzmanlar geri döndüklerinde kendi sözlerini yöneticilere dinletemediklerini söylediler. Yöneticiler doğru olanı bilmediği için değil, tercih etmedikleri için yapmıyorlardı tıpkı şu anda faiz artırmamak uğruna koca bir ekonomiyi yokuş aşağı süren bir kişi gibi. Dolayısıyla cahillikten değil, siyasi tercihlerden kaynaklanan sorunlar vardır.

Öte yandan bir diğer iddiaya göreyse bazı kültürler gelişime daha açıklardır. Bu iddiayı savunanlarsa İngiliz sömürgelerinin sonradan çok geliştiğini ileri sürerler, tabii ki burada bahsettikleri sömürgeler ABD, Kanada, Avustralya gibi sömürgelerdir ancak İngiltere’nin pek çok sömürgesi de geri kalmıştır(Hindistan, Mısır vb.). Burada şu iddia gelebilir, İngiltere bu sömürgelerine kendi kültürlerini aşılayamadı denebilir ancak Amerikan kültürünün hakikaten İngiliz kültürüyle de bir benzerliği kaldı mı ki? Pek sayılmaz. Diğer yandan gelişim sadece Avrupa kültürleriyle olsaydı, Japonya ve Güney Kore gelişmiş ülke olmazlardı. Dolayısıyla konunun kültürle de çok bir alakası yoktur.

Demokrasi

Gelelim demokrasiye, dünyadaki gelişmiş ülkelerin çoğu demokrasiye sahip midir? Kesinlikle öyledir ancak oradan birisinin “Çin var kardeşim, Rusya var. Demek ki demokrasi olmadan da oluyormuş.” dediğini duyar gibiyim. Kendilerinin haklılık payları vardır, bu ülkelerin ekonomik büyükleri fazladır ancak benim merak ettiğim şey şu: Eğer ekonomik büyüklük üzerinden tartışacaksak Dünya’nın en büyük beşinci ekonomisi olan Hindistan’ın adını niye kimse anmıyor?

Mevzu şu aslında, sizin güçlü ekonomiden ne anladığınızla alakalı. Eğer güçlü ekonomi deyince sadece ekonomik büyüklük anlıyorsanız, o zaman belki haklı olabilirsiniz ancak güçlü ekonomi deyince aklınıza kişi başına düşen milli gelir geliyorsa, gelirin nasıl dağıtıldığı gibi şeyler geliyorsa o halde Çin ve Rusya örnekleri maalesef çok da işe yaramayacaktır nitekim bu ülkelerin refah seviyesi diğer büyük ekonomilerin altındadır.

GSYH

ABD:20,94 Trilyon Dolar(World Bank)

Çin:14,72 Trilyon Dolar(World Bank)

Kişi başına düşen milli gelir

ABD: 60 bin Dolar(World Bank)

Çin: 10 bin Dolar(World Bank)

Ulusların Düşüşü

Burada Ulusların Düşüşü kitabından bahsetmeksek tabii ki olmaz, Daron Acemoğlu tarafından yazılan bu kitap bu sorunun cevabını arayan önemli eserlerden bir tanesidir. Kendisinin araştırmasına göre burada önemli olan şey kurumların bağımsızlığıdır yani bir ülkenin kurumları ne kadar bağımsız olursa o ülke o kadar hızlı gelişecektir. Elbette, bunu sağlamanın yegane yolu da demokrasiden geçmektedir, ayrıca kitapta Çin üzerine de bir başlık olmakla beraber Çin’in bu ekonomik büyüklüğünün de kalıcı olmayacağı ileri sürülüyor. Kurumların bağımsızlının ne kadar önemli olduğunu her geçen gün tecrübe ediyoruz çünkü Türkiye’nin Merkez Bankası ve diğer ekonomi yönetimleri şu anda olması gerekenin aksine bağımsız olmadıkları için doğru kararlar alamıyorlar. Diğer yandan demokrasi, yurt dışından gelen yatırımcı için de bir güvencedir. Eğer bir kişi sizin ülkenize güvenmiyorsa o halde sizin ülkenize yatırım yapmayacaktır, her şeyden önce mülkiyet haklarının korunacağından emin olmalıdır.

Dolayısıyla ekonomiyi geliştirmek için en doğru ve sürdürülebilir yol demokrasiden ve kurumların bağımsızlığından geçmektedir. Şunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir: demokrasi bir ülkede seçim olması demek değildir. Bugün seçimlerin yapıldığı pek çok ülkede demokrasinin kırıntısı bile yoktur. Demokrasi demek güçler ayrılığı demektir, bağımsız kurumların olması demektir.

Sağlıkla kalınız.

Editör: Fatih Düz – 26.10.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Taraftar

Alperen Özdemir tarafından yazıldı

Kendi halinde takılan birisi.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Gözlerimi dünyaya açtığımda karşımda gördüğüm ilk nefes: Anne

    Zihinsel Rahatlama Egzersizleri # 1 | Aşkım Kapışmak