Baba öldürme motifini çoğumuz ilk bakışta anlamlandıramayız. Masallar ve öğretiler içinde çoğunlukla ezoterik ögeler barındırır. Ezoterizm ise sadece konuyu anlayacak düzeye gelmiş ve ehil olanların anladığı bir dildir. Dimağımız geliştikçe masallardan bile anladıklarımız farklılaşır bilinç düzeyimize göre.
Baba öldürme motifi, kişinin eski kalıpları bırakıp kendi realitesini oluşturmasıdır. Bütün tutunduğumuz doğruların yerle bir oluşuyla beraber tutunmak için adeta yeni bir dal yaratmamız, kendimizi keşfetmemizdir.
Aynı zamanda bir inisiye yöntemi olarak da bilinen babayı öldürme durumu fiziki değil zihinde gerçekleştirilen bir eylemdir. Babanın doğrularına tutunan insanların yeni bir benlik oluşturabilmek için zihinlerinde bu işlemi gerçekleştirip yolculuğun sonunda kendisi de öğrenen pozisyonundan öğreten pozisyonuna geçmelidir.
Anadolu’daki yansımasını askerliğe gitme olarak görebiliriz. Kişi askere gidince babasının kurduğu dünyadan uzaklaşıp kendisi gözlem yapmaya ve zihninde kendi doğrularını oluşturmaya başlıyor. Askerden gelince değişmeleri bir nevi bu sebeptendir diye düşünebiliriz.
Dünyayı sinapslarımızın tanımladığı ölçüde görüyoruz. İçinde bulunduğumuz ailenin gözleriyle bakıyoruz hayata çoğu zaman. Türk aile yapısı çocuklarına karşı korumacı bir tavır sergiler çoğu zaman ve hayatımızdaki seçimlerimizi bile ailemize göre yaparız. Bu yaşam biçimi kişiye göre iyi ya da kötü olarak tanımlansa da esas mesele kafamızın içinde yankılananın bizim iç sesimiz değil anne babamızın sesi olduğunu fark etmektir. Bu gerçeği fark edişten sonra devreye babayı öldürme motifi giriyor. Artık hangi ses bizim hangisi ailemizin anlamaya başlıyoruz. Zor olan yol ise cesaret edip kendi iç sesimizi mi oluşturmalıyız, yoksa babanın peşinden mi gitmeliyiz?
Editör: Fatih Düz – 01.07.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Orhan Pamuk’ un ´Kırmızı Saçlı Kadın´ adındaki romanını anımsadım. Sonra Sophokles’ in Kral Oidipus’ u ve Şehname’ de adı geçen Rüstem’ in hikayesini…
Ozellikle baskıcı ailelerde bu gerceklesmesi o kadar güç bir eylem ki, ailenin bize dayattığı kaliplardan, değer yargılarından bağımsız hareket etmek onlara karşı gelmek gibi algılanabiliyor çoğu zaman. Ama şunu da bilmeli, 1 kez geldik bu dünyaya ve her koyun kendi bacağından asılacak sonunda. O yüzden hayat herşeye rağmen risk almaya değer, kendimizi gerceklestirebilme gücümüze sonuna kadar inanırsak.
İlginç ve çarpıcı bir motif olarak ön plana çıkıyor.
Bireyin kendi hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi için uygulaması gereken bir motif.
aslında toksik ailelerde olması gereken bir şey olduğunu düşünüyorum aile baskısı gören kişilerin yapmasının da gerektiğini