içinde

HavalıHavalı

Kübra, Ekber, Kibir | Kübra Dizisi Bize Ne Mesaj Veriyor?

Geçtiğimiz günlerde neredeyse dünyanın en büyük dijital platformlarından birisi olan Netflix üzerinden yayınlanan ve büyük ilgi toplayan “Kübra” dizisinin anlatmak istedikleri, olayların işlendiği süreçte bizlere alt metinde vermeye çalıştığı pek çok mesaj var.

Dizinin anlatmak istediklerini elbette herkes kendince yorumlar. Bu tarz yapımlarda veya üretilen sanatsal içeriklerde elbette kitleler ortak bir ana fikir benimseyecek olsa da herkes için farklı hislerde uyandırabilir ve uyarmak gerekirse bu hislerden ve düşüncelerden bahsederken biraz spoiler verebilirim.

Diziyi henüz izlemeyenler varsa bunu dikkate alarak okumasında fayda var.

Önce Kübra’nın kelime anlamı ile başlayalım çünkü asıl verilmek istenen mesajlar bu sıfat etrafında kuruluyor gibi. Kübra kelime anlamı bakımından büyük, çok büyük demektir. Evet, İslami olarak değerlendirdiğimizde kelimenin kullanım maksadını az çok tahmin edebiliyoruz. Bu noktadan sonra kelime oyunlarımız başlıyor. Kübra ismini oluşturan üç temel sessiz k, b, r harflerinden Arapça’da pek çok kelime türetilmiştir. Kübra, kibir, ekber, tekebbür, tekbir…

Hepsinin ortak noktası tahmin edileceği üzere “Büyüklük.” Kimisi yüceltme, kimisi büyük görme anlamını taşır bu kelimelerin. Ve işin finalinde ortaya bir kelime daha çıktı “KUBRA”. Kübra sıfatından ve anlamlarından tamamen alakasız bir şekilde ortaya çıkan bu kelime aslında dizinin bence tek cümlelik ana fikri: “KUBRA, Kübra değildir.”

Diziye ismini veren bu kelimelerin açıklamasını yaptıktan sonra biraz daha dizide geçen olaylarla devam edelim. Dizimin başrolünde Çağatay Ulusoy var. Canlandırdığı karakter ise “Gökhan”. Gökhan’ın kelime anlamı ise eski Türkçede “Gök Tanrısı” olarak geçmektedir. Ne tesadüf değil mi? Değil.

Gökhan, askerlik yaptığı sırada bir karakol baskınında tüm arkadaşlarını kaybetmiştir. Karakol baskınında sağ kalan tek kişi olmasının altında bir sebep arayan Gökhan, tüm kötü alışkanlıklarından vazgeçerek yeni bir hayata, daha inançlı bir şekilde başlamak niyetindedir. Bir yedek parça üretim atölyesinde çalışarak geçimini sağlamaktadır ve az çok düzenli, huzurlu bir hayata kavuşmuştur.

Her şey güzel devam ederken, bu sırada telefonunda yüklü olan bir sohbet uygulamasından, “Kübra” isimli bir kişiden mesaj gelir. “Sen Farklısın.” Gökhan, ruhani bir arayış içerisinde iken, hayatta kalmanın amacını sorgularken gelen bu mesaj ve devamında gelişen bazı olaylar neticesinde Kübra’nın kim olduğu ile ilgili bir yargıya varır nihayetinde: mesaj, Allah tarafından gelmektedir ve Gökhan seçilmiş kişidir. Dünyada adaleti ve nizamı sağlamak için gönderilen mesajlar, Gökhan aracılığı ila insanlara aktarılacaktır.

Dizinin bundan sonraki kısmında gelişen olaylara ve finaline takdir edersiniz ki izlemek isteyenlerin tadını daha fazla kaçırmamak için değinmeyeceğim.

Ama “Allah’tan gelen mesaj.” haberi üzerine Gökhan’ın çevresi tarafından kimi zaman elçi olarak görülmesi. Bazı kesimler tarafından da şarlatan görülmesi ve dizi içerisinde karakterlerin verdiği tepkiler başlangıçta bahsettiğimiz üç harften ve türetilen kelimelerden ibaret.

Gökhan’ı kimisini ekber gördü, kimisi kibirli gördü, kimisi tekebbür ettiğini düşündü kimisi de gerçekten tekbir getirdi. Ve işin finalinde kendisini gerçekten “ekber” görenlerin “kibri” büyük bir kaosu beraberinde getirdi.

Editör: Fatih Düz – 23.01.2024

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Katılımcı

Anıl Aslan tarafından yazıldı

1995, Gelibolu/ÇANAKKALE doğumlu. Babasının Astsubaylık mesleğinden ötürü yaşamı farklı şehirlerde geçti. Her şehrin dokusunu, kültürünü görerek, hissederek büyüdü. Bu durumsa kişiliğinde entelektüel bir bakış açısı kazanmasını sağladı. Annesi gibi bu ülkenin insanlarına hizmet etmek ve hemşire olmak istiyordu. Öyle de oldu. Dr. Nusret Fişek Sağlık Meslek Lisesi’ne yerleşerek okulunu başarıyla bitirdi ve hemşire oldu.
Edebiyat Öğretmeninin tüm öğrencilerinden kendisine bir veda mektubu yazmayı istemesi ile başladı macerası. Kaleme aldığı mektubu çok beğenen öğretmeni, öğrencisi Anıl Aslan’ı yanına çağırarak, ‘‘Yazmayı asla bırakmamalısın.’’ dedi. Bu bir dönüm noktasıydı.
İlk yazılarını okul dergisinde yayınladı. Sonraları çeşitli e-dergi platformlarında eserlerini paylaşmaya devam etti. Hemşirelik mesleğini asla bırakamayacağını, bu mesleğin kutsal bir vazife olduğunu söyleyen Anıl, eserlerini kaleme almaya, üretmeye devam etmektedir.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Bir Kalem ve Defter Yeterli | Yazmak İyileştirir mi?

    NASA’dan ayrılan astrofizikçi Umut Yıldız, Türkiye’nin uzay yolculuğuna katılıyor