içinde

MuhteşemMuhteşem İnanılmazİnanılmaz

Durmuyorlar, Durmuyoruz! Hepimiz Şiddet Mağduruyuz

Her gün, hatta her saat bir şiddet olayı ile karşılaşıyoruz. Fiziksel, ruhsal ya da kişisel. Diğer ikisini biliyoruz ne yazık ki. Ama kişisel şiddetin ne kadar farkındayız? Bir de soruyu şu şekilde yönetsek nasıl olur? Kişisel şiddet, diğer şiddet olaylarını etkiler mi? “Şiddet” deyince akla biri ya da birileri tarafından uygulanan kaba kuvvet geliyor. Bu korkunç bir şey. Kabul edilemez bir durum.

Ankara’da bir müzisyenin başına gelen olayı hepimiz biliyoruz. Bir şarkıyı bilmiyor diye katlediliyor. Sonra haber de “O bir babaydı. O çok gençti.” Evet öyleydi. Ama öncelikle o bir insandı. Bir canlıydı ve bir şarkıyı söyleyemediği için katledildi. Diğer iki cümle ile olayı tek tarafa çekip asıl olayı görmemize, farkında olmamıza engel konuyor. Bir nevi ruhsal bir baskı uygulanıyor. Gerçekten uzaklaştırmak, bir yanı göstermek, tek taraflı düşünmeye ve hissetmeye zorlamak ruhsal şiddete girmiyor mu? Sonuçta ortada, baskı ve engelleme var. Onur Şen’e uygulanan fiziksel bir şiddetti ve ne yazık ki bu şiddet sonucunda hayattan koparıldı. “O çok gençti” gibi kalıplaşmış cümlelerle gündem yapılıp asıl meseleyi örtmek bize uygulanan ruhsal bir şiddettir. Hayattayız ama bu tarz söylemlerle normalleştirip, gerçeklikten uzaklaştıkça körleşiyoruz. Yani hayatımızı olmasa bile farkına varma, detaylı bakma duyumuzu kaybediyoruz.

Bu konunun uzmanları daha iyi bilir ama bence “kişisel şiddet” diye bir şey de var. Bir konu karşısında kendimizi yetersiz hissetme, tepkisizlik, içe kapanma, kendini diğer insanlardan ve çevreden soyutlama, güvensizlik, aşırı para, kariyer hırsı… Bunlar kişisel şiddeti tetikleyen durumlardan birkaçı. Tabi bir de kendini ifade edememe durumu. Hatta bunu listede en başa koyabiliriz. Kişi kendini ifade edemedikçe bütün dış etkenlerden soyutlamaya başlar. Derdini, sorununu içine atar. “Sen benim için ne yapabilirsin ki?” diye düşünmeye başlıyorsa güvensizlik devreye girmiş demektir. Herhangi bir olayda kendisini ilgilendirse dahi görmezden geliyorsa kırmızı alarm. Kişisel şiddet ya da daha yaygın bir tabir ile baskı yüksek seviyeye çıkmış demektir. Kariyerinde belli bir yere gelmişse, yine de, “Daha çok çalışma, daha çok başarı” deyip etrafta pimi çekilmiş bomba gibi geziyorsa bu da kişisel şiddettin büyük bir göstergesidir.

Giderek yalnızlaşıyoruz arkadaşlar. Yalnızlaştıkça kendimize sarıyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek kendimize baskı uygulamaya başlıyoruz. Ailemize ve arkadaşlarımıza karşı daha güçlü, kendi ayakları üzerinde duran birey görümü vermek için sürekli bir çaba içerisindeyiz. “Derdimi anlatırsam, karşılarında ağlarsam beni güçsüz bilirler.” düşüncesi beynimizi ele geçirmeye başlıyor. Böylelikle çöküntüler meydana geliyor ve kişisel şiddet baş köşede beliriyor. Ağlamak, bağırmak, gereğinden fazla hassaslaşmak insani duygulardır. Ruh sağlığımız için gereklidir. Bırakalım biraz da başkaları düşünsün. Fiziksel şiddetin önüne geçemiyoruz. Ama kişisel şiddetin önüne geçebiliriz.

Ama önce şunu kabul etmeliyiz. Hepimiz şiddet mağduruyuz.

Editör: Zehra Garipli – 07.10.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Yazar

Selin Sabcıoğlu tarafından yazıldı

Merhaba,
Adım Selin Sabcıoğlu. 22 Şubat 1990 tarihinde, Ankara'nın Polatlı ilçesinde doğdum. Üç kız kardeşiz, ben ortancayım. İlkokul ve liseyi Polatlı'da okudum. Lise mezunuyum. 20 yaşından bu yana yazmayı seviyorum. Şiir ve deneme yazıları yazıyorum. Kültür Çıkmazı e-dergisinde gönüllü yazarlık ve sanatçılarla söyleşiler yaptım. Karaborsa Şiirler, Empati proje kitaplarında şiirlerim ve yazım yayınlandı.
Bunların haricinde resim yapmayı ve müzik dinlemeyi seviyorum. Ailemle birlikte Muğla'nın Dalaman ilçesinde yaşıyorum ve el emeği ürünler üretiyoruz.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    65 Yıldır Banyo Yapmayan Dünyanın En Kirli Adamı | Amou Haji İle Tanışın!

    Sen Aşkta Neden Şansızsın? Neden Kaybediyorsun?