Her gün, hatta her saat bir şiddet olayı ile karşılaşıyoruz. Fiziksel, ruhsal ya da kişisel. Diğer ikisini biliyoruz ne yazık ki. Ama kişisel şiddetin ne kadar farkındayız? Bir de soruyu şu şekilde yönetsek nasıl olur? Kişisel şiddet, diğer şiddet olaylarını etkiler mi? “Şiddet” deyince akla biri ya da birileri tarafından uygulanan kaba kuvvet geliyor. Bu korkunç bir şey. Kabul edilemez bir durum.
Ankara’da bir müzisyenin başına gelen olayı hepimiz biliyoruz. Bir şarkıyı bilmiyor diye katlediliyor. Sonra haber de “O bir babaydı. O çok gençti.” Evet öyleydi. Ama öncelikle o bir insandı. Bir canlıydı ve bir şarkıyı söyleyemediği için katledildi. Diğer iki cümle ile olayı tek tarafa çekip asıl olayı görmemize, farkında olmamıza engel konuyor. Bir nevi ruhsal bir baskı uygulanıyor. Gerçekten uzaklaştırmak, bir yanı göstermek, tek taraflı düşünmeye ve hissetmeye zorlamak ruhsal şiddete girmiyor mu? Sonuçta ortada, baskı ve engelleme var. Onur Şen’e uygulanan fiziksel bir şiddetti ve ne yazık ki bu şiddet sonucunda hayattan koparıldı. “O çok gençti” gibi kalıplaşmış cümlelerle gündem yapılıp asıl meseleyi örtmek bize uygulanan ruhsal bir şiddettir. Hayattayız ama bu tarz söylemlerle normalleştirip, gerçeklikten uzaklaştıkça körleşiyoruz. Yani hayatımızı olmasa bile farkına varma, detaylı bakma duyumuzu kaybediyoruz.
Bu konunun uzmanları daha iyi bilir ama bence “kişisel şiddet” diye bir şey de var. Bir konu karşısında kendimizi yetersiz hissetme, tepkisizlik, içe kapanma, kendini diğer insanlardan ve çevreden soyutlama, güvensizlik, aşırı para, kariyer hırsı… Bunlar kişisel şiddeti tetikleyen durumlardan birkaçı. Tabi bir de kendini ifade edememe durumu. Hatta bunu listede en başa koyabiliriz. Kişi kendini ifade edemedikçe bütün dış etkenlerden soyutlamaya başlar. Derdini, sorununu içine atar. “Sen benim için ne yapabilirsin ki?” diye düşünmeye başlıyorsa güvensizlik devreye girmiş demektir. Herhangi bir olayda kendisini ilgilendirse dahi görmezden geliyorsa kırmızı alarm. Kişisel şiddet ya da daha yaygın bir tabir ile baskı yüksek seviyeye çıkmış demektir. Kariyerinde belli bir yere gelmişse, yine de, “Daha çok çalışma, daha çok başarı” deyip etrafta pimi çekilmiş bomba gibi geziyorsa bu da kişisel şiddettin büyük bir göstergesidir.
Giderek yalnızlaşıyoruz arkadaşlar. Yalnızlaştıkça kendimize sarıyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek kendimize baskı uygulamaya başlıyoruz. Ailemize ve arkadaşlarımıza karşı daha güçlü, kendi ayakları üzerinde duran birey görümü vermek için sürekli bir çaba içerisindeyiz. “Derdimi anlatırsam, karşılarında ağlarsam beni güçsüz bilirler.” düşüncesi beynimizi ele geçirmeye başlıyor. Böylelikle çöküntüler meydana geliyor ve kişisel şiddet baş köşede beliriyor. Ağlamak, bağırmak, gereğinden fazla hassaslaşmak insani duygulardır. Ruh sağlığımız için gereklidir. Bırakalım biraz da başkaları düşünsün. Fiziksel şiddetin önüne geçemiyoruz. Ama kişisel şiddetin önüne geçebiliriz.
Ama önce şunu kabul etmeliyiz. Hepimiz şiddet mağduruyuz.
Editör: Zehra Garipli – 07.10.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Bu çağın kötü insanlarından, bu şiddetten fazlasıyla nefret ediyorum artık. Son bulsun!
Ben de nefret ediyorum. Açıkcası bu tarz konular yazarken çok zorlanıyorum. Şiddetin son bulmasını ve çiçek kokulu yazılar yazmak istiyorum.
Yalnızlaşma konusuna değinmeniz bu konu için kilit noktada. Yalnızlaşınca av haline geliriz ve mutlaka etrafımızda iletişimde olduğumuz insanlar olmalıdır ve arkadaşlarımızı kimse için silmemeliyiz. Narsistlern ilk işi kişiyi yalnızlaştırmaktır.
Teşekkür ediyorum. Hep stresten bahsederiz ama bunu ne tetikler tam olarak bilmiyorum. Bence en büyük etkeni yalnızlaşma. Bunu başka yerlerde yazdığımda, “ben kimse ile muhatap olmuyorum, kafam rahat” diye yazıyorlar. Bu da galiba bilinçsiz yalnızlaşma. Bu konu da ele alınmalı diye düşünüyorum.
*bilmiyorum, kelimesi “bilmiyoruz” olacaktı.
Özür dileyerek bir düzeltme yapmak istiyorum. Katledilen müzisyenin soy adı “Şen” değil, “Şener” olacaktı. Tekrar özür diliyorum.
Zihniyeti bozuk insanlar yüzünden her sey geliyor başımıza.
Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş, hepimiz mağduruz ve derdimizi ancak birbirimizle paylaşarak güçlenebilirz.
Yasalarda gerekli düzenlemeler yapılmadıkça bu şiddetin duracağını düşünmüyorum . İnsanlar birini öldürüyor birkaç ay yatıp çıkıyor . Nerde adalet o zaman
asla bitmeyecek olmaları beni çok üzüyor.
Bir de artık şöyle ki herkes tarafından aslında uygulanıyor illa fiziksel siddete de gerek yok psikolojik şiddettir safhada ve bu insanı açıkçası daha da yoruyor. Şiddetin her türlüsü cok kötü.
Yuregine ve kalemine saglik bulasici bir siddet hastaligi mevcut yeteri kadar duygulardan beslenemeyen kisiler bu hastaligia cabuk yakalaniyor ve birbirinr bulastiriyorlar malesef cok uzucu sonrada dediginiz gibi yalniz bir sekilde son noktaya gidiliyor