içinde

HavalıHavalı MuhteşemMuhteşem İnanılmazİnanılmaz

Bağırsaklarımızda 2 Kilogram Mikroorganizmanın Yaşadığını Biliyor Muydunuz?

Son zamanlarda mikrobiyotanın, özellikle bağırsaktaki mikrobiyotanın, bağırsak-beyin iletişimi, beyin fonksiyonu ve hatta davranış dahil olmak üzere fizyolojinin tüm yönlerini büyük ölçüde etkileyebileceği ortaya çıkmıştır.

BAĞIRSAK-BEYİN EKSENİ 

Beyin ve bağırsak arasında, bağırsak-beyin ekseni olarak adlandırılan çift yönlü bir iletişim vardır.

Memeliler, vücutlarının açıkta kalan ve iç yüzeylerinde yerleşik büyük miktarlarda ortak mikroorganizmalarla birlikte evrimsel bir birliktelik içinde yaşarlar.

MİKROBİYOTA NEDİR?

Belirli bir habitattaki mikroorganizmaların tamamına (bakteriler, virüsler, mantarlar, parazitler ve diğer mikroorganizmalar) denir.

Sindirim sisteminizde vücuttaki insan hücrelerinin sayısının 10 katı kadar mikroorganizma, 500 ile 1000 farklı türden bakteri bulunur ve yaklaşık 1- 2 kg’lik kütleye sahiptir.

Mikrobiyota-bağırsak-beyin ekseni, vücut iç dengesinin korunmasında önemli bir rol oynar ve işlevsizliği çeşitli psikiyatrik ve psikiyatrik olmayan bozukluklarla ilişkilendirilir.

BAĞIRSAK MİKROBİYOTASI NEDİR?

Bağırsak mikrobiyotası, sindirim sisteminde yaşayan trilyonlarca mikroorganizmadan oluşan bir dünyadır.

Bakteri ağırlıklı bağırsak mikroorganizmaları;

  • Yenilen yiyecekleri sindirir.
  • İştahı düzenler.
  • Metabolizmayı kontrol eder.
  • Bağışıklık sistemini düzenler.
  • Ruh halini ve hatta genleri etkiler.

Bağırsaklarımızda bizim ayrılmaz bir parçamız olan bir topluluk yaşamaktadır.

Bu mikroorganizmalar, sağlıklı bir dengede olduğunda, bizler de sağlıklı olmaktayız. Onlar mağlup olduklarında ve denge kötüler lehine değiştiğinde, hastalıklara karşı tüm savunma gücümüz azalmakta ve hastalıklara yatkın hale gelmekteyiz.

Yorgunluk, kaygı, depresyon, bilişsel bulanıklık, baş ağrısı, sivilceler, egzama, ödem, sık soğuk algınlığı, ve enfeksiyonlar, kas ağrıları, eklem ağrısı, aşırı vücut ağırlığı ve benzeri birçok sorunu ortadan kaldırmanın anahtarı, mikrobiyotanın dengede olmasıyla yakından ilişkilidir.

ERKEN DÖNEMDE BAKTERİ ORTAMINI ŞEKİLLENDİREN FAKTÖRLER

Bakteriyel çeşitlilikte bireyler arası farklılık; kişinin genetiğindeki farklılıklar, antibiyotik kullanımı, yaşam tarzı, hijyen ve diyet örüntüsü gibi çevresel faktörlerden kaynaklanır. Özellikle yaşamın erken dönemlerinde ve doğum öncesi dönemdeki stres, mikrobiyota bileşimi üzerinde belirgin etkilere sahip olabilir.

Antibiyotikler, vücudumuzdaki sağlıksız bakterileri öldürmek için tasarlanmışlardır, ancak masum iyi bakterileri de yok ederler ve bağırsak mikrobiyotamızı dengesiz hale getirirler. 

BAĞIRSAK MİKROBİYOTASINDAKİ DOST VE DÜŞMANLAR

Bağırsaklarımızda yüzlerce tür bakteri bulunur. Bazıları dost-iyi, bazıları da düşman-zararlı bakterilerdir.

Bakteriler, sağlığın sürdürülmesinde farklı rol oynarlar ve gelişmeleri için farklı besin maddelerine gereksinim duyarlar.

Dost bağırsak bakterileri sindirim için önemlidir. Zararlı bakterileri ve diğer mikroorganizmaları yok ederler.

Bağırsak mikrobiyotası, çok fazla zararlı bakteri içerdiğinde veya yeterli çeşitlilikte bakteri içermediğinde dengesizlik meydana gelebilir. Bu durumda; insülin direnci, ağırlık artışı, inflamasyon, obezite, inflamatuvar bağırsak hastalığı ve kolorektal kanser gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

VÜCUDUMUZDA BESİNLERE NELER OLUYOR?

Sindirim kanalı; ağızdan başlayan, anüse kadar uzanan bir kanal gibidir.  Sindirim, yiyeceklerin içindeki enerji ve besin öğelerini, vücudunuzun hücreleri için kullanılabilir hale dönüştüren bedensel bir süreçtir. Yiyecekler sindirim kanalı tarafından işlendikten sonra, yararlı olan her şeyi alır ve sonrasında bağırsak kalan gereksiz atıkları dışarı atar.

Bağırsaklar, sindirim kanalı olarak da adlandırılmaktadır. Bağırsaklarınız, ağzınızda başlayan ve anüs ile biten bir kanaldır. Bu kanalın temel işi, yiyecekleri sindirim yoluyla parçalamak, besin öğelerini emmek ve zararlı bakterilerin diğer organlara girmesini önlemektir. Çiğneme işleme sonrası, yiyecekleri yuttuktan sonra, bağırsaklarınızdaki sıvı salgılar artar ve kas kasılmaları başlar. Mideniz çalkalandıktan sonra, yiyecek parçaları ince ve kalın bağırsaklara geçer. Besin ögeleri yiyeceklerin içinden emildikten sonra, kalan artık maddeler anüsünüz yoluyla dışarı atılarak yok edilir.

SİNDİRİM KAFANIZDA BAŞLAR

Beyniniz, beş duyunuzun tümünü içeren bir süreci yönetir. Tat ve koku, gerçek lezzetleri deneyimlemenize izin vermek için bir araya gelirler. Bu etkileyici süreç, yeme konusunda bazı sorunlara da neden olabilir. Açlık ve susuzluk, yemeye ihtiyaç duyan fiziksel faktörlerdir. Bu faktörleri, bağırsağınızın çeşitli yerlerinde tam anlamıyla hissedersiniz. Ancak, aslında neyi ve nasıl yediğiniz diğer psikolojik faktörlerin etkisi altındadır. Bazen acıkmadığınız halde, sıkıntı ya da hüzünlü olduğunuz için bir şeyler yiyebilirsiniz. Bazen bazı kokular veya tatları beyindeki zevk algılayıcılarını harekete geçirir ve ihtiyaçtan ziyade, zevk için daha fazla yeme eğiliminde olursunuz. Sonrasında ise, bu tecrübeyi tekrarlamak istediğinizde, aynı koku veya lezzetteki yiyecek tercihlerini karşılayan yiyecekleri tercih edersiniz. Lezzet ezici bir güç olabilir. Zevk arayan dürtüleriniz, her zaman sağlıklı beslenme seçenekleriyle uyumlu değildir. Bu, birçok sağlık sorunlarının kökeninde yer alan çatışmadır.

YEMEYİ İSTEDİĞİNİZ YİYECEK, HER ZAMAN SİZİN İÇİN EN İYİ OLAN YİYECEK DEĞİLDİR.

BAĞIRSAĞINIZ VE BEYNİNİZ NASIL BİRLİKTE ÇALIŞIR?

Beynimiz bilgilerimizi, anılarımızı barındıran ve duygularımızı yaşamamıza izin veren inanılmaz bir organdır. Aynı zamanda, sindirim sistemi de dahil olmak üzere diğer vücut sistemlerine, görevlerini doğru bir şekilde yerine getirmeleri için yönlendiren sinyalleri gönderir.  Bağırsaklardaki ve beyindeki reseptörler, sinirler yardımıyla bu iki organın birbiriyle iletişim kurmalarına izin verir. Bağırsağınızı ve beyninizi birbirine bağlayan sinir yolları sadece sindirimden değil, aynı zamanda duyguların da dahil olduğu birçok şeyden etkilenir. Bilim, sahip olduğunuz bağırsak duygularının, çok gerçek olduğunu gösteriyor. Aşık olduğunuzda midenizde kelebeklerin uçuşması, sıkıntılı ve stres anlarında kabız olmanız aslında bu duyguların ne kadar gerçekçi olduğuna birer işaret değil mi?

Bağırsaklardaki kötü bakterilerin aşırı artışına katkıda bulunan kötü beslenme alışkanlıkları, aynı zamanda zihinsel semptomlara yol açabilir veya zihinsel semptomların daha da kötüleşmesine neden olabilir. 

Editör: Astropower – 21.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Meraklı

Ece Kirmit tarafından yazıldı

2000 yılı Hatay doğumluyum. Haziran, 2022 yılında Marmara Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun olup Eylül, 2021 Anadolu Üniversitesi Aşçılık bölümünü bitirdim.

Eğitim hayatım boyunca birçok hastane ve özel kliniklerde stajlarımı yaptım. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üsküdar Diyabet ve Obezite Merkezi, Tuzla Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi ve Tuzla Sağlıklı Yaşam Merkezi gibi birçok kurumda stajyer olarak görev aldım. Aynı zamanda birden fazla özel diyet kliniklerinde gönüllü olarak staj yapmış bulunmaktayım.

Öğrenim hayatım boyunca birçok eğitim ve kongrelere katılarak kendi alanında uzman eğitmenlerden sertifikalar aldım. 11. Ulusal Sağlıklı Yaşam Kongresi, II. Marmara Beslenme ve Diyetetik Zirvesi, Türkiye Obezite Cerrahisi Derneği 5. Kış Okulu E-Toplantısı ve diğer katıldığım eğitimlerden sertifikalarım bulunmaktadır.

Eğitim hayatım devam ederken üyesi olduğum Psikodiyet Akademide 'Bağırsak Mikrobiyotası ve Psikoloji' üzerine düzenlemiş olduğum eğitimi zoom üzerinden yaklaşık 25 kişiye vermiş bulunmaktayım. Aynı zamanda 35 yaş üstü Tip-2 diyabetli bireylere yönelik kapsamlı bir beslenme eğitimini düzenledim. Eğitim hayatımda öğrendiğim ileri düzey karbonhidrat sayımı eğitimi üzerinde deneyimim bulunmakta olup Tip-1 diyabetli bireylere düzenlemeye devam etmekteyim. Yaptığım diğer çalışmalar arasında İstanbul’un Maltepe ilçesinde bir spor kompleksinde vücut geliştirme sporu ile uğraşan 18-35 yaş arası erkeklerin ergojenik besin kullanma durumları ve beslenme alışkanlıkları yer almaktadır.

TUBİTAK 2209A Üniversite Araştırma Projeleri Destekleme Programı kapsamında yürütücüsü olduğum ‘ Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalarının Beslenme Durumlarının Değerlendirilmesi ve Total Antioksidan Kapasiteleri Arasındaki ilişkinin Saptanması’ adlı projemizin çalışmalarına devam etmekteyim.

Mutfakta yeni tarifler oluşturmak, kişiye özel diyet reçeteleri çıkarmak, hastalıklara özgü tıbbi beslenme tedavisi oluşturmak, seyahat edip farklı coğrafyaların yemek kültürlerini öğrenmek, fotoğraf çekmek hobilerim arasında olup sosyal medyayı da aktif olarak kullanmaya devam etmekteyim.

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Daha fazla yorum yükle

    Henüz Keşfedilmeyen 5 Tatil Beldesi | Aramızda Kalsın

    Çöpten Nasıl Isı, Elektrik ve Yakıt Üretiriz?