içinde

MuhteşemMuhteşem HavalıHavalı

İtalya’da Öğrencilik Serüvenim: Floransa’da İlk Gün, İkinci Bölüm

Saat 00.30 sularıydı ve Floransa’da kalacağım daireye gelmiştim. Daracık karanlık bir sokakta eski mi eski bir binadaydı bu daire. Beni bırakan şoförde dairenin ve binanın anahtarı yoktu. Daha erken ulaşmam beklendiği için zili çalıp gireceğim düşünülmüştü. Ama ben uçağımı kaçırınca işler değişti. Binadaki tüm dairelerin ışıkları kapalıydı. Hafta içiydi. Herkes uyumuştu.

Kalacağım dairede 3 ev arkadaşı daha olacak diye biliyordum. Uyandırmak için aşağıdan zile bastık. Uzun süre bekledik, kimse kapıyı açmadı. Birkaç kez daha zile ısrarla basmak zorunda kaldık. Saat 00’ı geçtiği için korna çalamıyorduk. Sonra binadan bir pencere açıldı. Biri aşağıya doğru uykulu bir halde bakıyordu. Yanımdaki şoför ile konuştular. Ve sonra pencereden bakan kişi yukardan binanın kapısını açtı. Tam ben binadan girecekken tekrar pencereden baktı ve içeri girdi. Binanın merdivenlerinden birinin aşağıya indiği duyuluyordu. Bu arada şoför nerede diyeceksiniz. Şoför binanın kapısı açılır açılmaz gaza basıp gitmişti bile. (adam bir an önce gitmeyi bekliyormuş).

Merdivenlerden inen kişi az önce pencereden bakan kişi ile aynıydı. Uzun boylu, pembe saçlı, epey aksanlı İngilizce konuşan bir kız. İngilizce olarak ”gel sana yardım edeyim” dedi. Bavulumu elimden aldı ve önden çıkarmaya başladı. Bu arada yüzünden, uykusu bölünmüş olduğu belliydi. Bavulu yukarı çıkardıktan sonra daireden içeri girdiğimizde,

”Ben Alice, burası senin odan.” dedi. Elini sıktım. Sonrasında hemen ”ben yatıyorum çok uykum var yarın görüşürüz” dedi ve gitti.

Odama girdim. Küçücük bir oda. Pencereden dışarı sokağa doğru baktım. Sessiz, karanlık… Biraz ürkütücüydü. Ev tamamen sessizdi. Muhtemelen herkes uyuyordu. Ben de çok yorgun olduğum için çok beklemeden uykuya daldım.

Sabah uyandığımda saat 07.00 civarıydı. Okuldaki ders 09.00’da başlayacaktı, ben erken uyanmıştım. Odamdan çıkıp lavaboya gittim. Sonra mutfağı buldum ve orada kendime bir kahve yapıp odama geri döndüm. Penceremi açtım, güneş doğmak üzereydi. Hayatımda gördüğüm en güzel görüntülerden biriydi bu. Gece gördüğüm o ıssız sokaktan sonra güneşin doğmasıyla birlikte o antik sokağın eşsiz güzelliği gerçekten anlatılamaz. Sanki Antik Roma’dasınız. Bambaşka bir histi. Kahvemi yudumlarken sokağımı izlemek bundan sonraki günlerde de en sevdiğim sabah etkinliğim oldu.

İşte kaldığım sokak : Via dei Pepi, Floransa,İtalya

Okula gelme vakti geldiğinde dairenin kapısına çıktım ve diğer ev arkadaşlarımla tanıştım. Okula hep beraber gittik. Yolda birbirimizi biraz tanımaya fırsatımız oldu. Önceki gece beni karşılayan Alice, Yeni Zelanda’dan gelmiş. Aralarında en dışadönük olanı Alice gibiydi. Benedicte Norveçli güzeller güzeli bir kız, Weronika Polonyalı, sakin ve tatlı bir kızdı. Hepsine hemen ısındım. Alice bizden önce oradaymış ama Benedicte ve Weronika benimle aynı gün gelmiş. O yüzden aslında herkes birbiriyle daha yeni tanışıyordu.

Okulda 5 saatlik zorlu ilk italyanca ile tanışma evresinden sonra tek başıma çıkıp Floransa sokaklarında biraz turladım.

Karşı yoldan gelen iki atletik yapılı erkek bana ‘buongiorno bella’ diyerek selam vererek geçti. Laf aramızda, italyan erkeklerinin yakışıklılığı efsanesi de doğruymuş kızlar.😉

Ama en önemlisi centilmenlikleri. Türkiye’de birinin sizi tanımadan size ‘günaydın’ dediği pek görülmemiştir. Dense de devamını getirmek için diyor. Tanışmaya çalışıyor vb.

Ben açıkçası burada buna çok şaşırdım. Bu çok centilmence bir hareketti. Ve sonrasında kimse peşime takılmadı. Bir daha bana günaydın diyen insanları görmedim bile.

Bir kahve içmek için ilk gördüğüm kafeye oturdum. Bir latte sipariş ettim. ‘Latte istiyorum’ dedim İngilizce. Latte dedim. Latte. 🍼

Önüme gelen şey SÜT idi. ”Bunun kahvesi nerede” diye düşündüm. Sonra sözlüğe baktım. İtalyanca’da latte, süt demek. Yani siz orada latte derseniz, önünüze direkt sütü koyuyorlar. Bizim buradaki gibi sütlü kahve anlamına gelmiyor. İtalya’da sütlü kahve sipariş etmek isterseniz ‘ caffé con latte ‘ demeniz gerekiyor. Yoksa benim gibi sadece alırsınız sütünüzü. Ben sesimi çıkaramadığım için sütümü içtim ve kalktım.

Turuma devam ederken bir telefon kulübesi buldum. O sırada İtalyan hattı almadığım için internetim yoktu. Annemi arayayım dedim. Cebimde 100’lük birkaç Euro vardı. Telefonu kullanmak için bozuk param yoktu. Hemen yan tarafta polisleri gördüm. ‘Ben turistim bana yardım ederler’ diyerek yanlarına gittim. Polis’e 25 Cent’lerinin olup olmadığı sordum. (Polisten para dileniyor, kıza bak)

Polis önce bana şaşkın şaşkın baktı. Sonra birbirleriyle konuştular. Sonra bana 25 Cent uzattı. Bir süre daha aralarında İtalyanca konuşup güldüler ve sonra gittiler. Kim bilir benimle ilgili neler dediler.

Neyse, İtalyan polislerinden para isteyebilirsiniz. Denendi. 😆

Sonra güzel bir restoran buldum ve ilk gerçek İtalyan yemeğimi tattım. Risotto. (pek de lezzetli değildi) ama garsonlar o kadar kibardı ki, ayıp olmasın diye bütün tabağı bitirdim ve şiş bir karınla alışveriş yapıp evime döndüm.

Durun! Esas macera daha yeni başlıyor! Daha ikinci günümde körkütük aşık olacağım…

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere 🖐🏻

Editör: Astropower – 18.07.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Uzman

Astropower tarafından yazıldı

TestçiMakale YazarıListe UstasıYorumcuVideo YapımcısıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Nelson Mandela Günü: Nedir ve Neden Önemlidir?

    Üniversite Tercihi Yapacak Gençlere ve Ailelerine Nasıl Destek Olunmalı?