Ülkemizde son yıllarda giderek artan çok önemli bir kadına şiddet sorunumuz var. Son yıllar derken 2000’li yıllardan bahsediyoruz. Ve 2019 yılı son 10 yılda en fazla sayıda kadının erkekler tarafından hayattan koparıldığı yıl olmuş. Bu sayı 474. Sadece 2010-2019 yılları arası toplam 2296 kadın cinayeti işlenmiş. Bu rakamlar sadece sayıdan ibaret değil. Bu rakamla belirtilen kadınların her birinin bir annesi, babası, kardeşi, belki bir evladı ve en önemlisi de hayalleri, umutları, sevdikleri, sevmedikleri, acıları, sevinçleri, bir hayatları vardı. Onlara ait bir hayatları. İnsandılar yani.
Kim olursa olsun ister eş, ister sevgili, ister baba, erkek kardeş veya bir akraba bu hayatı sonlandırmaya karar veremez. Kadınlar kimsenin namusu, kimsenin kölesi, kimsenin malı değildir. Faillere bakarsak bazı küçük beyinlilerin tersini düşündükleri aşikar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre 2008-2018 yılları arasında incelenen 1260 cinayette failler listesinin en başında 623 vakada koca, 160 vakada sevgili, 94 vakada eski koca, 88 vakada tanıdık biri (tecavüz ve hırsızlık amaçlı), 49 vakada akraba, 48 vakada kardeş, 38 vakada baba, 18 vakada yabancı biri olduğu görülmüştür. Öldürülen kadınların çoğu sokak ortasında öldürülmüş, çoğunda intihar süsü verilmek istenmiştir. Görüldüğü gibi çoğu yakını olmak üzere failler hep erkek. Ve çoğunluğu acımasızca, vahşice işlenen cinayetler.
Söz konusu yıllar arasındaki kadın cinayetlerinde 5 kadından 1’i boşanma aşamasında öldürülmüş. Neden? Çünkü bu faillere göre kadın boşanamaz. Çünkü kadının bir erkeği istememe özgürlüğü yok. Ve buna ek olarak ne yazık ki bazı kadınlar boşanma konusunda ailelerinden de destek görememekte ve kaderlerine terk edilmektedirler.” Kızım kocandır, ne derse tamam de, ağzınızın tadı bozulmasın” telkinleri ile evlerine gönderilen, küçük bir kız olduğu zamanlarda da “başımı eğdirme “diye büyütülen, her attığı adıma karışılan kadınlarımız çaresizce ”adamın ağzının tadı bozulmasın” diye yaşar. Hayır efendim, herkesin ağzının tadı bozulsun. O kadının tadı tuzu ne olacak peki?
Bir kadın şiddet görüyorsa çevresindeki herkesin, komşusuna kadar, olay yerinde yoldan geçen yabancıya kadar, herkesin tadı tuzu bozulmalı. Kadına şiddetle mücadele, tüm toplumca yapılmalı ve tabi ki devlet de üzerine düşen görevi sonuna kadar yerine getirmeli. Kadınlar gerektiği gibi korunmalı. Hiçbir şiddet cezasız kalmamalı. Yok kravat taktı, yok takım elbise giydi, yok tahrik oldu gibi iyi hal indirimleri olmamalı. İnsan öldüren hiç kimsenin iyi hali ve haklı bir bahanesi olamaz. (Kendini müdafaa dışında).
Bu 2010 yılından 2019 yılına kadar yüzde 25 artan kadın cinayetlerine ağzımızın tadı biraz bozulsaydı keşke. Ah vah deyip üzülüp unutup geçmeseydik. Ölüm yıl dönümlerinde bize hüzünle bakan fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşmak çözüm değil. Sadece devlet koruması da yetmiyor bazı vakalarda gördüğümüz gibi. Cezaların caydırıcılığının ve eskiden olduğu gibi toplum tarafından dışlanmanın yanında tüm ülke sorunlarında olduğu gibi her şeyde eğitim en önemi faktör. Aile eğitimleri, erkek ve kız çocukların doğru ve eşit yetiştirilmesi, okullarda çocuklara kadın erkek eşitliği ve şiddetin kabul edilemezliği ile ilgili dersler verilmesi, kız çocuklarının eğitime ulaşmalarının önündeki engellerle mücadele edilmesi gerekmektedir. Yani kadının bir mal, köle, namus, bir cinsel obje olarak görüldüğü cehalete son verilmelidir. En önemli adım da tabi ki İstanbul Sözleşmesi’dir ki 2010-2019 yılları arasında kadın cinayetleri sayısında sadece İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı yıl olan 2011 yılında düşüş görülmesi çarpıcıdır.
Sonuç olarak Özgecan’ı ve ”keşke yavrumu silahla vursalardı, daha az acı çekerdi” diyen annesinin acısını; hayatının baharında tecavüz edilip intihar süsü verilmek istenen Şule Çet’i, yaptığı 23 suç duyurusuna takipsizlik kararı verilen Ayşe Tuba Aslan’ı, küçük kızının yanında ”ölmek istemiyorum” diye haykırışını duyduğumuz Emine Bulut’u ve travmasıyla baş başa bıraktığımız o kızı ve daha nicelerini sadece ölüm yıl dönümlerinde profil fotoğraflarıyla hatırlamayalım. Komşuysak, arkadaşsak, yoldan geçensek, her neysek, biraz rahatsız olalım. Öğretmensek öğretelim, eğitelim. Bakansak siyaset üstü çalışmalar yapalım.
Hiç kimsenin hayatı hiç kimseden üstün ve kıymetli değildir. Yazımı bana kadın olarak haklarımı ve değerimi dünyadaki birçok ülkeden daha önce kazandıran Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle bitirmek istiyorum:
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Editör: Astropower – 16.08.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
yıllar önce kadını 3 kez uyaracaksın dinlemiyorsa misvakla vuracaksın sözü popüler olmuştu.Ben çalıştığım zamanlar aşırı dindar kuran hatim etmiş aile şirketinin sahibine sordum bu söz kuranda var mı diye. Kuran’da olanı anlatayım dedi; kadın size emanet emanete hıyanet olmaz. Kadın çorabını yıkarsa yemeğini yaparsa minnet duyacaksın yapmazsa yardımcı tutacaksın. kadın çocuğunu emzirmek istemezse süt anne tutmak zorundasın daha devam edeyim dedi, birçok söz söyledi ve aksini savunanlar bizden olamaz demişti. Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı
Kadınlar, kadınlarımız, dünyanın en değerli varlıkları olduğunu yeni yetişen neslimize ogretmedikce, çözülemez bu sorun. Iki erkek evladım var. Eminim ki dünyada hiç bir kadına zarar vermeyecekler. Verilmesine göz dahi yummayacaklar. Biz yetiştirelim. Vicdanlı merhametli,
Harikasıniz
Okurken tüylerim diken diken oldu. Çok güzel olmuş…
Teşekkür ederim. Parmak basabildiysem, duygularımla dokunabildiysem ne mutlu bana.Değişeceğine inanıyorum bu kadına bakış cehaletinin.
Bugün okuduğum bir haber, 19 yaşındaki bir kıza önce uyuşturucu verip, sonra bıçaklamışlar. İşin daha acısı hastaneye 3 dakika uzaklıkta olmasına rağmen 45 dakika bekletmişler. Kızcağız ölürken 3 kişinin adını vermiş ve biri göz altında. O da gasptan. Kız çocukların hayatı bu kadar mı değersiz? Öldüren kadar, ambulansa geç haber verenlerde suçlu. Ama sosyal medya da yalnız değilsin diyorlar. Bu vahşet yalnızlığımızın kanıtıdır.
Çok acı malesef
Umarım en yakın zamanda bu durum değişir ve bir daha böyle yazılar yazılmasına gerek kalmaz, elinize sağlık
Kadın gibi çok değerli bir varlığın şiddet görmesi ne kadar üzücü! Oysa kadın toplumun her kademesinde bir mihenk taşıdır. Değerini bilmek ve her daim hissedebilmek dileğiyle.
Çok kötü ve üzücü
bir şeyin çözümün şiddet olduğunu düşünen insanların aklının olup olmadığını sorguluyorum.
gerçekten ağzımızın tadı hiç bozulmasın. Şiddet neyin çözümü olmuş ki de kadına yapılan şiddet bir şeylerin çözümü olsun .