Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan, koruma altına alınan bir güzellik; kum zambağı, diğer adıyla “Pancratium maritimum.”
Nergisgiller ‘Amaryllidaceae’ familyasından, kıyı kumullarını seven, soğanlı, çok yıllık bir bitki türü. Şeride benzeyen geniş uzun yapraklı, genellikle 40-45 cm boylarında, beyaz çiçekli, görüntü itibariyle de hoş bir bitkidir. Ağustos ve Ekim aylarında çiçeklenmektedir. Kıyı kumlarını seven bu bitkinin özellikle kuraklığa ve tuzluluğa dayanımı oldukça yüksektir. Aşırı sıcaklarda dahi çiçek açabilir ve su istemez.
Korunması gereken bu zambaklar, biyolojik çeşitlilik açısından önemli olduğu kadar, bazı kozmetik ürünlerinin imalatında ve tıbbi olarak anti kanserojen etkili ürün yapımında da kullanılmaktadır.
Akdeniz ülkelerinin hemen hemen hepsinde, Karadeniz’in güney kıyılarında yetişen türün nesli, tüm dünyada tehlike altındadır ve Türkiye’de bulunan zambakların ülke dışına çıkarılması suçtur. Kum zambaklarının önündeki en büyük sorun, insanların bu konudaki bilinçsizliği; zambakları orantısız sayılarda koparmaları, soğanlarını yetiştirmek için yerinden sökmeleri, ezmeleri ve bu kıyı bölgelerde hızla yoğunlaşan konut sayısının artmasının sebep olduğu nüfus fazlalığı, akabinde yüksek oranda ve asla bitemeyen çevre kirliliğidir. Bir diğer sorun, sineklerle ve haşerelerle mücadele etmek için yapılan zirai ilaçlamalardır. Bu da kum zambaklarına ciddi zararlar vermekte, tükenmelerine neden olmaktadır.
Nesli dünyada giderek azalan kum zambakları Uluslararası Doğa Koruma Birliği tarafından koruma altına alınmıştır. Koparılması ve yurt dışına çıkarılması yasaklandığından yöredeki işletmeler ve vatandaşlar da zambak bulunan alanları koruma altına almaya başlamışlardır.
Kum zambakları Yunan mitolojisine de konu olmuştur. Çeşitli kaynaklarda farklılıklar olmakla birlikte mitolojideki hikayesi şu şekildedir:
“Baş tanrı çapkın Zeus, bir gece vakti sıkıntıdan Olimpos dağından deniz kıyısına indi. Thebai kentinde dolaşırken, Thebai kralı Amphitryon’un eşi Alkmene’yi gördü ve ona hayran kaldı. Bakışlarını ondan alamayınca biraz düşündü. Ne yapıp edip bu kadının gönlünü mutlaka çelmeliydi. Hatta ondan insanların yardımına koşacak bir kahraman yaratmalıydı. Kral Amphitryon’un sefere çıktığı bir gün Alkmene’yle birlikte olmayı başararak amacına ulaştı. İkilinin bir erkek çocuğu oldu. Adı Herakles’ti. Yani Herkül. Zeus çocuğu da alıp tekrar Olimpos’a döndüğünde çocuğu gören eşi tanrıça Hera, olaya büyük bir tepki gösterdi. Bu çocuğa asla bakmayacağını belirtti. Zeus ise Herkül’ün tanrılaşmasını ve ölümsüz olmasını istiyordu. Bu nedenle mutlaka Hera’nın sütünü içmeliydi.
Bir gece yarısı Hera uyurken, Herakles’i onun kucağına bıraktı. Günlerce aç kalan çocuk Hera’nın memelerine öyle yapıştı ki, süt ağzından taşarak yerlere döküldü. Yere dökülen her bir süt damlası kumda bir çiçeğe dönüştü. İşte o çiçeğin adı ‘Pancratium maritimum’ yani kum zambağı oldu. Süt gibi beyaz bir nergis türüydü. Masumluğun, dişiliğin, doğurganlığın, simgesiydi.”
Editör: Fatih Düz – 11.11.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Ne güzelmiş🌷
Mitolojik hikâyelerindeki hayal gücüne bayılıyorum.
Aslında çok güzel bir çiçek keşke nesli tükenmese..
Keşke nesli tükenmese ne kadar güzel.
Çok güzel, o kadar anlamlı ve güzel ki..
İlk defa duydum kum zambağını, elinize sağlık.
Güzel bir yazı kaleminiz ışıldasın
En az kendi kadar güzel bir mit. Kaleminize sağlık 🙂