Kesinleştiğine göre yazabiliriz. Sosyal medya yasası onaylandı. Ardından da birçok soru getirdi. Sadece yazılan değil, paylaşılan da bu yasanın içinde. Net bir şekilde anlamaya çalışıyorum. Mesela burada yazdığımız bir yazıyı sosyal medya hesaplarından paylaşınca aynı zamanda da orada da yazmış olacağız değil mi? Yani bu durumda yazdıklarımızı ince elekten geçirmemiz gerekecek. Bir kere düşünüyorsak, on kere düşüneceğiz. Burayı örnek olarak söylüyorum tabii ki. Hem normalde de yazarken çok dikkat ederek yazıyoruz. Bunda bir şüphe yok. Ama bundan sonra elimiz klavyeye giderken daha temkinli gidecek. Bir cümle belki de iki, üç defa yazılıp silinecek. Yani yazarın o anki düşüncesini bilemeyeceğiz. Özellikle konuya hakim bir yazarın bu korku ile kendi düşüncesini belirtememesi ve bizim onun düşünce ve bilgilerinden mahrum kalacak olmamız çok üzücü değil mi?
Bir de şu açıdan bakacak olursak, yaratıcılık da artacaktır. Yani yeni yazı dilleri keşfedilecek. Mesela bir konu değerlendirilirken masal dili ile anlatılabilir. Bildiğim kadarı ile masal anlatmak henüz yasak değil. Ya da orada bir kısıtlama yok. Benim aklımda bir örnek var. Onu sizlerle paylaşmak isterim. Dilerseniz siz de bu tarzda yazılarınızı yazabilirsiniz.
Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde. Hayatın bir köşesinde, kendi halinde bir halk yaşarmış. Bu halk çok mutluymuş. Güne gülerek başlar, gülerek bitirirmiş. Hanelerden huzur saçılırmış. Bir kişi bile yüksek sesle konuşmazmış. Günün birinde, kötü bir olay olmuş. Halk şaşkına dönmüş. Ama kimse tepki vermeyi bilmediği için sessiz kalmayı tercih etmişler. Çok geçmemiş, bir kötü olay daha olmuş. Bu olay da diğeri gibi tepki almadığı için unutulup gitmiş. Halk günlük hayatına neşe ile devam ediyormuş. Aradan bir hafta geçmiş, diğer iki kötü olaydan çok daha büyüğü olmuş. Bu sefer bir kişi çıkmış ve, “Değerli vatandaşlar, bu kötü olaylar sizin de canınızı sıkmıyor mu?” diye sormuş. Bu soru o an yanıtsız kalsa da, fısıldaşmalar başlamış.
Günler geçtikçe kötü olaylar yaşanmaya devam ediyormuş. Böyle olunca da fısıldaşmalar uğultuya dönüşmüş. Tabi böyle olunca da bazıları kendi aralarında toplanıp bu uğultuları nasıl kısabileceklerini tartışmaya başlamışlar ve bazı yasaklar getirmeye karar vermişler. İlk yasak da, sokakta iki kişiden fazlası bir arada durmayacak olmuş. Bu yasaktan sonra bir kesim bu yasağa hemen uyarak toplantılarına son vermişler ve sokakta üçüncü kişiyi aralarına almamışlar. Ama bir kesimde tam aksine üç değil, beş kişi ile gezer olmuşlar.
Hemen bir toplantı daha yapılmış ve buradan çıkan ikinci yasak da, iki kişiden fazla yapılan yürüyüşlerde meydan dayağı atılacak olmuş. Bu kuraldan sonra meydan dayakları başlamış. Sokakta darp edilen, yaralanan insanlar acı içinde kalmışlar. Sessiz kalan kesim ise, iyice korkmuşlar ve tek gezer olmuşlar. Hatta bazı zamanlarda evlerinden hiç çıkmamışlar. Günler böyle geçip gitmiş. Hayatın köşesinde, kendi halinde yaşayan halkın huzuru kalmamış. Eski mutlu günler içinde çok önceden orayı terk etmiş. “Buna rağmen bir şey değişti mi?” derseniz, orası bilinmez. Ama bilinen bir şey varsa artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacağıymış.
Arkadaşlar, bu kısıtlamalar ile birlikte yani yazı dilleri keşfederek yazmaya devam edebiliriz. İşin olumlu yanı da kendimizi geliştirmemizde, yaratıcılığın artmasında büyük bir etken olabilir. Neden olmasın? 🙂
Editör: Fatih Düz – 14.10.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Türkiye’de yaşama ve yargıda problem yok; yürütme aşamasında problem var. Çocuklara yönelik uygulama ne kadar uygulanabilecek merak ediyorum.
Çocuklar için yararlı bir şey olacaksa bu tvlerde de olmalı. Onların ayakta olduğu saatte cinayet programından başka bir şey yok. Onlara yönelik içerik üretilirse çocuklar internette geçirdiği vakti böyle değerlendirmiş olur. Yani kısıtlamadan önce onları nasıl yararlı hale getiririz, bunu düşünmeleri gerekiyor.
Bakalım uygulama kısmında neler yaşayacağız. Ama insanın yazı yazarken ne yazacağındqn daha fazla nasıl yazacağıni düşünmesi ,,yakında yazacak kimse kalmaması demek. Bizde masal yazarız sizinde söylediğiniz gibi 🙂
Çok doğru. Artık ne yazacağımızdan çok nasıl yazacağımızı düşüneceğiz. Hatta düşünmeye başladık bile.
Kim bilir belki de yakında Dergio Harikalar Diyarında yazıları yazarız. 😊
Farklı bir bakış açısı tabi tebrik ederim yazmasam çıldıracağım dedirtten olayları hikayelestirmek çok önemli yazmaya dair yeni yöntemler kalemin ışıldasın
Teşekkür ediyorum. 🙏 Özellikle bizim gibi yazısız hayatı düşünemeyenler, yazarak rahatlayanlar başka yöntemler geliştirerek yazmaya devam edecek. Yoksa dediğiniz gibi çıldırabiliriz.
Doğrusu fikriniz çok takdir edilesi. Demek ki bundan sonra bazı gerçekleri masal tadında yazacağız. Zamanında masallar da belki bu yolla ortaya çıktı kim bilebilir. Dünyada hep aynı döngüler yaşanıyor, her yüzyılda birileri yeni dünya düzeni diye tutturup mevcut düzeni zorbalıkla yıkıma uğratıyor. Keşke insanlar birlik içinde olup bu kendilerine karşı oynanan oyunu görebilip durdurmaya çalışsalar ama genelde komplo teorisi deyip geçiyorlar.
Teşekkür ediyorum. İçten içe patlamamak için yine masallara sığınacağız ve bu sefer dinleyen değil, yazan olacağız öyle gözüküyor.
Galiba birlik olmayı öğrenmedikçe ne dünyada bir düzen olacak, ne de masallar bitecek.
Her alanda kısıtlanmak çok acı verici. Ben bunun iyi bir tarafı olduğunu düşünmüyorum.
Sizinle aynı fikirdeyim. Ama bu yasayı değiştiremeyiz. Onlar sen bu yoldan gidemezsin yasak diyorsa, biz de gitmenin başka bir yolunu bulup yine varacağımız yere varırız demek istedim. Tabi bu kural çiğnemek değil, altarnetif yaratmak. Bunu anlatmaya çalışmıştım.
Bakış açısına göre değişiyor bence durumlar
Farklı yazı dilleri ile karşı karşıya kalıyoruz.
Olaya bakış açınız çok iyi emeğinize sağlık
Olaya hiç bu şekilde bakmamıştım. Çok ilginç ve zekice. Olayları hikayeleştirmek ve masal dilinde anlatmak. Seneler sonra bu dilde başka bir şeye evrilmiş olacak. Emeğinize sağlık. 🙂
Her defasında farklı bir komplike şey çıkarıyorlar, uyum sağlamak zorlaşıyor.