içinde

MuhteşemMuhteşem

Antik Roma’da Göz Hastalıkları Nasıl Tedavi Ediliyordu?

Estetik algımızı yönlendiren en önemli duyumuz sanıyorum ki görme duyusu. İnsanlık iki ayak üzerine durabilecek şekilde evrildiğinde, gelişmiş koku duyusunun aksine bu kez görme duyusu gelişmek üzere devreye girmiştir. Homo Erectus’tan bu yana insanlık etrafına daha farklı açıdan bakmakta, görmekte, bakış açısı geliştirmekte…

Antik Çağ’da en sık karşılaşılan sağlık sorunları arasında göz hastalıkları bulunmaktadır. Antik Roma’da göz hastalıklarına bakıldığında ise en yaygın sorunun körlük olduğu dikkati çeker. Hatta Athena’nın körlüğü gideren bir tanrıça olduğu ve körlük tedavisinde şakayık bitkisini kullandığı bilinir.

Roma’da Göz Hastalıkları Hakkında Antik Kaynaklar

M.S. 70-110 yıllarında yaşamış Efesli Rufus, göz hastalıkları konusunda ilginç bir buluşa adım atarak optik göz sinirlerinin seyrini ve optik kiyazmayı tanımlamıştır. (Kiyazma; her iki gözden gelen optik sinirlerin birleştiği beyin kabuğundaki bölgedir.) Gözün bölümlerini ayrıntılı bir şekilde açıklamayı başaran Rufus lenslerden de söz etmiştir. Göz hastalıklarına ilişkin bilgi veren bir diğer kaynak da Oreibasius’un, (M.S 325-400) “Oftalmica” ismindeki kitabıdır.  Aetius (M.S. 6. yüzyıl) yazmış olduğu “Biblia İatrike Hekkadeika” adlı eser ise antik çağda oftalmoloji alanında yazılmış en önemli yapıttır. (Oftalmoloji; gözün yapısı ve gözdeki hastalıklarla ilgilenen bilim dalıdır.) Bunun dışında Dioskorides, Plinius, Galen, Scribonius Largus ve Celsus gibi yazarlardan göz hastalıklarını ve tedavi yöntemlerini öğrenmekteyiz.

Antik Roma’da Karşılaşılan Göz Hastalıkları Nelerdi?

Yazılı kaynaklardan edinilen bilgilere göre antik Roma halkının; katarakt, konjektivit (göz iltihabı), göz ağrısı ve aigilops (göz ülseri) gibi çeşitli göz hastalıkları yaşadığı ve bu rahatsızlıkları gidermeye çalıştığı bilinmektedir. Göz hekimlerince yapılan tedavilerde cerrahi operasyon ve bitkisel tedavi olmak üzere iki farklı yöntem kullanıldığı dikkati çeker. Kürlere bakıldığında muhteviyatında hayvansal içerikler olmasının yanı sıra bitkisel ağırlıklı içerikler hazırlandığı dikkati çeker. Roma Dönemi’nde uzman göz hekimlerine “ophtalmikos”, tedaviyi uygulayan hekimlere ise “medicus” denmiştir. Bu hekimler çeşitli cerrahi alete sahipti. Cerrahi müdahale haricinde özellikle sıvı ve merhem şeklinde hazırlanan bitkisel göz ilaçlarını hastalarının tedavilerinde uygulamışlardır. Bilindiği üzere Mezopotamya, Mısır, Hitit ve Yunan Uygarlıkları’nda da pek çok bitkiden tedavi ve kozmetik amaçlı yararlanılmıştır.

Yazılı kaynaklar ve mevcut arkeolojik buluntular bugün bizlere göz hastalıkları tedavisindeki hassas yaklaşımı gösterir niteliktedir. Göz hekimlerine ait Roma mezarlarında ele geçen ve göz ameliyatında kullanılan operasyon aletleri ile heykeller, antik dönem göz hastalıkları tedavisi hakkında bilgi veren önemli buluntular arasındadır. Göz hekimine ait olabileceği düşünülen bir mezarda, kısa rulo şeklinde katlanmış ve üstünde mühür basılı halde bulunan bir merhem çubuğu bulunmuştur. Bu çubukların üzerine basılı “collyrium” adlı mühürlerde ise hastalığın ve merhemin adı ile hekimin adı bulunmaktadır.

Katarakt Tedavisi

Antik dönemde insanlar, gözlerinde katarakt bulunan keçilerin gözlerini çalılara sürterek katarakt tedavisini gözlemlemiş ve geliştirmiştir. Bazı kaynaklar katarakt ameliyatının ilk kez Hint Uygarlığı’nda (M.Ö. 800) yapıldığını yazsa da ilk kez M.Ö. 1500’lü yıllarda Mısır Ebers Papirüsü’nde yazdığını belirten kaynaklar da mevcuttur.

Hipokrat tarafından geliştirilen dağlama/yakma (koterizasyon) ile tedavinin ilk kez Çin’de M.Ö. 168’de uygulandığı bilinmektedir. Katarakt ameliyatına ilişkin bilgi edinebileceğimiz bir başka kaynak ise Celsus’un “De Medicina” adlı eseridir. Celsus, katarakt ameliyatı için cerrahi işlemlerde kullanılacak iplik ve ameliyatın yapılacağı bölgede hijyenin sağlanması için antiseptik özelliğe sahip sirke önerisinde bulunmuştur. Antiseptik özellikte kullanılan bir başka bitki ise sinameki (Cassia angustifolia) olmuştur. Antik dönemde katarakt ameliyatının nasıl olduğunu Celsus’tan detaylı bir şekilde öğrenebilmekteyiz. Celsus’un aktardığı katarakt ameliyatına ilişkin cerrahi bilgiler şu şekildedir:

“Cerrah biraz daha yüksek bir koltukta otururken, hasta cerrahın karşısında ışığa bakacak şekilde aydınlık bir odada oturmalıdır; hastanın arkasında duran asistan hastanın kafasını tutarak hareket etmesini engeller. Çünkü en ufak bir hareket dahi görme duyusunun kaybına neden olabilir…”

“… Bunun üzerine delebilecek kadar sivri uçlu bir iğne alınmalı, ancak çok ince olmamalıdır ve bu iğne, göz bebeği ile şakağa bitişik açı arasındaki bir noktada, kataraktın ortasından hiçbir damarın zedelenemeyeceği şekilde iki dış tünikten düz olarak sokulmalıdır. “

“… Ancak iğne çekingenlik ile kullanılmamalıdır. Doğru noktaya ulaşıldığında iğne eğimli olmalıdır ve burada nazikçe çevrilerek küçük göz bebeği bölgesinin altına yönlendirilmelidir.”

          Antik Roma’da kullanılan katarakt iğnesi, (rekonstrüksiyon)

Celsus, katarakta erken teşhisin önemini vurgulamış ve katarakt ameliyatının orta yaş grubuna uygun olduğunu belirtmiştir. Çocuklarda ise katarakt operasyonunun uygun olmadığını yazmıştır. Katarakt ameliyatını en detaylı aktaran yazar Celsus’tur.

“Hasta ameliyattan üç gün önce su içmelidir. Bir gün öncesinde ise aç kalmalıdır. Cerrah, aydınlık bir odada hastadan daha yüksek bir yere oturmalıdır. Hastanın gözü de ışığa bakacak şekilde olmalıdır. Tedavi edilecek gözün hareket etmemesi için diğer göz üzerine yün konmalı ve bandajlanmalıdır. Ayrıca sol göz sağ el ile, sağ göz ise sol el ile ameliyat edilmelidir. İşlemde kullanılacak iğne sivri fakat çok ince olmamalıdır. Operasyon sonrasında işlem yapılan bölgeye, yumurta akına batırılmış yünle kapatılmalıdır ve enfeksiyon riskini azaltacak, enflamasyonu önleyecek merhemler sürülerek bandajlanmalıdır…” gibi detaylı bilgiler aktarmıştır. Ayrıca, işlem sonrası hastaya bir süreliğine sadece su verilmesini önermiştir.

 

Katarakt ameliyatı, Apollon Grannus Tapınağı’ndaki taş rölyef, M.S. 3.-4. yüzyıllar

Katarakt ameliyatı, antik dönem cerrahisinde tıbbın en gelişmiş alanlarından birisiydi ve görmeyi engelleyen hastalıklar içinde başarıyla sonuçlanan tek hastalıktı. Cerrahlar bu dönemde hastaların yeniden görmesini sağladığından çok saygın bir konuma sahipti. Bazı cerrahların sadece katarakt ameliyatlarında uzmanlaştığı da bilinmektedir.

Tek gözünden ameliyat olan genç bir adamın portresi, M.S. 190-210, Roma Dönemi, Fayyum Portresi, The Metropolitan Museum.

Fayyum portreleri, Roma İmparatorluğu’nun Mısır’a egemen olduğu dönemde, Mısır’daki mumyaların konduğu ahşap tabut üzerlerinin ölen kişinin portresi ile süslenmesiyle yapılmıştır. Fayyum’da bulunduğundan terminolojide “Fayyum portreleri” olarak adlandırılır.

Roma Dönemi’nde Göz Tedavisinde Kullanılan Bitkiler

Adamotu, akasya, aloe, ayva, baldıran, banotu, çuha çiçeği, gül, hardal, haşhaş (afyon), hint sümbülü, iris, kantaron, keten, lycium, mersin, mür, nane, rezene, safran, sarımsak, sedef otu, sığla (günlük), soğan, tarçın gibi çeşitli familyalara ait bitkilerdir. Bunlar arasında en sık kullanılanlar; adamotu, akasya, baldıran, banotu, çuha çiçeği, haşhaş (afyon), lycium, mür, safran ve sedef otu olmuştur. Yazılı kaynaklar, bu bitkilerin yaprak, dal, kök, meyve gibi kısımlarından çıkartılan öz, su, yağ veya reçinenin özellikle göz ağrısı ve göz iltihabı tedavisinde faydalı olduğunu aktarmıştır. Çuha çiçeği gibi bazı bitkilerin de ameliyat öncesinde göz bebeğini büyütmede kullanıldığı belirtilmektedir.

                Hastayı muayene eden göz doktoru tasviri, M.S. 2. yüzyıl

Gavurhaşhaşı (Glaucium leiocarpum) ve patlıcan (Solanum  melongena) bitkileri göz yaralarında kullanılmıştır. Çeşitli göz problemlerinde kullanılan diğer bitkiler ise üzerlik tohumu (Peganum harmala), çınar (Platanus arientalis), kiraz (Prunus avium), paskulak (Salvia sclarea), deve çökerten (Tribulus terrestris), bakla (Vicia  faba)’dır.

Dioscorides, De Metaria Medica‘da göz hastalıklarında kullanılan bitkileri resimleri ve özellikleriyle beraber okuyucusuna sunmuştur. Göz ilaçlarının hazırlanacağı kapların pirinç olması gerektiği önerisinde bulunmuş; nar kabuğu ile gözdeki zarın temizlenebileceğinden bahsetmiştir.

Hipokrat döneminde göz hastalıklarının teşhisinde gözlemden başka bir yöntem bulunmadığından hastalık belirtileri dikkatle takip edilmiştir. Muayenede özellikle de hastanın gözyaşlarına dikkat edilmesi konusunda hekimleri uyaran Hipokrat, gözler ışıktan kaçınır ve bir göz diğerinden farklı boyutta olursa bu durumun hastalık adına kötüye işaret ettiğini belirtir. Ayrıca göz aklarının kırmızı, gri ve mavimsi tonlarda, küçük koyu renkte damarlı olmasını da tehlikeli bulduğunu ekler. Nezlede (koriza) oluşan göz salgılarının tahriş edici özellikte olduğunu belirten Hipokrat, nezlenin göz kapaklarında yaralara sebep olabileceğine ve göz etrafındaki hassas tabakayı aşındırabileceğine de değinmiştir. Hipokrat’a göre hava koşullarının da gözler üzerinde etkisi vardır ve özellikle kuzey rüzgarları gözleri sızlatır, kurak iklim göz hastalıklarına neden olur. Konjektivit’in (göz iltihabı) yaz aylarında görülme sıklığına değinmesi de bir başka ilginç bilgiler arasındadır.

Konjektivit (göz iltihabı) tedavisi

Dioscorides, Hitit tabletlerinde adı geçen ve İskenderiyeli hekimlerin de ameliyat öncesinde anestezik malzemeler arasına kattığı Adamotu bitkisinin (Mandragoras) göz iltihaplarına çok iyi geldiğini söylemiştir. Yaşlı Plinius ise adamotu bitkisinin yaşadığı dönemde (M.S. 23-79) artık göz rahatsızlıklarında kullanılmadığının fakat suyunun gözler için çoğu ilaca bileşen madde olarak katıldığını söylemiştir. Ayrıca, adamotu bitkisinin kökünün şarap ve gül yağı ile ezilerek göz ağrısı ve göz akmalarına karşı kullanıldığını aktarmıştır. Sakız kabağı (Cucurbita pepa), Hint yağı (Ricinis communis), semizotu (Portulaca oleracea) ve kokulu menekşe (Viola odorata) bitkileri ise göz iltihaplarında kullanılan bitkilerdir.

Asklepion Tapınakları’nda derdine deva arayan göz hastaları için Pausainas, “Yunanistan’ın Tasviri“ adlı eserinde, “ …Gözlerinden rahatsız olan Phalysius’un kör olacağı esnada, Epidauros’taki rahip Anyte tarafından gözlerinin görme yeteneğini kazandığını; karşılığında da Anyte’ye iki bin altın stateri verdiğini” aktarır. Bugün, British Museum’da, göz ağrısı nedeniyle Asklepion Tapınağı’na bırakılan bir göz adağı bulunmaktadır. Bir başka kabartmada, Pannykhis adında bir kadının işlediği günah nedeniyle, antik ve modern tıpta göz ülseri (aigilops) olarak bilinen bir hastalıkla cezalandırıldığı yazar.

Göz rahatsızlığı olan bir kadının kendisi ve bir yakını için Lydia’nın yerel tanrısı Larmene’ye sundukları göz adağı.

Merhem, Antik Yunan Uygarlığı’ndan daha çok Roma’da kullanılmıştır. Yine katarakt ameliyatında olduğu gibi merhem içeriğini ve hazırlanışını Celsus’tan detaylı olarak öğrenmekteyiz. “Dionysius Merhemi” olarak adlandırılan bu merhemin içeriğini “4.66 gram yumuşayana kadar kızartılmış haşhaş, 2 gram sakız ve 16 gram çinko asit” şeklinde reçete etmiştir. İltihaptan kaynaklanan ülserasyon oluşumlarında ise merhemle tedavi yöntemlerini anlatmıştır. Plinius’tan öğrendiğimiz bilgilere  göre ise göz merhemleri, boğa safrası ve yumurta akı karışımlarından yapılmaktaydı.

Celsus, sedef otu bitkisini (rue) çok yiyen yaban keçilerinde bu bitkinin görmeyi kuvvetlendirdiğini gözlemlemiş ve ekstropion (göz kapağının dışa dönmesi) vakalarında kullanılmasını önermiştir.

Üst göz kapağındaki kistlere yapılacak cerrahi müdahalede, öncelikle sıcak ekmek veya çok hafif ısıtılmış balmumu ile kistin yumuşatılmasını, ardından bir neşter yardımıyla kesilmesini de anlatmıştır.  İşlem sonrasında yine katarakt tedavisinde olduğu gibi merhem sürülmesi gerektiğini belirtmiştir.  Göz kapaklarında oluşan hareketli kistlerde ise farklı yöntemlerin uygulanmasını söylemiştir. Bu vakalarda kist derinin altında ise dışarıdan, kıkırdağın altında ise içeriden kesilmesi gerektiği konusunda uyarmıştır. Celsus, bu operasyonların yanı sıra “Pterjium” adlı bir göz hastalığı, göz kapaklarının birbirine yapışması, kirpiklerin gözün içine doğru yönlenmesi, sarkık göz kapaklarının ameliyatı gibi çeşitli operasyonlar hakkında da bilgiler vermiştir.

Romalılar göze ayrı önem veriyor, ruh ve dış dünya arasında gözü bir aracı olarak görüyorlardı.

Güzel bakıp güzel görmeniz dileğiyle…

İlgilisi için Antik Roma’da katarakt ameliyatı üzerine bir video önerisi (İngilizce, Türkçe altyazısız), şimdiden keyifli seyirler…

Editör: Ayşe Tunç – 23.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Yazar

Moonlighter tarafından yazıldı

Makale YazarıYorumcuÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Bir Film Eleştirisi: Uncut Gems (2019)

    İkiz Alev İlişkisinin Aşamaları Canınızın Çok Yanacağını Gösteriyor