içinde

Altmışlar, Bitler ve Felsefeler

60lı yıllar siyasi, felsefi, sanatsal açıdan toplumların hem kendi içinde hem global şekilde radikal değişim  ve gelişim yaşadığı, önemli ve mercek altına alınması gereken yıllardı. Spesifik olarak ikinci yarısında İstanbul, 60ların bu ”değişim ve dönüşüm” furyasından ilginç mi ilginç bir şekilde nasiplendi.

Yarattıkları dünya görüşüyle diğer insanlardan çok farklı bir yol çizen, çalışmaya, para kazanmaya, mülkiyet kavramına, aidiyet hissine tamamen karşı, bu konudaki tek dertlerinin hayatlarını minimum düzeyde idame ettirmek olduğu, barış ve sevgi yanlısı hippiler, az parayı daha uzun süre kullanabilecekleri ve aylak yaşam stillerini daha rahat ifade edebilecekleri bir yer olan İstanbul’a akın etmeye başlamışlardı. Şehir merkezinde, işlek bazı mekanları mesken belleyen ve yaşama şekillerini hiç çekinmeden gösterebilen hippilere yerli halk tarafından “bitnik, çiçek çocuk, adem babalar, bitli turistler” gibi lakaplar takılır, polisler ise onları daha çok “döviz kaçıran turistler” olarak nitelendirirdi. (Aktaş, 2018)

Hippiler için İstanbul’da geçinmenin kolay yanlarından biri dilenmeye çıktıklarında hayatlarını devam ettirecek ve istedikleri esrar tedariğini sağlayacakları kadar para elde edebilmeleriydi ki bu da onların İstanbul’da ikameti için yeter de artar bir sebepti.

Hippilerin İstanbul’daki bu alışılmamış görüntüleri medya için de yeni ve değerlendirilebilir bir mesele halini aldı ve o zamanın gazetelerinde, dergilerinde neredeyse her gün bir “hippi” haberine yer verildi. Hippiler gazetecilere para karşılığında poz veriyordu, aralarından çıkan sansasyonel tipler ise haber gündeminde yer buluyordu. Örneğin elli lira karşılığında kanını satan hippiler, cadde ortasında soyunup denize atlayanlar, aç ve parasız olduğundan dolayı saçını kesip satan ve aldığı parayla karnını doyuran İngiliz Bill, çokeşli  bir Kanadalı hippi… O dönemin gazete kupürlerinde yer alan bu “tuhaf” güruhtan yalnızca birkaçıydı.

Sorun çıkaran veya toplumda huzursuzluk yaratan hippiler ara sıra karakola toplanır ancak İstanbul Emniyeti bunu pek istekli yapmaz çünkü o dönemin bir gazete haberinde yazılmış şekliyle “aylarca su yüzü görmeyen vücutlarının neşrettiği kötü koku yüzünden yanlarına yaklaşılmayan, üstü başı perişan kılıklı, yalınayak, uzun saçlı ve sakallı turistler” (Aktaş, 2018)  in girdiği her karakol hippiler çıktıktan sonra iyice bir dezenfekte edilmek zorunda kalınıyordu. Bu nedenle polisler çözümü sorun çıkaranları direkt sınır dışı etmekte buldu  Kendi halinde olanlar için ise özellikle hippi nüfusunun viral olduğu 1970 yılında mütemadiyen gezdikleri yerlere “turistlerin, bitniklerin, hippilerin dikkatine” başlıklı uyarı panoları astı.

Hippi İngiliz George, bir röportajında şunları der: “Bize normal değilsiniz diyorlar. Size göre tabii değiliz. Bana sorarsanız sizler gibi olsaydım kahrımdan ölürdüm. Aslında bizler de sizleri normal görmüyoruz. İşte mesele burada. Size göre biz, bize göre siz normal değilsiniz. Acıyorum şu sokaklarda koşuşan ve ne yaptıklarını idrak etmeksizin makine gibi çalışan sizlere. Gülünç buluyorum böyle bir hayatı. Sizler basit ve hissetmeden yaşıyorsunuz. Ben neden para kazanmak gayesiyle şu veya bu işi yaparak kendime olan saygımı sarsayım? Benim gayem para kazanmak değil ki, para için yapılana pislik derim ben. Ancak arzuladığım ve beni tatmin edecek meşguliyetimin ne olduğunu keşfedersem işte o zaman kıpırdar, çalışırım. Böyle bir keşifte bulunmak için de, şimdi yaptığım gibi bir kenara kıvrılırım ve sizlerin vurduğu miskin damgasına aldırmadan düşünürüm. Sizde bu harekete dayanacak cesaret var mı?” (Aktaş, 2018)

“Bitnikler”, 1970li yılların başlarına kadar şehirdeki bu farklı yaşamlarını sürdürdü. Yerli halk onlara nasıl tuhaf ve aşağılayıcı bakıyorsa onlar da geri kalan insanlar kendi “normal”lerini karşılamadığı için benzer bir şekilde karşılık verdi. Ve altmışlar, bitler ve felsefeler aynı gökyüzünün altında ve aynı yeryüzünün üstünde, yıllar sonra bile harflerle birlikte, kendilerini anlatacak ve anlattıracak bir tarih oldu…

KAYNAKÇA
Aktaş, U. (2018). Gayrimeşru İstanbul. İstanbul: Cumartesi Kitaplığı.

Mozartcultures

Editör: Fatih Düz – 22.06.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Taraftar

Nisa Kuvvetli tarafından yazıldı

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Ortaçağ Engizisyonu: Ortaya çıkışı ve gelişimi

    Dünya mutfağının en lezzetli tarifleri