içinde

Modern Sanatın Babası: Paul Cezanne Kimdir?

Sanat; insanın duygularının, hayallerinin ve yaratmak istediği dünyanın yaratıldığı bir alandır. Sanat; insanın hem iç dünyasının hem dış dünyasının aktarıldığı bir alandır. Her sanatçı kendi dünyasını ve gördüğü dünyanın fotoğrafını resim aracılığıyla insanlara sunar. Geçmişten günümüze her sanatçı Dünyayı ve ütopyasını kendi gözünden anlatmaya çalışmıştır. Bu ressamlardan biri Paul Cezannedir. Cezanne, modern sanatın ilk ressamlarından biridir. Modern sanatta ilk özgün biçimini oluşturan ve arkasından gelen ressamların kendisinden etkilendiği isimdir. Kübizme giden kapıyı aralayan isimdir. Empresyonizm ile Kübizm arasında bağlantı kurarak aralarında köprü oluşturmuştur. Aix-en-Provence, Fransa‘da doğmuş ve orada okula gitmiştir. 1859 – 1861 yıllarında okula giderken resim dersi almıştır. Ayrıca diğer bir ünlü isim Emile Zola‘nın yanına gitmiştir. İlk dönemlerinde İsviçre Akademisi, Zoon Müzesi ve Louvre’da çalışmıştır. Renoir, Pissaro, Sisley, Guillaumin gibi sanatçılarla tanışmıştır. Delacroix, Courbet, Manet‘ye karşı hayranlık duymuştur. Güzel Sanatlar Akademisi’nin giriş sınavlarında başarılı olamamış ve bu sebeplede Aix’e geri dönmüştür. Bütün zamanını resme ayırmıştır. Dönemin balo sahiplerine yaptığı resimlerin tarafına geri gönderilmesine rağmen, sanata olan tutkusu sönmemiş ve resimlerine devam etmiştir. Eski İtalyan Ressamların eserlerini kopya ederek, portre haline getirmiştir. Natürmort ve manzara resimleri yapmıştır.

Eserleri kendi döneminde nadiren ilgi duymuştur. Sessiz ve sakin bir hayat geçiren Cezanne, her konuda değil; belirli konu ve durumlarla ilgili resim yapmayı tercih etmiştir. Tablolarında siyah, gri, ağır mavi ve kahverengi kasvetli renklere ağırlık vermiştir. Bunun yanında alışılmışın dışında beyaz renk kullanmıştır. Resim anlayışı Hisar ile tanışması sonucunda değişmiştir. Başlarda kalın katmanlı renkleri kullanan sanatçı, tanışma sonucunda fırçalama tekniğine yönelmiş, noktalama yöntemini kullanmıştır. Cezanne İzlenimcilik akımından böylece uzaklaşmış, hızla yalın, işlenmiş ve yapıyı ön planda tutan çalışmalar yapmıştır. Tarzını düş gücünden ve gözlemden faydalanarak oluşturmuştur.

Cezveli Kadın ve Kırmızı Yelekli Çocuk Tablosu

Sanatçının yaşadığı dönemde birtakım aksaklıkların yaşandığı zamanlar da olmuştur. 1886 yılında yakın arkadaşı Emile Zola ile L’oeuvre adlı roman nedeniyle aralarına soğukluk girmiştir. Ancak olay büyümeden kapanmıştır. Eşine yaptığı portreleri; Mavi Vazo ve Sepetli Natürmort (Louvre) Kırmızı Yelekli Çocuk (1890-95), Cezveli Kadın (1890-95, Louvre) ve Kağıt Oynayanlar (1890 yıllarında çeşitli versiyonları), Gustave Geffroy’un Portresi (1895) ve Soytarı adlı tablolarıyla sanatı dengeye ve yetkinliğe ulaşmıştır.

Sanatçının kalan ömrünün son 10 yılı “Lirik Dönem” olarak kaydedilmiştir. Bu dönemde belirli bir lirizme ve daha serbest resimlere, gösterişli, cüretkar resimlerle uğraşmıştır. Sonrasında resimlerde hızlı bir yöntem olan suluboya tekniğini de kullanmıştır. Eserlerinde Kübizmin keskin, akılcı ve belirgin özelliklerinin izleri vardır. Aynı zamanda renkleri ve biçimleri lirik bir anlayışla kullanan Fovist akımın özellikleri de göze çarpar. Sainte-Victoire Dağı, Annecy Gölü (1896), Bibemuş’daki Kayalar ve Dallar (1904) ve Kara Şato (1904-06) adlı tabloları bu tarz çalışmalardır. Yaşamının son yıllarında gerçekleştirdiği “Les Grandeş Baigneuses-Yıkanan Kadınlar”  (1902-1906) adlı tabloyla Cezanne’nın sanatının doruk noktasına ulaşmıştır. Bu tablo, ritmik kompozisyonu, kesin hatlarla üst üste konulmuş düzlemleri ve resmin bütünün taşıdığı uyumla görkemli bir eserdir ve Picasso’nun hemen hemen aynı zamanlarda yaptığı Avignon’lü Genç Kızlar adlı tablosunu anımsatır. Cezanne’nin tabloları 1907 yılında açılan salon sergisinde boy göstermiştir. Eserleri 20. yüzyılın en önemli sanat eserleri arasında gösterilmiştir. Arkasından gelen Soyut, Foglar ve Kübist sanatçılara öncü olmuştur. Modern sanata öncülük yapan, sanata büyük katkı sağlayan sanatçının ölümü 1906 yılında fırtınalı bir günde resim yaparken gerçekleşmiştir. 22 Ekim 1906’da zatürreden ölmüştür.

Editör: Doruk Adakoğlu – 12.06.2023

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Furkan Toprak tarafından yazıldı

1999 yılında Mersin'de doğdum. 22 yaşındayım. Çukurova Üniversitesi İletişim Bilimleri 2. sınıf öğrencisiyim. 2018 yılında Harran Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştım; devam edemedim. Ardından bir süre bekleyip Çukurova Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri bölümüne kaydoldum. Küçükken bir trafik kazası geçirdim. Bu durum sağlığım açısından fizikdel gelişimimi olumsuz etkiliyor. Hedefim bu sitede yazılar yazarak, fotoğraflar paylaşarak farkındalık yaratmak olacaktır.

Makale YazarıYorumcuÜyelik YılıVideo YapımcısıTestçi

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Bilgisayarın Hikayesi – Her Şey Nasıl Başladı? (1. Bölüm)

    Dergio Yazarları Buraya!