içinde

HavalıHavalı

İnsanlığın Mükemmellik Arayışı: Plastik Cerrahinin Tarihsel Gelişimi

İnsanlık var olduğundan beri kendisini ve çevresini kusursuzluk ölçütüne getirmeye odaklanmış, evrenin bütün sırrının bunda gizli olduğuna o kadar inanmış ki fiziki kusurlarını olabildiğince yok etme çalışmalarına neredeyse 4.000 yıl öncesinden bu yana süregelmiş bir tedavi yöntemi olan plastik cerrahi ile başlamışlardır.

Plastik Cerrahinin Başlangıcı  

Başlarda yalnızca yüze alınan hasarları düzeltme amacı güden bu işlem zamanla alanını geliştirmiş ve güzellik algılarını yeniden yaratmıştır. Hasar düzeltme amaçlı plastik cerrahi veya daha sık kullanılan adıyla estetik operasyonları, antik Hindistan’da milattan önce 800’lü yıllarda hekimler tarafından cilt ya da deri nakli denilen işlemlerle başlamış olsa da Avrupa ülkeleri bu konuda oldukça yavaş ilerleme göstermiştir. Doğu ülkeleri, Avrupa ülkelerinden çok daha hızlı bir şekilde tıp alanında kusurlu, bozuk şekilli veya hasar görmüş vücut bölümünün görünüş ve işlevinin düzeltilmesini amaçlayan tıbbi işlem olarak tanımlanan rekonstrüktif cerrahiyi benimsemişler ve kayıtlara geçen birçok estetik işlemini gerçekleştirmişlerdir.

Hindistan’da kullanılan teknikler Batı’ya tanıtıldıkça ve eski işlemlerle yeni fikirleri birleştirerek tıpkı tıbbın diğer alanlarında olduğu gibi birkaç bin yıl içerisinde yavaş ama emin adımlarla ilerleyip gelişme sürecine girmiştir.

Plastik Cerrahide İlk Yazılı Kaynaklar 

Greko-Romen döneminde tıpta ilerleme kaydedilmiş ve bu ilerleme, uygarlık boyunca zamanla yayılan eski metinlerde belgelenmiştir. Bu dönemde Romalı tıp yazarı Aulus Cornelius Celsus kulak, dudak ve burunların yeniden yapılandırılması için cerrahi yöntemleri ortaya koyan De Medicina’yı yazmıştır. Daha sonra ise erken Bizans döneminde Oribasius, Synagogue Medicae başlıklı yüzdeki kusurları onarmak için rekonstrüktif tekniklere detaylıca yer verdiği bir tıp ansiklopedisi derleyerek 70 ciltlik bir eser ortaya çıkarmıştır.

Orta Çağ ve Rönesans Döneminde Plastik Cerrahi 

Orta Çağ’ın başlarında Roma’nın çöküşü ve Hıristiyanlığın yayılması ile Avrupa ‘’Karanlık Dönem’’ olarak da adlandırılan döneme girmiş, özgür düşünce yerini basma kalıp fikirlere ve dine bırakmış bu yüzden de her bilim dalı gibi tıp da duraksama dönemine girmiştir.

Bu zaman dilimi içerisinde Papa Innocent III, durum ne olursa olsun hiçbir cerrahi işleminin kilise yasaları tarafından onaylanmadığını beyan ederek gelişmelerin önüne büyük bir engel koymuş ve insanların bilimden uzaklaşarak dini ve mistik olaylara yönelmeye zorlamış, kişisel ve ruhani kaygılar üzerine kurulu yaşam tarzını aşılamaya çalışmıştır.

O dönem üzerinde biraz daha duracak olursak, zaten hijyenik açıdan da temizlik standartları düşük olduğu için cerrahi işlem ve işlem görecek olan hastanın sağlıklı ve güvenli ortam sağlanması çok daha zorlaşmıştı bu durum ise daha güvenli prosedürlerin gelişme sürecinde küçük ilerlemeler kaydedilmiştir.

Rönesans döneminde ise duraksama döneminin son bulması ile bilim ve teknolojideki gelişmeler tam gaz devam ederken daha güvenli ve etkili cerrahi tekniklerin geliştirilmesini de sağlamıştır.

Döneminin tıp bilgini ve en başarılı cerrahlarından olan Şerafeddin bin Ali bin el Hac-İlyas-Sabuncuoğlu tarafından üç ciltten oluşan Cerrahiyyetu’l-Haniyye adlı eseri yazmıştır. Bu eserde çene ve göz kapağı cerrahisine ilişkin çeşitli materyaller ele alınmıştır. Ayrıca jinekomasti tedavisi için modern cerrahideki meme küçültme yönteminin temeli olduğuna inanılan bir protokolü de içermektedir.

1.Dünya Savaşı ve Plastik Cerrahi  

On yedinci yüzyılda yeniden düşüşe geçen plastik cerrahi alanındaki çalışmalar ancak on sekizinci yüzyılın sonlarına doğru kayda değer bir ivme kazanmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’nda ciddi yaralar alan gazilerinin tedavileri ile birlikte plastik cerrahi yeni seviyeye ulaşmıştır.

Askeri hekimlerin, modern silahların neden olduğu ve daha önce benzerlerine pek rastlanmayan çok sayıda geniş yüz ve kafa yaralanmasını tedavi etmek zorunda kalmışlardır. Bu ağır yaralanmalar rekonstrüktif cerrahi prosedürlerde cesur yenilikler gerektiriyordu. Avrupa’nın en yetenekli cerrahlarından bazıları uygulamalarını savaş sırasında ve sonrasında ülkelerinin askerlerini bütünlüğe kavuşturmaya adamıştır.

Aslında bu dönemde cerrahlar, kişinin kişisel görünümünün hayatındaki başarı derecesi üzerindeki potansiyel etkisini tam olarak fark etmeye başlamış ve bunun üzerine çalışmalar yapmışlardır. Bu anlayış sayesinde estetik cerrahi, plastik cerrahinin biraz daha saygın bir yönü olarak yerini almaya başlamıştır.

Bu ilerleme aynı zamanda enfeksiyon önleme ve anestezi konusunda daha fazla anlayışı da beraberinde getirdi ve cerrahların giderek daha karmaşık hale gelen daha geniş bir yelpazede prosedürler gerçekleştirmesine olanak tanımış ve bu prosedürler arasında ilk rinoplasti ve meme büyütme prosedürleri gibi doğası gereği gerçekten sadece “kozmetik” olan ameliyatların kaydedilen ilk örnekleri de yer almıştır.

Modern Plastik Cerrahi 

Plastik cerrahinin modern tarihi gerçek anlamda 1960’lar ve 1970’lerde şekillenmeye başlamıştır. Bu dönemde birçok önemli bilimsel gelişme de yaşanmıştır. Silikon, belirli plastik cerrahi prosedürlerinin temelini oluşturan ve popülaritesi giderek artan yeni bir maddeydi ve başlangıçta cilt kusurlarını tedavi etmek için kullanılmıştır. Ardından, 1962 yılında Dr. Thomas Cronin silikondan yapılmış yeni bir göğüs implantı cihazı yaratıp bu alanda çalışanlara tanıtmıştır. Sonraki on yıl boyunca, yüzün ve vücudun akla gelebilecek hemen her yerinde kullanılmak üzere silikon implantlar geliştirilmeye devam edilmiştir.

1980’lerde plastik cerrahi uzmanları ve plastik cerrahi savunucuları halkın farkındalığını artırmak ve plastik cerrahiye yönelik algıyı iyileştirmek için büyük bir çaba sarf etmiştir. Tüketicilere sunulan bilginin hem miktarı hem de kalitesindeki bu artış, 1980’lerin ekonomik patlamasıyla birlikte, plastik cerrahiyi Amerika gibi gelişmiş ülkeler için daha erişilebilir hale getirmeye başlamıştır.

Rekonstrüktif çalışmalar için sigorta şirketlerinden alınan geri ödemelerde keskin düşüşlere neden olan sağlık reformunun neden olduğu sorunlara rağmen büyüme 1990’lar boyunca devam etmiş bu yüzden de birçok cerrah kozmetik amaçlı işlere yönelmek zorunda kalırken bazıları ise işlerini bırakmaya karar vermişlerdir.

Şaşırtıcı bir şekilde, silikon göğüs implantları konusunda artan tartışmalar, giderek artan sayıda hastayı kozmetik prosedürler aramaktan caydırmıyor gibi görünüyordu. Ardından 1998 yılında Başkan Bill Clinton, sigorta şirketlerinin mastektomi sonrası meme rekonstrüksiyonu ameliyatı masraflarını karşılamasını gerektiren bir hüküm içeren bir yasa tasarısını imzalamıştır.

Günümüzde Plastik Cerrahi 

2000’li yıllarda estetik cerrahinin popülaritesinde ciddi bir patlama yaşanmış ve tıbbi ilerlemelerde tahmin dahi edemeyecek derecede gelişme göstermiştir. İletişimin kolaylaştığı ve hızlandığı bu çağda, internet ve televizyonun yaygınlığı sayesinde artık her türlü plastik cerrahi prosedürünün ev rahatlığında izlenebilmesinin de bu konuda büyük bir payı olduğu söylenebilir.

Şu anda plastik cerrahideki en önemli trend, yaşlanmanın görünür belirtilerini engellemek için tasarlanmış daha az invaziv prosedürlere dayanmaktadır.

Son zamanlarda yaratılan güzellik algısına bağlı olarak kırışıksız cilt, doldun dudaklar, köşeli yüz şekli gibi özellikler daha çok enjekte edilebilir maddelerin kullanımını gerektiren plastik cerrahi prosedürlerinden oluşur. ABD’de her yıl 1,1 milyondan fazla botoks işlemi yapıldığı ve bu sayının giderek arttığı bilinmektedir.

Editör: Nur Bersun Aynur – 29.10.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Elon Musk’ın İlk İcraatı: Sağcı Troller İçin Kişisel Müşteri Desteği

    Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun