içinde

HavalıHavalı MuhteşemMuhteşem

Bir Devrin Yükseldiği Yer: Köy Enstitüleri

1924 yılında, Atatürk tarafından Türkiye’ye davet edilen John Dewey’den, ‘Türkiye’de Eğitim Nasıl Olmalıdır?’ konusunda bir rapor hazırlaması istenir. Bu doğrultuda hazırlanan rapor ve Hasan Ali Yücel’in büyük emekleri sonucunda Köy Enstitüleri kurulur. 1940 yılında, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in çalışmaları ve başkanlığı neticesinde, kurumlar meydana gelir.

Enstitüler kurulurken yerleşim yerlerine uzak, tren yoluna ve verimli tarım alanlarına yakın olması ilk ve önemli koşul olmuştur. Çünkü Köy Enstitüleri, sadece öğretmen yetiştirmek amaçlı değil çok yönlü insan yetiştirmek amacıyla yola çıkmıştır. Öğrenciler, derslerin yanı sıra “yaparak yaşayarak” öğrenme ilkesi ile hareket etmişler; yeri geldiğinde tarlada çalışıp çiftçi olmuş, yeri geldiğinde ise bir marangoz gibi tahtayı işlemişlerdir. Bunların amacı, okul bitip öğretmen olarak gittikleri köylerde, halkın her türlü sorununa çare olmakla beraber, onlara da yeni şeyler öğretmektir. Tarla nasıl sürülür, duvar nasıl yapılır, bozulan şeyler nasıl tamir edilir gibi buna benzer birçok alanda eğitim alıp bilgiyi yayıp çoğaltmayı istemişlerdir. Onların bu konudaki ilkesi “İş için, iş içinde eğitim.” 

Köy Enstitülerinin var olduğu süre içinde, tarlalarda tarım çoğalmış, fidanlar ekilmiş, birçok okul, öğretmenevi, balıkhane, elektrik santrali ve inşaat yapılmıştır. Öğrenciler, uygulamalı olarak müzik eğitimi de almaktaydı ve en önemlisi de bu konuda Aşık Veysel Şatıroğlu’nun enstitüleri gezerek onlara saz çalmasını öğretiyor olmasıydı. Piyano, mandolin gibi müzik aletlerini de çalmayı öğrenen öğrenciler, tiyatrolar düzenleyip sergilemişler ve bunları köy köy gezerek de oynamışlardır.

”Köy eğitiminin amacı güçlü vatandaş, yani toplumsal anlamda insan ve memleketin siyasi, ekonomik ve kültürel hayatı geliştirmesine katılacak yani doğanın bütün güç ve güçlükleriyle tutsak değil, egemen olabilecek bir güçte iş adamı yetiştirmek olmalıdır.” İsmail Hakkı Tonguç

İsmail Hakkı Tonguç’un da ifade ettiği gibi, tutsak değil egemen olabilecek bir güçte iş adamı yetiştirmek amaçlanmıştır. Yani savaştan çıkmış ve her açıdan yorgun, yetersiz olan halka, ekip biçmeyi, arıcılık ya da farklı bir alanda geçim sağlayabilmeyi öğretmeyi ilke edinen bireyler yetiştirmek enstitülerin en temel amacıdır.

“Enstitü kelimesini biz frenklerin telaffuz ettiği tarzda aldık ve buna alıştık. Biz köy enstitüsünü sadece içerisinde nazarî tedrisat yapılan bir müessese olarak almadık. İçerisinde ziraat sanatları, demircilik, basit marangozluk gibi amelî bir takım faaliyetler de bulunduğu için okul adı ile anmadık, enstitü diye isimlendirmeyi muvafık gördük.” Hasan Ali Yücel 

Türk devleti, bir savaştan çıkmış ama diğer bir savaşın yani II. Dünya Savaşı’nın içinde bulunduğu için, enstitüler için ayrılan maddiyat, oldukça azdı. Fakat, onlar elde olan imkanları en üst seviyede değerlendirerek kuruldukları günden daha iyi seviyeye gelmeyi başarmışlardır. Toplumu ve kendilerini, sadece ekonomik anlamda kalkındırmakla kalmayıp kültürel ve sosyal açıdan da daha ilerlemiş bir kitle oluşturma görevini, büyük bir gayret ve özveri ile yerine getirmişlerdir.

Ancak Köy Enstitüleri kurulduğu günden, kapatıldığı güne kadar hep tartışma konusu olmuş ve her fırsatta kapatılması konusunda birçok ters fikir ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları, köylüleri parasız çalıştırmanın suç olduğu, karma eğitim modelinin ahlaksızlık olduğu, tam olarak aydın insanlar yetiştirilemediği yönündedir. İlerlemenin ve aydınlanmanın bir şekilde hep karşısında olan kişilerce 1954 yılında kapatılmış ve böyle başarılı bir eğitim modeline son verilmiştir.

Günümüzde bazı eğitim-öğretim kurumlarının, doğa ile iç içe öğrenci yetiştirdikleri, yaparak yaşayarak öğrenme modelinin onlara kazandırılmaya çalışılması, tam da Köy Enstitüleri’nin yaptığı şeydi. Çocuklar, sadece kendilerine sunulan bilgiyi öylece almakla kalmayıp uygulamalı olarak hem öğrenip hem öğreniyordu.

Peki şimdi eğitim sistemimizin bulunduğu konum nedir? Enstitüler, günümüzün tam olarak neresindedir?

Editör: Astropower – 27.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Dilber Aydın tarafından yazıldı

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni. Okumaya âşık, eski evlerin ruhuna ve enerjisine inanır. Yaşamak, ümitli bir iştir, diye düşünür. Nefes almak ise mucize...

YorumcuMakale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Daha fazla yorum yükle

    Sanat Bilim İçin Ne Kadar Önemlidir?

    İnsan İnsan Derler, İnsan Nedir Bilir Misin?