içinde

MuhteşemMuhteşem

Bir Film Eleştirisi: Rüzgarda Salınan Nilüfer (2016)

“İnsanın kendiyle kurduğu ilişkiyi anlamak gibi düşüncem var. Ama her zaman kendi hayatım içerisinde sınıf farklılıklarını dert ediyorum. Bu düzen içinde hep bir sınıf farkının olacağına inanıyorum.”

(Seren Yüce)

Seren Yüce’nin ikinci filmi “Rüzgarda Salınan Nilüfer” burjuva yaşantısı süren çekirdek ailenin hikayesine odaklanıyor. Bu hikayede; evliliklerin içinde olan mutsuzluklar ve mutluluklar, bazı debelenmeler, arayışlar kendine yer buluyor.

Başlangıç itibariyle Korhan Ve Handan çiftinin evliliklerine konuk oluyoruz; bu evlilikte kadın bir takım arayışlarda, erkekse maço tavırlarda ama içine kapanık dünyasını hafiften sezdiriyor. Bu hayatlara dahil olan “Şermin“ karakteri filmde seyreliyor.

Handan’ın Şermin’e kitap yazmasını sormasıyla kendisi de bu boş meşgaleli hayatında bir bilgisayar alıp kitap yazma işine koyuluyor. Bu süreçte eşi Korhan, bu lüzumsuz eşya alma durumunun tepkisini dile getirir. Bir nevi erkek karakterin kadınlar üzerindeki bu harcamalara bir tepkiyi Korhan’ın karakterinde görmek mümkün. Handan’ın hayatıyla ilgili kendi hayatlarında bir hayatsızlık olduğunun hissiyatını alıyoruz bu ilişkide. Aralarında bir evlilikten ziyade birbirine soğuk ve mesafeli insan izlenimi alıyoruz.

Korhan, Handan ve kızları üzerinden tespit yapacak olursak, teknoloji dünyasındaki iletişimsizliğin dışa vurumuna tanıklık ediyoruz bu hikayede. Kendini bulmak için çırpınan ama başka hikayeler yaratmak isteyenlerin hikayesi de denebilir buna.

Bu hikayede “Şermin” karakteri bir köprü görevi görüyor; Handan’ın bu dünyada görevi başkaları üstünden bu dünyada kendine farkındalık yaratabilmek. “Handan” karakteri tabiri caizse daldan dala atlayan ve zıplayan bir konumda beliriyor. Şermin’i de bu konuda kurban niyetiyle yaklaştığını hissettiriyor. Fikrini her defasında Şermin’e açtığında ve bir kıskançlık krizini bakışlarında görmek mümkün. Handan’ın fikirden fikire atlayıp bulandırmasıyla birlikte devam eden süreçte “yapan nasıl yapıyor” cümlesi de ağızlara sakız misali yapışıyor. “Bir yandan istediklerini mi gerçekleştirmek istiyor Handan, yoksa başkalarının fikirleri mi Handan’a daha cazip geliyor?” film için kritik soru oluyor.

Bir yandan erkek-kadın tartışması/çatışmasına da değinmesini iyi biliyor. Bir yanda parasızla güç sahibi olan erkek karakterler, bir yanda çalışmadığı için “senin zamanın var“ cümlesine karşı çıkan kadınların alınganlığı. Bu bir tür alınganlık olmasa da iyi bir şirkette patron konumunda Korhan’ın üzerinden bir iktidarlık oyununu görmek hiç de zor değil.

Filmin genel temasında; ellerinde telefon, tablet ve bilgisayarla kendi kabuğuna çekilen aile bireylerinin bu iletişimsizlik çağına katkılarını gözlemliyoruz. Filmdeki mekan ev olsa da orada ev; sadece içine girilen bir sığınak, bundan fazlası da hissedilemiyor. Korhan’ın başka kadınlarla flörtleşiyor olmasından gece yarısında gelen bir mesaj kadının anlamayacağının sanılması ile ilgili de mesajını veriyor film. Buradan da filmin başından itibaren evliliklerinde kendilerine soğuk ve mesafeli olan çiftimizin cinsel birlikteliğinde düzenli olmadığının kanıtı oluyor bu kısım.

Kıskançlık, haset, kibir, sevgi, nefret… Birçok duyguyu filmin ikinci bölümü ele veriyor. Kadının kadının kıskançlığı Handan ve Şermin arasında net şekilde veriliyor. “Peygamber mi zannediyor bir kitap yazdı diye “ içerlenen Handan’ın cümlesi de bunu anlatan en net cümle oluyor. Oysa Şermin; sessiz, sakin, kitabıyla başarılı olan bir karakter konumunda oluyor; daha çok bütün hikaye Handan üzerinden anlatılıyor bu hikayede. Filmin başından iki dost gibi görülen ailenin aslında aralarında hiçbir dostluk olmadığını da filmin ikinci yarısındaki sahnelerde apaçık hissettiriyor film.

Oyunculuklara gelirsek… Handan karakterine can veren Songül Öden filmin baş kahramanlarından biri oluyor; gerek hal ve hareketleriyle, gerek muhteşem performansla, bunun yanında eşi olarak karşımıza çıkan ve Korhan karakterine can veren Tolga Tekin; mevki sahibi, burjuvazi bir yapının içinde olan patron görünümlü kişiyi aktarıyor bize. Yan karakter olarak filmde yer alan Şermin karakterine can veren Tülay Günal; sakin üslubuyla, doğal görüntüsüyle can katıyor.

Sonuç olarak; Seren Yüce’nin ikinci filmi olan ”Rüzgarda Salınan Nilüfer” hikayeyi sade anlatım yoluyla anlatmasıyla, aile bireyleri arasındaki iletişimsizlik başta olmak üzere meselesi bir film olma özelliğini fazlasıyla taşıyor. Nilüfer çiçeği de durgun sularda ve sulak alanlarda yetiştiği için asla salınamayacaktır, aynı Handan’ın kendi hikayesini Şermin üzerinden yazması gibi Handan da Şermin gibi olamayacaktır. Belki de insan başkasına öykünerek değil, gerçekten kendi sahici hikayesini yazarak bu işe dahil olabilir.

Şermin’in dediği gibidir belki her şey: “Biz kendini tanımayan aptallarız!”

Editör: Ayşe Tunç – 22.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Meraklı

MarcAntony tarafından yazıldı

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Daha fazla yorum yükle

    Jose Mauro de Vasconcelos’un Kült Romanı: Şeker Portakalı

    Şaşıracağınız Bazı Psikolojik Gerçekler