içinde

MuhteşemMuhteşem

Çocuk İstismarı Nedir? Çocuklarımızı Nasıl Koruyabiliriz?

Çocuklar hayatımızı renklendiren, güzelleştiren en önemli unsurların başında gelirler. Aile kurumunun en önemli elementleridir onlar. Tüm çiftler aralarındaki sevgi ve saygının artmasını, hayatlarının gökkuşağına dönüşebilmesi ve hayat gayelerinin daha somut ve olgunlaşabilmesi için bir meyveye ihtiyaç duyarlar. İşte bu meyvenin adı çocuktur. Çocukları sayesinde hem kendi aralarında hem de sosyal yapıda statüleri, itibarları ve kendilerine olan duygusal bağlılıkları kördüğüm olma yolunda büyük bir adım atar. Tüm evli çiftler ve evlenme niyetindeki bekârlar çocuk sahibi olabilme, “anne” veya “baba” konumunda kendilerini görme hülyalarını kendi iç derinliklerinde her daim diri ve canlı tutarlar. Bunlar hayatın içindeki güzel hayallerdir. Peki bu durumun çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri de var mıdır? Evet maalesef vardır. Nasıl ki; çocuk sahibi olmak satırları okurken yüzümüzde tebessümler oluşturduysa, çocuk sahibi olmanın getirdiği sorumlulukları yerine getirememenin de birtakım yaptırımları vardır.

İşte çocuk istismarının yol açtığı sorunlardan birkaç derleme:

1 – Çocukların bilinçaltına küçük yaşlardan itibaren kötü davranışları üzerinde hissetme duygusu yerleşir.

2 – Özellikle okul çağında kaynaşmaların, kendi akranlarıyla iç içe girmenin zorunluluk teşkil etmesiyle aileden veya yakın çevreden gelen fiziksel ve psikolojik şiddetler çocuğun asosyal bir yapıya bürünmesine, arkadaşlarına veya öğretmenlerine karşı daha çekingen bir yapıda olmasının kuyusunu kazar.

3 – Aile içinde çocuk önünde yapılan sözlü ve fiziksel tartışmalar çocuğu ebeveynlerinden uzaklaştırır.

Peki buna rağmen Türkiye ve Dünya ‘da rakamlar çocuk istismarı için nasıl bir fotoğraf sunmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 yılında paylaştığı rapora göre, 2-17 yaşları arasındaki 1 milyara yakın çocuk 2019 yılında fiziksel, cinsel ya da duygusal şiddete maruz bırakıldı. World Vision’ın verilerine göre ise, her yıl dünyada 1 milyar 700 milyon çocuğun istismara uğradığı rapor ediliyor.

Türkiye, yüzde 56.7 ile listenin 18. Sırasında yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 verilerine göre, Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat arttı, 250 bin çocuk istismara uğradı. TÜİK’in 2019 verilerine göre suç mağduru olarak gelen 206 bin 498 çocuğun yüzde 15,2’si cinsel istismar kurbanıydı. Ancak resmi veriler artık paylaşılmıyor.

Görüldüğü gibi sayısal veriler Dünyada çocukların o kadar da güvenli olarak yaşamadığını gösteriyor. Belki de birçok erkek ve kız çocuk anne ve babasından korktuğu, istismara mecbur bırakıldığı kişi tarafından ailesi veya kendi canı üzerinden tehditler aldığı için susmaktadır. Durumun en acı veren tarafı, bu tür işlerin kapılar kapılarda, ıssız mekanlarda, mağdurun çaresiz olarak bırakıldığı zamanlarda yapılmasıdır. Bu tür durumlara maruz kalan çocuklar gelecek açısından korkarak, ürkerek yaşamak zorunda bırakılıyorlar.

Peki bu durumdan nasıl kurtulabiliriz? İşte naçizane birkaç öneri:

1 – Her çocuğa okula başlamadan önce güven aşılanmalıdır.

2 – Kız ve erkek çocuklara kendi biyolojik yapılarının getirdiği fizyolojik değişimlerin bilgileri küçük yaşlardan itibaren “çocuğun yaşı göz önüne alınarak” verilmelidir.

3 – Güvenilmeyen kişilerle arkadaşlık edilmemesi, herhangi bir rahatsızlık durumunda “korkmadan, çekinmeden “ bu durumun okul yöneticileri ve ebeveynlerle paylaşılması konusunda çocuklar yumuşak bir davranış biçimiyle uyarılmalıdır.

4 – Ebeveynler olarak toplumdaki ahlâkî çöküntüleri yakından takip ederek, çocuklarımızı olası tehlikelerden koruyabilmek adına bilinçli ebeveynler olmak için kendimizi geliştirmeliyiz.

5 – Çocuklarımıza daha güvenli, barış ve huzur dolu bir istikbal bırakabilmek adına tüm gayretlerimizi göstermekten bir an dahi emniyeti elden bırakmadan çalışmalıyız.

Toplumların, insanların ve ülkelerin daha iyi bir dünya inşa edebilmek, gelecekteki karşılaşılabilecek olumsuz toplumsal ve coğrafi felaketlere karşı tetikte olmalıyız. Bu yüzden öncelikle toplumun aksayan, yozlaşmaya başlayan tüm maddi ve manevi alanlarında önce kendimizden başlayarak, daha sonra da çevremizle devam eden kötü durumları düzeltebilmek için hiçbir fedakârlıktan ödün vermeden yolumuza devam etmeliyiz.

Toplumda sıkıntı olarak gördüğümüz bir durumun üzerinde durmaya çalıştık. Umarız, tüm çocuklarımıza güvenle dolu, huzur ve barışın hâkim olduğu bir dünya bırakabilme temennisiyle…

Editör: Fatih Düz – 12.09.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Furkan Toprak tarafından yazıldı

1999 yılında Mersin'de doğdum. 22 yaşındayım. Çukurova Üniversitesi İletişim Bilimleri 2. sınıf öğrencisiyim. 2018 yılında Harran Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştım; devam edemedim. Ardından bir süre bekleyip Çukurova Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri bölümüne kaydoldum. Küçükken bir trafik kazası geçirdim. Bu durum sağlığım açısından fizikdel gelişimimi olumsuz etkiliyor. Hedefim bu sitede yazılar yazarak, fotoğraflar paylaşarak farkındalık yaratmak olacaktır.

Makale YazarıYorumcuÜyelik YılıVideo YapımcısıTestçi

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Ege’nin Gizli Hazinesi, Didim Apollon Tapınağı’na Genel Bakış

    Ortaçağ’ın İlk Pogromu ve Haçlıların Yamyamlığa Başvurması