içinde

HavalıHavalı MuhteşemMuhteşem

Polisiye Roman Yazarı Yaprak Öz ve Tilki Baykuş Bakire’ye Yakından Bakış

11 Aralık 1973’te  Zonguldak’ta doğan Yaprak Öz, Yayla İlkokulu ve Zonguldak TED Kolejinde eğitim öğretimine devam eder; sonrasında İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirir. 1999 yılından itibaren İstanbul / Suadiye Hacı Mustafa Tarman Anadolu Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olarak çalışmıştır.

Yazarın ilk şiir ve çevirileri 1997 yılından itibaren Akatalpa, B(aşk)a, Çevrimdışı İstanbul, Poetik’us, Şiir-Oku dergilerinde yayımlanmış. Şiirli Müzik Kutusu adlı şiir kitabı 2010 yılında verilen Cemal Süreya Şiir Ödülleri’nde kitap dalında başarı ödülünü kazanmıştır. Şiirleri, Washington Amerikan Üniversitesi’nde tez konusu olarak incelenmiş ve üniversitenin Writer’s Collective etkinliklerine davet edilen ilk Türk şair olmuştur. Şiirleri İngilizce, Yunanca, Makedonca, Sırpça, Bulgarca, Romence ve İsveççe’ye çevrilmiştir.

Şiir ve çevirilerine 2013’ten itibaren romanları da ekleyen yazarın şimdiye kadar yazdığı roman türündeki eserleri şöyledir: Berlinli Apartmanı, Şeytan Disko, Tilki Baykuş Bakire, Farahnaz’ın Çiçeği, Sobe Siyah Orkide, Perisiz Köşk.

Türkiye ve uluslararası PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Farahnaz’ın Çiçeği adlı eseriyle Kristal Kelepçe 2019 yılın polisiye roman ödülüne layık görülmüştür.

Tilki Baykuş Bakire romanını didiklerken…

Polisiye roman türü uzun yıllar dünya edebiyatında bir roman türü olarak ciddiye alınmamış, bilimkurgu ve fantezi türleriyle edebiyatın üvey evladı muamelesini görmüşlerdir. Ne zaman ki aslında bu türlerin de diğer kurmaca eseler gibi kıymetli olduğu anlaşılmış, ondan sonra dünya edebiyatlarında türün yetkin örnekleri verilmeye başlanmıştır.

Sıradan bir okur olarak uzun yıllar polisiye roman türüne mesafeliydim, sebeplerini de kendime şöyle açıklıyordum: Polisiye romanlarda edebilik oldukça zayıf ve kurguda rastlantıya fazla yer veriliyor. Bu iki gerekçemin peşinden yıllarca sürüklendikten sonra üniversite yıllarımda okuduğum çeviri ve yerli polisiye türünün gelişmiş örnekleri önyargımın parçalanmasını sağladı.

“İyi polisiye, iyi edebiyattır.”

Yaşadığım küçük ilçede açılan minik sahafa en az haftada bir yaptığım ziyaretlerden birinde önüne çıktı Yaprak Öz’ün polisiye türündeki romanı “Tilki Baykuş Bakire”. Kitabın içeriğinden önce dikkatimi bir ambalaj olan kapağı çekmişti ve hakikaten hoşuma gitmişti. İkinci olarak kitabın Stavislav Lem’in “Solaris” romanıyla teğellenmiş yapısını fark ettiğimde en sevdiğim yazarlardan biriyle metinlerarasılık kuran bu kitabı okuma isteğim daha da arttı.

Romanda dil ve teknik dedikleri…

Kurgu eserler ister dizi, film isterse roman, hikaye olsun öncelikle kullanılan dili dikkatimizi çeker. Dilimizin sınırları, dünyamızın sınırları olduğu gibi eserin katmanlarını da bize sunan dilin kullanımı değil de nedir?

Edebiliği sağlayayım derken uzun cümlenin büyüsüne kapılan yazarların söylemek istediklerini bir türlü diyemediklerini, aynı konuyu birkaç sayfalık hikayede işlese daha iyi olabileceğini düşündüğümüz olmuştur. Yaprak Öz kesinlikle öyle yazarlardan değil. Okuru imgelere boğmayan, günümüz konuşma dilini çok başarılı biçimde kullan yazar; diyaloglarda da yapaylığa düşmüyor. Ayrıca metnin temposuna uygun kısa ve şiirsel cümle kullanımı polisiyenin ruhuna çok uygun düşmüş.

Kurmacaların bir diğer dikkat çeken ögesi: Sebep-sonuç ve rastlantı. Okuduğumuz, izlediğimiz kurmacalarda bazen yok artık demez miyiz? 

Yaprak Öz’ün “Tilki Baykuş Bakire” romanında ne yazık ki ipuçları her zaman olmasa da pek çok kez araştırıcının karşısına çıkıyor ve ister istemez kurguya olan güvenimiz zedeleniyor. (Belki başka bir yazıda kurmacadaki rastlantı ve gerçek hayattaki rastlantıyı da yazarım.)

Çöküntü örneği olarak…

Romanda eşinden ayrılmış ve kızı Ada’yla yaşayan Begüm bir yıl öncesini kızının günlüğünü bulup hatırlayarak biz okurlara anlatır. Begüm kızıyla ilgili bir anne olmasına rağmen kızın gittiği okulda anne-babası boşanmış öğrenciler oldukça fazladır. Ve ilkin ayrılmış ebeveynin ergen ve çocuk ruh dünyası üzerindeki etkilerini okuyoruz.

Ayrılıkların neticesinde ilgisiz anne-babaların çocuğun davranış ve duygularına etkisi de kurguya çok başarılı biçimde yedirilmiş olarak karşımıza çıkıyor. Esas bomba sorun olarak karşımıza aile içi istismar konusunu koyuyor Yaprak Öz. Yanılmıyorsam yalızca bir yerde “istismarın alt tabakada daha çok yaşandığı” savına hiç katılmıyorum. Ayıca bu ifadeler roman kurgusunda çok sakil durmuş.

Romanın doktor, kibar, zengin karakteri Suat Bey yıllar evvel kız kardeşine yaklaşmaya çalışmış (Bu ayrıntı romanda üstü kapalı anlatılır çünkü taraflar vefat etmiştir.) sonrasında da önce yeğenini tiksindirici emelleri için zorlamıştır. Bu istismarın ayrıntıları da çok girilmese de yazarın kurgu ve dildeki başarısı olayları zihnimizde canlandırmamızı ve hissetmemizi sağlıyor. Suat Bey bununla yetinmeyip yeğeninin çocukları Berk ve Beril’e sahip çıkıyorum kisvesi altında Beril’i de menfur emelleri için hazırlarken hiç hesapta olmayan bir rastlantı, rastlantı ardından gelişen tesadüfi ölüm romanın gerilimini tırmandırır.

Çok fazla ipucu verip gelecek okurların hevesini kırmak istemiyorum ve polisiyeye, heyecanı yüksek bir kurguya, toplumsal meselelerin işlendiği edebi kurmacalara meraklıysanız Yaprak Öz’ün “Tilki Baykuş Bakire” romanı sizi tebessümden öfkeye değin duygu kartelasının renklerinde sizi dolaştırıp sonunda bir “Oh!” çektirecektir.

Editör: Ayşe Tunç – 26.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Cihan TELLİ tarafından yazıldı

BELLUM OMNİUM CONTRA OMNES

Makale YazarıYorumcuÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Bir Gerçeklik Yanılsaması: Truman Show

    Sanat Hayat Kurtarır Mı?