içinde

HavalıHavalı

Çekim Yasası: Ne Düşünürseniz Onu Çekersiniz

Çekim yasasını en temelde; pozitif düşüncelerin olumlu, negatiflerin ise olumsuz deneyimler getireceğine duyulan inanma biçimi olarak tanımlayabiliriz. Bir başka deyişle evren ile insan arasındaki enerjisel bağdan doğan iletişimin sonuçları yine aynı şekilde insana döner demek mümkün. Bu nedenle de çekim yasası, “ne düşünürsen O’sun” der ve zihnimizden geçenleri ve niyetlerimizi dikkatli seçmemizi söyler. Peki böyle bir şey gerçekten mümkün mü? Yani düşüncelerimiz, eylemlerimizi mi belirler?

Tıpkı neye nasıl bakarsan onu öyle görürsün misali. Hayat aslında bizlere sunulmuş en büyük topraktır. Bu toprağı sulayıp sulamamak, alması gereken ışığı, oksijeni sağlamak bizim elimizdedir. Eğer biz bir ağacın büyümesini ve meyve vermesini talep ediyorsak, onun da bizden su, Güneş ışığı, bakım ve onarım gibi taleplerinin de olduğunu, bunları karşılamanın zaruriyet teşkil ettiğini bilmeliyiz. Bu “bilmek arzusu” bizi önce düşünmeye itecek, ardından da eylem için güdülenme sağlayacaktır. Bu da etki-tepki psikolojik etkisini gösterecektir. Tıpkı zıt A ve B kutuplarının birbirlerinin ipini çekmesi örneğinde olduğu gibi. Doğanın ve yaşamın kaynağı düşünme üzerine kurulmuştur.
Bunu birkaç örnek üzerinden incelemek istiyoruz.

Fizik alanında öncü isimlerden biri olan Newton ağacın altında otururken, kafasına isabet eden elma sonucu yer çekimi kuvvetini bulmuştur. Önce elmanın nasıl düştüğünü sorgulamış, daha sonra içindeki merakı yenebilmek adına çalışmalar yaparak “yer çekimi” terimini bilime kazandırmıştır. Aynı şekilde tüm büyük icatların, buluşların, yazılan büyük eserlerin başlangıcını zihinsel dünya ile fiziksel dünya arasındaki olumlu düşünme biçimi yaratır. Büyük Rus Yazar Savaş ve Barış kitabını Fransız İhtilali gibi büyük bir devrim sonucunda yazmıştır. Belki de o ihtilal olmasaydı bugün o kadar büyük bir eseri okuyucu okuyamayacaktı. Yani dış dünya da iç dünya da birbirlerini dürter, birbirine yakınlaşır. Ve etkileşime geçerler. Bizler bu korelasyona “Çekim Yasası” adını vermekteyiz. Yazımıza bu konuyu daha somut hale getirerek devam ediyoruz.

Çekim Yasası ile ilgili birçok örnek sıralamak mümkündür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken çekim yasası için hangi noktada olduğumuzdur. Örneğin, dışarıda gördüğümüz herhangi bir trafik kazası sonucu gerçekleşen çarpışmada çoğunlukla arkadan gelen araba dikkate alınır. Nedeni de zihnimizde bir trafik kazası portresi çizmekten kaynaklanmaktadır. Zihin doğal olarak arkadaki sürücünün daha hızlı veya daha kontrolsüz hareket ettiğini düşünür. Bu da arkadaki sürücüyü “suçlu” ilan ettirir. Yani aslında bizler olayın iç yüzünü bilemeden, araştırmadan kendi tahayyüllerimizde çekim yasası oluştururuz. Bu da düşüncelerimizin dış dünyadan bağımsız bir egemenlik oluşturduğunu gösterir.

Çekim Yasası ile ilgili başka bir örnek olarak da şunu verebiliriz:

Uyuşturucu hem bedensel olarak insan dengesinde sarsılmaya, vücut denge kaybının yaşanmasına, insan sağlığının fizyolojisine ve psikolojisine derin hasarlar verir. Öyle ki; zihnin normal dengesini bozarak yanlış konuşmalara sebebiyet verir. Beynin karar verme mekanizmasını sarsıntıya uğratarak yanlış kararlar vermeyi, bu yanlış kararları uygulamaya koyulur. Bundan sonra eyleme geçen düşünceleri tekrardan yap-bozdan kurtarmak güçtür. Uyuşturucu için pozitif örneği de sağlık sektöründen verebiliriz. Özellikle bademcik, ayak, kol vb. gibi bölgelerde hastanın duyduğu acıyı yok etmek için uyuşturucu kullanılır. Bu da uyuşturucu maddesinin “olumlu” taraflarından biridir.

Çekim Yasası’nın en önemli kavramı “düşünmek”tir. Tanrı’nın varlığına inanan biri Tanrı’nın koyduğu ilahi kanunlara göre hareket eder. Ona göre hayatını kurgular. Elinden geldiği kadar Tanrı’sına karşı gelmekten sakınır. Bunun tam tersi Tanrı inancı olmayan biri de bu fikrine göre hareket edip eylemlerini ona göre kurgular. Tanrı İnancı olan insan düzenli sosyal hayat yönünden inanmayan birine göre birkaç adım düzenli hayat sürer. Çünkü hayatın her alanını belirli determinist sistemlerle kuşatmıştır. Bu kuralların önüne “ödül – ceza” ikilemini düşünerek geçmemeyi düşünür.

William Shakespeare’in da dediği gibi “İyi ya da kötü diye bir şey yoktur. Düşünmek onu öyle yapar.” Yani bizlerin karakterini belirleyen düşüncelerimizdir. Kimi toplumda kötü lanse edilen bir davranış, başka bir medeniyette normal olarak karşılanabilir. Bu yüzden çekim yasası hayatımızın üzerine inşa ettiğimiz yasadır.

Editör: Astropower – 14.08.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Furkan Toprak tarafından yazıldı

1999 yılında Mersin'de doğdum. 22 yaşındayım. Çukurova Üniversitesi İletişim Bilimleri 2. sınıf öğrencisiyim. 2018 yılında Harran Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştım; devam edemedim. Ardından bir süre bekleyip Çukurova Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri bölümüne kaydoldum. Küçükken bir trafik kazası geçirdim. Bu durum sağlığım açısından fizikdel gelişimimi olumsuz etkiliyor. Hedefim bu sitede yazılar yazarak, fotoğraflar paylaşarak farkındalık yaratmak olacaktır.

Makale YazarıYorumcuÜyelik YılıVideo YapımcısıTestçi

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    1. dış dünya ve iç dünya etkileşime geçer. sözü bana kambur hükümdarın aşarısını hatırlattı.Dik duran heykelini yatak odasına yaptırıp her gece bakıp biraz dikleşmeye çalışır her sabah karşısına geçip dikleşmeye çalışırmış bunu yapa yapa kamburu geçmiş bedeni eski sağlığına kavuşmuş.dış-iç ekkileşimi oluyorç.heykelle değil imgeleyerek göz önüne getirerek de yapılınca iç-dış etkileşim de işe yarıyor. çok güzel içerik emeğinize sağlık

    Daha fazla yorum yükle

    Tarihin Gizemleri: Türkiye’nin 20.000 Kişilik Yeraltı Şehri

    Yerden Göğe Yükseliş | Tırtıldan Kelebeğe Mucizevi Dönüşüm