içinde

HavalıHavalı

Toplumsal Bir Cinayetin Romanı | Kırmızı Pazartesi

Bugünlerde okuyacak muhteşem bir roman arıyorsanız sizi saracak ve düşündürtecek çok güzel bir roman önerisiyle geldim. Bu kitapta hem toplumsal eleştiriyi hem de bir cinayetin perde arkasını okuyacağız. Cinayete sebep olan inançları ve cinayetin faillerinin kimler olabileceğini irdeleyeceğiz.

Gabriel Garcia Marquez’in yedinci kitabı olan Kırmızı Pazartesi 1981 yılında yayımlanmıştır. Kitapta herkesin işleneceğini bildiği bir cinayet anlatılmakta ve hiçkimse bu durumu önlemek için bir girişimde bulunmamaktadır. Kimi bu cinayetin gerçekleşeceğine ihtimal vermek istemez; kimisi gerçekleşme ihtimalinin çok düşük olduğunu zanneder; kimisi de önlemeye çalışırken yetişemez.

Kitabın başından beri Santiago Nasar’ın öleceğini bilsek de olay o kadar sürükleyici bir anlatımla ifade edilmiş ki; kitaptan sıkılmadan okumaya devam edebiliyoruz. Santiago Nasar’ın nasıl ve ne zaman öldüğü de oldukça iyi bir betimlemeyle bizlere yavaş yavaş anlatılmaktadır.

Cinayetin işlenme sebebine gelirsek eğer Angelo Vicario denen bir kızla ilişkiye girmesiydi. Fakat bu durum kitapta gerçekten anlatılmamakta. Kitabı anlatan Santiago Nasar’ın arkadaşının olayı yıllar sonra niye gerçekleştiğini öğrenmek için kitaptaki karakterlere sorması ile öğrenmekteyiz. Bu yüzden aslında Santiago Nasar’ın gerçekten bir suçlu mu yoksa bir cinayete mi kurban gittiğini tam olarak anlayamıyoruz. Bazı insanlar onun masum olduğunu düşünmekte ve boşu boşuna öldürülmüş olabileceğini ifade etmekte.. Bazıları ise bu duruma ihtimal vermekte ve suçlu olabileceğini düşünmektedirler. Fakat işin tuhaf tarafı olayın gerçekliğine dair kimsenin net bir kaynağı, delili yoktur.

Angelo Vicario, düğün gecesi kocası Bayardo San Roman tarafından dövülerek baba evine getirildiğinde abileri bu durumu namus meselesine dönüştürmüştür ve Santiago Nasar’ı öldürmek istediklerini tüm kasabaya ilan etmişlerdir.

Namus uğruna meşru müdafaa olarak ifade edilen cinayeti de kızın abileri kasap bıçaklarıyla gerçekleştirmişlerdir.

“Onların inandıkları tek şey, yatak odasında gördükleridir.” cümlesi de toplumdaki kadınların gelin Angelo’ya öğrettikleri en önemli öğretidir. Çünkü erkeklerin önem verdiği sadece budur. Namus!

Fakat Angelo’yu daha önce kimse kimseyle görmemiş ve bakire olmadığına kimse ihtimal vermemişti. Hatta başkasını korumak adına Santiago Nasar’ın adını verdiği de söylentiler arasındaydı. Çünkü Santiago zengin ve iyi bir aileye sahipti; ayrıca kardeşleriyle arkadaşlık ettiği de olmuştu. Yani cinayet aslında muammalarla doluydu ve kimse doğru dürüst neyin nasıl olduğunu bilmiyordu. Tek gerçek ise Santiago Nasar’ın ölümüydü.

İlk başta herkesin bu cinayete bir türlü ihtimal vermek istemediğini çünkü abilerinin bu duruma cesaret edemeyeceklerini düşünmüştü. Çünkü herkese Santiago ‘yu öldüreceklerini söylemelerine rağmen herkes yarı alaylı şüpheyle yaklaşıyordu.

Hikayeyi anlatan kişinin annesi Luisa Santiaga ise cinayetin işleneceğini duyduğunda ise her şey için çok geçti. Santiago Nasar çoktan defalarca bıçaklanmış ve öldürülmüştü. Peki sizce bu cinayetin asıl failleri kimlerdi? Kimler sebep olmuştu? Katiller sadece Santiago’yu öldüren abiler miydi veya Santiago gerçekten suçlu muydu?

Yazar bu kitabı büyüdüğü kasabada yıllar önce yaşanmış bir olaydan etkilenerek yazmıştır. Ayrıca roman sadece bir cinayeti değil, cinayete sebep olan toplumsal bir fikri de gözler önüne sermektedir. “Namus aşktır.” sözü de bu cinayeti destekler niteliktedir.

Son olarak kitabın ön sözünde de bu fikir şu şekilde dile getirilmiştir;

 “Aşk avına çıkmak, şahinle avlanmak gibidir.”

-Gil Vicente

Editör: Fatih Düz – 14.12.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Büşra Kurt tarafından yazıldı

Üyelik YılıMakale YazarıListe UstasıTestçiYorumcuVideo Yapımcısı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Senin Çalışma Stilin Ne?

    Hollywood’un Bir Numaralı Terapisti Dr. Phil Stutz’u Yakından Tanıyalım!