içinde

HavalıHavalı MuhteşemMuhteşem

Dünya Determinist Midir — Determinizm ve Özgür İrade

İnsan doğası gereği toplum içinde doğar, büyür ve gelişir. Bu da değerler tohumunun yaşanılan çevreye etkisini gösterir. Küçüklükten itibaren yaşadığımız olayların tekrarı, bizi eylemlerimizle aramızda karşılıklı anlaşma ve rıza sağlar. Tüm insanlar davranışlarını yorumlarken çevresel alışkanlıklarının etkisiyle karar verir. Karakterimizi etkileyen bizi tanımlayan iki kavram vardır: “Kalıtım” ve “çevre.”

Kalıtım, anne ve babamızdan aldığımız kromozomlar sayesinde fiziksel görüntümüzü oluşturan saç rengimiz, yüz hatlarımız, boyumuzu ve kilomuzu belirleyen görsel görünümleri oluşturur. Bunlar bizim fiziksel portremizi oluşturan diğer yabancı ve tanıdık insanlarca bizi diğer insanlardan ayırt eden görgül özelliklerimizdir. 23n annenin, 23n babanın kromozomları bizlere aktarılır. Böylece DNA testi gibi bilimsel testlerle anne ve babamız belirlenir. Adli vakalarda çocuğun kime ait olduğunu belirlemek için bu tarz işlemlerin sonucuna bakılır. Kalıtım genetik olduğu için aileden aileye, soydan soya belirli şablonu vardır. Kurallar genellikle bellidir, sonuçlar aynı sebeplerin farklı şekilleriyle de olsa değişmez.

Determinist de denilebilir. Determinizmde kuralcılığı savunan, önceden belirlenmiş sonuçlar bütününü ifade eder. Yani tüm sebep ve sonuç ilişkilerinin aynı doğrusal düzeni savunmasıdır. Örneğin yer çekiminin olduğu yerde yüksekten bırakılan bir top yere düşer. Çünkü burada yer çekimi kuralı geçerlidir. Duygusal ve bilinçli hiçbir dış müdahale yoktur. Kuralın dışına çıkmak, kuralın seyrini değiştirmek, kuralı ortadan kaldırmak da mümkün değildir. Tıpkı 2+2=4 kuralında olduğu gibi. Özgürlüğün olmadığını savunan, her şeyin önceden yazılıp çizildiğini ifade eden akımdır.

Fatalizme de benzetilebilecek bu olgunun en önemli özelliği; hiçbir çaba ve mücadelenin farklı sonuçlar vermeyeceğini iddia etmesidir. Oysa Fatalizmde çalışma ve gayretin sebep olduğu etkiler sonuca da etki edebilir. Hatta Kur’an’ı Kerim’in İsra Suresinin 13. ayetinde, “Biz her insanın kaderini kendi çabalarına bağlı kıldık.” yazmaktadır. Bu yönüyle duruma bakıldığında Determinizm denilen bir şey yoktur. Özgür iradeyi, reddeder, insanların ve canlıların duygularının olmadığını bir bakıma söyler.

Peki böyle bakıldığında Determinizm’in dezavantajları nelerdir?

  1. Emek ve çabayı reddeder.
  2. İnsan davranışlarının nedenini tek bir sebebe bağlar.
  3. Olay ve durumları yorumlarken zaman ve mekânı gözardı eder.
  4. Özgür ifadeyi bir kenara bırakır, insan zihninin gücünü görmezden gelir.
  5. Stereotip yargılardan yola çıkar. Bu da bilimin ve insanın devre dışı bırakıldığı bir dünya anlamına gelir.

İnsanı sadece davranış ya da fiziksel değerler üzerinden anlamaya, açıklamaya çalışan tüm bilim dalları eksiktir. Determinizm, Romantizm, Rasyonalizm veya başka bir şey, hiçbir akım tek başına ortaya çıkmaz. Yani hayatın hiçbir noktasında Determinizm kuralı yoktur. Hiçbir kural sonsuza kadar devam etmez. Gelişebilir, eksilebilir, yok olabilir; hiçbir zaman tek başına kalmaz. Örneğin sadece Romantizmi savunmak makineyi, nesneyi, aracı, bilimi, bilgiyi görmezden gelmektir. Ya da sadece bilimi savunmak, gözlenebilirlik ve ölçülebilirlik ilkesiyle hareket etmeyi ister. Bu da zaman ve mekan algılarının aynı olduğunu savunmaktadır. Ancak zaman ve mekan her an birbirini etkiler.

Orta Çağ’da bilim, sanat, edebiyat ve psikoloji gibi tüm alanlar Papa ve Kilisenin elindeydi. İnsanlar “Cennetten Toprak” vaadiyle kandırılıyordu. Amaç insanların aklını ve duygularını kullanmasının önüne geçmek, buna izin vermemekti. Çünkü eğer böyle olursa insanlarda aydınlanma hareketi başlardı. Neyse ki 17. ve 18. yüzyıllarda “Aydınlanma ve Akıl Çağı Dönemi” başladı. Böylece insanlar kendi akıllarını ve duygularını kullanarak özgürleşebileceklerini anlamış oldular. Bilimin gelişmesi insanlardaki algı ve deneyim gücünü arttırmış, kol gücü yerini makinaya bırakmıştır.

Sosyal, siyasi ve kültürel gelişmeler, barışa ve huzura yeni kapılar açmıştır. Yönetenler ile yönetilenler arasındaki bilgi gücü arasındaki makas 17. ve 18. yüzyıldaki bilimsel gelişmeler ışığında daralmaya başlamıştır. Katolik Kilisesi tarafından “Dine Dayalı Yönetim Şekli” sarsılmıştır. Newton, Galileo, Kant, Descartes, Montesguio, John Lockie gibi felsefe ve bilim insanları daha eşitlikçi, özgür, bilimin, eğitimin ve aklın ön planda olabileceği bir Dünyanın varlığının mümkün olduğunun farkına varmışlardır.

Nitekim “Toplum Sözleşmesi” eseri halkın yönetimde söz sahibi olması gerektiğini savunan, “bağımsızlık” düşüncesinin insanlarda yer etmesinin yolunu arayan eserlerin başında gelir. Toplumun tüm katmanlarına yönelik bu eser, babadan oğula, vatandaştan devlete kadar her hiyerarşik kademede toplumsal birliğin savunması ve korunması vardır. Tüm bireyler başka insanların özgürlüğünü kısıtlamadan, kamu malına zarar vermeden her türlü düşünce ve eylemi yapmakta serbesttir. Toplum üyeleri özgürdür; kontrolsüz değildir.

Düşünürler, din adamları, bürokratlar… Hiyerarşik düzende toplumu yöneten, şekillendiren, uyaran ve koruyan tüm insanlar belirli kuralları halka benimsetmeye, öğretmeye çalışırlar. Toplumun ve çağın kendi düşüncelerini kullanmalarına izin vermezler. Çünkü bu katmanlar kuralcıdır, sistematiktir, var olan şablonları üzerinden toplumu yeniden inşa ederler. Günün şartları ne olursa olsun, hangi ideolojik depremi yaşarsa yaşasın, hangi enkazın altında kalırsa kalsın Deterministler için sonuç değişmez. Yani aslında tüm düşünürler de bir deterministtir. Çünkü kendi bilgi ve birikimlerini tıpkı Monarşik sistemde olduğu gibi “babadan oğula” bayrak yarışı şeklinde kitaplarla, resimlerle, müziklerle, taş üzerine işledikleri tuallerle devam ettirirler. Peki bu doğru mu?

Determinizm için doğru ya da ya yanlış demek, her alanda geçerli değildir. “Belirlilik” Dünyanın her zamanında ve mekanında geçerli değildir. Suya atılan bir taş, eğer suyun kaldırma kuvveti taştan ağır değilse suyun dibine iner; suyun gücü taşın kaldırma kuvvetinden fazlaysa taş su yuzeyinde kalır. Belirli bir kural da suyun kaldırma kuvveti için geçerli değildir. Madde ile insan karşılaştırması yaptığımızda da determinist ölçülerden bahsetmek mümkün görünmemektedir. Bu da demek oluyor ki; Determinist düşünce, her zaman içine su sızan bir kaptır. Hayatın hiçbir noktasında kesinlik yoktur. Dünyanın varlığını, başlangıcını, sonunun ne olacağını da tam olarak kestiremeyiz. Suyun kaynama noktası bugün 100°C ile ölçülebilirken, yarın elde edilebilecek başka bir sonuç buna itiraz edebilir. Bu da gösteriyor ki, determinizm esnek yapılı bir plates topudur.  Toplumsal, dini, ekonomik, astronomik sonuçların hiçbiri için “kesin bu böyledir” demek determinist bakış açısıyla olayı yorumlamanın sonucudur.

Peki hayat gerçekten Determinist midir? İşte bu sorunun kesin bir cevabı yoktur. Kamera hangi noktadan hayatı inceliyorsa olayın Determinist boyutu da oradan şekillenir. Determinizm aslında kurallar ve belirli ölçütleri baz alarak Dünyayı anlamaya ve açıklamaya çalıştığı için robotlara da benzetilebilir. Robotlar da renkli  kaboloların birbirine bilgisayar sistemleri üzerinden bağlanmasıdır. Kırmızı kablonun yerini sarı kabloyla değiştirmek sistemi çökertir. Kuralların değişmesi de sistemin ve kimyanın devre dışı kalarak etkisini kaybetmesi anlamına gelir.

Determinizm’i savunanlar aslında kendi özgür düşüncelerini tekelleştirerek başkalarının kendilerini yönetmenlerini isterler. Bu yüzden insanın hayal dünyasını zenginleştiren, sanatsal ve sezgisel her şeyin karşısında dururlar. Oysa insanı insan yapan duygularını da içine alarak deney ve gözlemin yanına hayal gücünün olduğu bir bileşkedir. Determinizm geçerli olduğu alanlar olduğu kadar; geçerli olmadığı yönler de mevcuttur. Hayatın her alanında ikicilik vardır. Soğuk – sıcak, savaş – barış, gündüz – gece, iyi – kötü… İkiciliğin olduğu yerde mücadele, kaos ve istikrarsızlık hakimdir. Determinizm de kendi ikiciliğini savunduğu için hiçbir zaman kendini belirli noktada konumlandıramamıştır.

Editör: Doruk Adakoğlu – 30.10.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Danışman

Furkan Toprak tarafından yazıldı

1999 yılında Mersin'de doğdum. 22 yaşındayım. Çukurova Üniversitesi İletişim Bilimleri 2. sınıf öğrencisiyim. 2018 yılında Harran Üniversitesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmıştım; devam edemedim. Ardından bir süre bekleyip Çukurova Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri bölümüne kaydoldum. Küçükken bir trafik kazası geçirdim. Bu durum sağlığım açısından fizikdel gelişimimi olumsuz etkiliyor. Hedefim bu sitede yazılar yazarak, fotoğraflar paylaşarak farkındalık yaratmak olacaktır.

Makale YazarıYorumcuÜyelik YılıVideo YapımcısıTestçi

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun

    Lady Gaga ve Joker: Folie a Deux