Bugün sizlerle, keyifle okuduğum, Çehov’un eseri Altıncı Koğuş hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım. Öncelikle eserin yazarı hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Çehov’un tam adı Anton Pavloviç Çehov, 29 Ocak 1860 yılında Taganrog Rusya doğumludur. Babasının baskısı ile kilise korosunda ilahi söyleyen bir yazar olan Çehov, ticarette başarı sağlayamayan babasının yerine dükkan işleri ile de ilgilendiğinden lise eğitimi oldukça fazla uzamıştır.
Kısa süreliğine Yunanlı çocukların devam ettiği yerel bir okulda okuyan Çehov, bu okuldan sonra on yıl boyunca lisede Yunan ve Latin klasikleri ile temel bir eğitim görmüştür. 1876’da babasının iflas etmesinin üzerine ailesi Moskova’ya göç ettiğinde, kendisi bir ağabeyi ile beraber Tagangrog’da kalarak lise eğitimine devam etmiştir.
Çehov bir taşra kasabasındaki akıl hastanesinde geçen bu hikayesinde, eğitimli bir hasta olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç arasındaki felsefi çatışmaya ele almaktadır. İvan Dmitriç maruz kaldıkları adaletsizliğe, içinde yaşamaya zorlandıkları berbat koşullara karşı çıkarken, Andrey Yefimıç bunları görmezden gelmekte ısrar eder ve durumu değiştirmek için kılını bile kıpırdatmamaktadır.
Doktor sonunda içine düştüğü “felsefi” yanılgının farkına vardığında ise artık iş işten geçmiştir. Altıncı Koğuş, Rusya’nın ve ülkenin sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının deliliğinin simgesidir diyebiliriz. Altıncı Koğuş, yayımlandığında büyük ilgi görmüştü. Hatta Lenin’in de yapıtı okuduktan sonra dehşete kapıldığı, “Kendimi Altıncı Koğuş’a kapatılmış gibi hissettim” dediği rivayet edilmektedir.
Rus Edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Anton Çehov, tam adıyla Anton Pavloviç Çehov’un bu nadide eseri okuduğum tüm eserler arasında aynı zamanda en kısa kitap olma özelliğini taşıyor. Kitapta delileri muayene etmek için görevlendirilen Andrey Yefimıç adlı doktorun akıl hastanesinde yaşadıkları anlatılmaktadır. Andrey’in İvan Dmitriç Gromov ile olan arkadaşlığı ilerledikçe Yefimıç’ın meslektaşları da ona şüpheyle yaklaşmaya başlıyor. Bundan sonra olaylar gelişmektedir.
Açıkçası bu eser bir öykü denemesi mi yoksa roman mı olduğuna karar veremediğim bir eserdir. Altıncı Koğuş ilk yarısı durum betimleri, karakter analizleri ile geçmekteyken kitabın ikinci yarısında ise konuşmalar ağırlık kazanıyor. Eserin dili sade ve akıcı olduğu için okurken sıkılmıyorsunuz. Fakat eser 68 sayfalık bir kitap olmasına rağmen 120 sayfalık bir kitabı okumak kadar yorucudur. Yani öyle elime alayım ve bir saatte okurum diyeceğiniz kitaplardan değildir bu eser. Bitirmesi yaklaşık iki saat sürmektedir.
Eseri Rus Edebiyatına başlangıç için önermem fakat Anton Çehov ile tanışmak isteyenler için önereceğim bir eser Altıncı Koğuş. Kısa ve güzel bir edebi eser özelliği taşımaktadır. Kitabı Yulva MUHURCİŞİ’nin eşsiz çevirisi ile okumanızı tavsiye ederim.
Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Editör: Ayşe Tunç – 19.08.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
yakın zamanda okuduğum ve etkilendiğim bir kitaptı, gerçekten de herkesin okuması gereken bir kitap.
Okuduğum en güzel kitaplardan biriydi, elinize sağlık 🤗
Kaleminiz ışıldasın
👍👍
Teşekkürler. Emeğinize sağlık
güzel yazı
Toplumsal sorunlara da çok gerçekçi bir şekilde değinen ustalık eseri. Okurken günümüzde bile çok şey değişmemiş aslında dedirtiyor
İyi bir yazınız olmuş
Güzel bir yazı