Zaman ve mekan birbirinden hem bir taraftan bağlı hem bağımsız iki kavramdır. Bu yüzden insan olarak her ikisini de elimizde tutamayız. Tutmak isteyebilir, orada kalmak isteyebiliriz. Bulunduğumuz dönemin geçmişine de geleceğine de götürebilecek bir zaman makinasına da ihtiyaç duyabilir. Bu normal bir durumdur. Peki bunları isteyip de hissetmenin yolu var mı? Tabii ki de vardır. Onları ortaya çıkaran iki görsel sanatın üzerine yazacağız. Bu dallar tiyatro ve sinema.
Yazımıza öncelikle tiyatro ile başlayalım. Tiyatro; aktörleri, mekanı, ışığı, salonu gibi, perde, oyun gibi temel kavramların bir araya gelmesiyle oluşur. Oyuncular sanal alemde değil, “Gerçek Dünya’dadır. Zamanın ve mekanın içinde yaşanır her şey. Belirli bir yazılı kurgusu olmasına rağmen, mekana ve zamana göre yayın akışı bozulabilir, kesilebilir. Oyuncular mikrofon ile sahnededirler. Perde bölümleri vardır. Daha çok eğlendirmek, öğüt vermek amacıyla oynanır. Kimi zaman seyirciyi de sorduğu sorularla, yaptığı esprilerle oyunun içine çekebilir. Seyirci bunu canlı bir şekilde yaşadığı için daha derinden etkilenebilir. Her tiyatro, aslında yaşamdan kesitler sunar. Tiyatronun ruhundan anlamak biraz zor iştir. Çünkü belirli bir eğitim bilgisini, entelektüel çevrede yaşayabilmeyi gerektirir. Tiyatroya gidenlerin sayısı ile sinemaya gitme, ulaşabilme arasında birtakım sebepler mevcuttur:
1- Sinemaya ulaşmak için herhangi bir ulaşım ücreti ödemeye gerek duyulmazken; tiyatro için belirli bir mesafe katedilmelidir.
2- Sinemanın kullandığı araçların maliyeti, tiyatroya göre daha yüksektir. Bu yüzden maliyet arttıkça seyirci reyting oranları da yüksek olacaktır.
3- Günümüzde tüketim toplumu olunduğu ve her şey haz ve hız ekseni üzerinden döndüğü için sinema tiyatroya göre göze ve kulağa daha hoş gelir. Bu yüzden seyirci veya izleyici fazladır.
4- Tiyatro; için bilgilendirme, öğüt verme amacı taşırken; sinema daha çok reklam, tanınma, gelir kazanma amacı taşır.
5- Tiyatro’nun hedef kitlesi daha az iken; Sinemanın daha fazladır. Çünkü Sinema ürünlerini her zaman farklı mekanlarda sunabilir. Sinema zamandan ve mekandan biraz daha bağımsızdır. Bu yüzden daha çok tercih edilir. Peki Sinema için neler söyleyebiliriz.
Sinema aslında tek başına gelişebilen bir alan değildir. Sinemanın gelişmesi için ekonomi, eğitim, sanat vb. tüm alanların da gelişebilmesi gerekmektedir. Bu yüzden çok uzun dönemlerden sonra gelişmiştir. İlk filmin 1895’te, ilk renkli filmin 1902’de yapıldığı, bugüne kadar büyük gelişmelere sahne olan dünya sinemasının 120 yılı aşkın tarihinde, ilk sesli film olan “The Jazz Singer”ın üzerinden 92 yıl geçti. ( Anadolu Ajansı ) Sinemanın ortaya çıkması biraz da tarih içindeki gelişmelere bağlıdır. Çünkü insanların geçmişte yaşadığı olayları anlatmak için, gelecek nesillere bir şeyler aktarabilmek adına sinema aracılık etmiştir. Sinemanın konuları biraz daha topluma yönelik “Sanat toplum içindir, ” anlayışını güder. Açlık, işkence, depremler, kültür, ahlâk, ekonomi gibi büyük kitleleri ilgilendiren, yankı yapan konulardır sinemanın konusu. Sinema ayni zamanda bir devrimdir. Hayata, insanlığa, Dünyaya. Çünkü toplumun iyi ve kötü yanlarını seyircinin önüne serer. Sinema bu yüzden yaşayan melek ve şeytandır. İyi de kötüyü de aynı anda dışa vurabilir. Ümidi, korkuyu, aksiyonu tüm duyguları tek bir film üzerinden insana pazarlayabilir. Bu yüzden günümüz 21. yüzyılda potansiyeli en yüksek sanat eserleri arasındadır. Çağ’a ayak uydurabilmesi, toplumun fotoğrafını katıksız çekebilecek güçte olabilmesi ve tüm dünyada küresel bir etkiye etki edebilecek güçte olması onu Tiyatro’dan ayıran en keskin faktördür.
Ele aldığımız Tiyatro ve Sinema geçmişten günümüze kadar hep birbirini besleyen iki nadide alanlardır. Onlar bir vücudun iki koludur. Her iki sağ ve sol kol birbirine yeri gelir yardımcı olurlar, yeri gelir uyarıcı olurlar. Ancak her ikisi de bir yapbozun tamamlayıcı parçalarıdır. Topluma ve bireye birer yol göstericidirler.
“Tiyatro olmadan Sinema gelişemez. Sinema olmadan tiyatro büyüyemez. Denizin deniz olabilmesi için su damlalarının birikmesi gerekmektedir.”
Editör: Melike Bay – 04.09.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
İkisini de çok severim ama tiyatronun ayrı bir yeri var
Kaleminiz ışıldasın
Bu devirde ikisinden birine gitmek bile zorluyor maalesef
Hayal dünyanızı zenginleştirmekten asla vazgeçmeyiniz.
Tercih sizin.
Ikisini de çok severim fakat tiyatro çok başka bir ask
Çok önemli noktalara değişmişsiniz. Her ikisi de ne kadar farklı olursa olsun ufkumuzu açacak dünyalar.
Ben Tiyatroyu Sinemadan daha çok severim