Çocukluktan hayatımızın sonuna kadar, yaşadığımız her olayda her zaman için mutluluğa ulaşma arzusunu taşırız. Yaşadığımız olumlu – olumsuz olayların hepsinin sonunda yaşadıklarımıza karşı aradan ne kadar zaman geçerse geçsin hep o geçmiş anımızı tebessümle yad ederiz.
Sevgilimizi, ailemizi, çocuğumuzu kaybetmeyi hiçbirimiz istemeyiz. Telefonunuz çalsa, en yakınlarınızdan birinin şu anda yoğun bakımda olduğu haberi gelse, ölüm riskinin olduğu bilgisi paylaşılsa ne hissedersiniz? Sanırım yüzünüz kızarır, elleriniz titremeye başlar, hemen olay yerine gitmek için oradan oraya koşuştururdunuz.
Durumun en kötüsünü senaryo ederek yolumuza devam edelim. Akrabanızın ölüm haberi geldi. İçiniz paramparça bir şekildesiniz. Aradan zaman geçti. Yakınınızı toprağa gömdünüz. İşte her şey olayın olgunlaşmaya başladığı evrede gerçekleşiyor. Yaşayacağınız olumlu – olumsuz noktaları ne kadar yoğun yaşarsanız yaşayın hedonik adaptasyon sonucu eski yaşantınıza geri dönüyorsunuz.
Yine gündelik yaşamın içine girerek kahvaltı yapıyorsunuz, işinize gidiyorsunuz, çocuklarınızla ilgileniyorsunuz. Bu arada çevrenizdeki insanlar sizleri teselli etmeye çalışıyor, geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorlar. Bir şekilde sizler de yaşadığınız acı durum hangi seviyede olursa olsun, insanların sizlerle iletişim kurması, yine iş hayatınızdaki semptomlarla alakalı sorular sorması sizin psikolojinizi rahatlatır, nabzınızın seviyesi normal dalgalanmalara geri döner.
Hedonik adaptasyonun temeli, insanın gereksinimini olan temel mutluluk düzeyine kişiyi geri döndürmesidir. İnsan hayatı uzun süreli acıları kaldıramaz. Bu nedenle içinden çıkılmaz dediği, dünyasının başına yıkıldığını düşündüğü başından geçen tüm sancılı süreçleri atlatır. Bu sözcük grubunun bir diğer karşılığı da adaptasyondur. Adaptasyon da kişinin veya canlının yaşadığı hapitata, doğa olaylarına karşı uyum sağlaması, gerektiğinde tedbir almasıdır.
İnsan hayatının fıtratında mutlu olmak, teselli aramak her zaman aranılır. Hedonik adaptasyon da kişinin bu ihtiyacının karşılanmasının çeşitli yollarını ifade eden bir olgudur. İnsan olarak hedonik adaptasyon olmadan yaşamımızı sürdüremez, hayatta kalmayız. Bu yüzden hedonik adaptasyon temel ihtiyaçlarla kişiye zevk veren doğal isteklerin karşılıklı ilişkisini inceleyen sosyal ve bilimsel alanlardan biridir.
Beslenme, barınma, korunma ve üreme insanların temel fizyolojik ihtiyaçlarının olduğu basamaklardır. İnsan bu fonksiyonları yerine getirirken de hedonik adaptasyon gerçekleşir. Örneğin üremenin sağlanması için kadın ve erkek cinsel ilişki sürecine girer. Bu süreç kadın ve erkek partnerler için hedonik adaptasyonun uç bir örneğidir. Çünkü birleşme sırasında çok güçlü ve tutkulu hedonik süreç oluşur. Daha sonra karşılıklı adaptasyona döner.
Hedonik adaptasyon sadece bireysel tatmin noktasında değil, toplumsal mutluluğu da tetikleyebilir. Yardıma muhtaç birinin sıkıntısını gidermek,bir hastanın hayatta kalmasını sağlamak adına kan bağışında veya böbreğini vermek bu kategorinin içinde yer almaktır. Böbreğini veren kişi, başka bir insanın hayatta kalmasına yardımcı olduğunu düşünür, kendi kanının başka bir kanda dolaşmaya devam edeceğini düşünerek kendini tatmin etme yoluna gider. Böylece kendi mutluluğunu başka insanların da paylaşabildiğini görerek sadece kendisinin hissedebildiği, kendince yüce bir duygu olan, ütopik düzlemde kendini görmeye başlar. Bu noktada olan insan kendini yükseklerde görür. Kendini göklere çıkarır.
Hedonik adaptasyon insanın sosyal bir varlık olmasının getirdiği sonuçlardan biridir. Diğer insanların varlığı, kişi diğer insanlar onu bilmese de insan için bir hedonik adaptasyon oluşturabilir. İnsan fıtratı yalnızlığı kaldıramaz. Her zaman için kendini sürünün içinde görmek ister. Topluluk içinde olmak insana güven, sevgi, yardımlaşma, korunma gibi temel duyguların içinde olduğunu hissetme gücünü verir. İnsan yaşadığı çevrede kendi kabuğuna çekilerek yaşayan kaplumbağa olamaz. Kaplumbağa yavaş hareket ederek yol alabiliyor; insan yavaş hareket etmeyi göze alamaz. Çünkü dünya “haz ve hız” çarkının işlediği bir makara sistemiyle dönmektedir.
Haz ve hız çarkının esiri olan insan da ister istemez bir süre sonra mutluluğu ararken ve mutluluğun peşinden koşarken bulur kendini. Nasıl ki; fizyolojik gereksinimler varsa mutluluk da kendine bir dünya yaratır. Ondan sonra da o coğrafi çevreye adapte olarak önce hayatta kalmayı öğrenir, sonra da kendini ve çevreyi keşfetmenin yollarını bulmanın peşine düşer. Yolda karşılaştığı doğa üstü sıkıntılar, zorluklar onu yıldıramaz. Bilakis daha da güçlenerek dikenlerin ardından sıyrılır. Asıl mutluluğun kişinin kendini bilmekte ve kendini bulmakta olduğunun farkındalığıyla cesur adımlarla yoluna devam eder. Hedonik adaptasyon kendi mutluluğunu bulmak isteyenlerin, kendini kaybettiği noktadır.
Editör: Fatih Düz – 15.10.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Başınız sağolsun. 🙏 Ama şunu unutmayın: Siz onun sadece bedenini kaybettiniz. Ruhunu kaybetmediniz. Yazarın da dediği gibi. “Ruhları sevmeyi deneyin. Onlara yeniden kavuşursunuz.”
Hedonizm son zamanlarda hep tartışılan ve konuşulan bir konu. Farklı bakış açıları, farklı yorumlar var. Ama doğru olan şu ki modern zamanlarda bu insanın en büyük düşmanı. Farkındalık adına harika bir yazı, emeğinize sağlık. 🙂
Hedonik adaptasyon sağlanmadığı takdirde insan yaşadığı acılarla yoluna devam edemez. Bazen de inkar psikolojisi işliyor ve acı görmezden gelinip travma oluşturuluyor.
Bir şekilde hayatına devam ediyor insan. En acı günün ertesinde bile… Ve sonra bir bakıyor ki o acının üstünden yıllar ve başka acılar geçmiş…
Sanırım ben bunu bilmeden yapıyorum… Yani artık bilerek yapacağım.
Elinize sağlık çok bilgilendirici bir yazı olmuş 🙏
Çok zor günler atlatmış ve canımdan çok sevdiğim bir insanı kaybetmiş olarak bu yazıyı hafiften gözlerim dolarak okudum. İlk satırları okurken sanki o günlere gittim. Bilgilendirici yazınız için teşekkür ederim size.
daha önce duymadığım bir terimdi, psikoloji çok geniş bir alan cidden.
bilmiyordum ama hayatımda aslında hep yeri varmış.
bilmeden yapıyormuşum meğer.