“Kitaplar onu yeni dünyalara götürüyor ve heyecan dolu hayatlar yaşamış şaşırtıcı insanlarla tanıştırıyordu. Joseph Conrad’la birlikte eski günlerin yelkenlileriyle yolculuğa çıktı. Ernest Hemingway’le Afrika’ya, Rudyard Kipling’le Hindistan’a gitti. Bir İngiliz köyünün küçük odasında otururken dünyanın dört bir yanında yolculuğa çıktı.” (Roald Dahl, Matilda)
En temel haliyle, kitapla terapi anlamına gelen kavram, kişilerin üstesinden gelemedikleri çeşitli zorluk ve sorunlar ile ilgili kitaptan destek alıyor oluşudur. Yunanca “biblion (kitap)” ve “therapeo (terapi)” sözcüklerinin bir araya gelerek oluşturduğu bibliyoterapi, kitap yoluyla iyileşme anlamı taşımaktadır. Yöntemin kaynağı eski Yunan’a kadar gitmektedir. Antik Thebes Kütüphanesi’nin kapısında “İnsanın ruhunun iyileştirildiği yer.” yazmaktadır.
1272 yılında Kahire’de Kur’an, tıbbi tedaviler yanında, cezaevleri ve hastanelerde kullanılıyordu. 1880’lü yılların başında ise Benjamin Rush, dini kitapların yanı sıra, romanların da tedavide kullanılabileceğini ilk kez savunmuştur. Ancak bibliyoterapinin tam anlamıyla gelişimi, I.Dünya Savaşı yaşanırken gerçekleşmiştir. Kızılhaç ve Amerikalı Gaziler Bürosu, askeri kütüphanelerde kitap bulundurma zorunluluğu getirerek kitapların terapi edici özelliğine dikkat çekmişlerdir. Böylece, savaşın yıkıcı etkisinin, askerler üzerinde bıraktığı acılar yok edilmeye çalışılmıştır.
Ölüm kaygısı, depresyon, anksiyete, gelişimsel dönemler gibi baş edilmesi destek ile kolay hale gelen konularda, kitapların iyileştirici gücünden yararlanılır. Psikologlar tarafından kullanılan bu disiplinlerarası yöntem, bireyin kendini ve sorununu anlamasına ve tanımasına yardımcı olur. Birey, yaşadığı sıkıntıların aslında neler olduğunu anlar ve onlarla yüzleşir.
Bibliyoterapide, birey, psikoloğunun önerdiği kitapları ya da metinleri okuyarak sorunları ile tanışır ve aslında yaşadığı şeyleri sadece kendisinin de yaşamadığını anlar. Kendi yaşam mücadelesinin içinde kaybolmaktansa, mücadele etmeyi öğrenir ve nefes almaya da başlamış olur. Kitaplara farklı bir bakış açısı ile yaklaşmayı da öğrenen birey, belki de kitap okuma alışkanlığı yoksa edinmeye bile başlamış olur. Yalnızlık ve içe kapanıklık yaşayan kişiler, kendilerini daha kolay ifade etmeye ve böylece derin düşüncelerden uzaklaşmaya başlamaktadır.
Gelişimsel ve klinik bibliyoterapi olarak ele alınan sistemde, klinik terapi mutlaka bir uzman tarafından gerçekleştirilmektedir. Önerilen kitaplar, her durumda bireyin ihtiyacını karşılayacak nitelikte olmaktadır. Sadece depresyon ya da anksiyete gibi rahatsızlıkların tedavisinde değil aynı zamanda okul fobisi, ırkçılık, ders korkusu, akran zorbalığı gibi sorunların çözümü için de bu terapiden yararlanılmaktadır.
Genellikle psikologlar tarafından uygulanan bu yöntemin, okulda öğretmenler eşliğinde uygulanabilir olduğu da söylenmektedir. Rehber veya danışman öğretmen, öğrencilerin kişiliklerini ve sorunlarını tanıması amacıyla sınıflarda okuma çalışması yapmaktadır. Üstün zekalı bireyler için de uygulanan bibliyoterapi tekniği, onların diğer bireyler ile kaynaşması ve kendi özelliklerini kabullenmeleri açısından büyük önem taşımaktadır.
Kitapların insanların hayatındaki yerinin önemi hangi yüzyılda ve coğrafyada olursa olsun yadsınamaz bir gerçektir. İlerleyen zamanlarda belki daha çok işlevsel olarak kullanılacak olan kitaplar, yaşamın her alanında mutlaka kendine yer bulmaktadır. Okumak, özgürleştirir. Sığınılan en güvenilir kapılardan biridir belki de.
Kitapla ve sağlıcakla kalın…
Editör: Sümeyye Özmen – 29.08.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
En güzel terapi.
hayatımızda insana daha önemli bir şey katacak şey yok.
İlginçmiş
Güzelmiş
Kitaplar faydalı oluyor bence de
Kaleminiz ışıldasın
Kitapla terapi kulağa ne kadar da hoş geliyor. Kitapla ruhunu iyileştir. Tebrikler.
Emeğinize sağlık 👌🏻
emeğinize sağlık.