içinde

MuhteşemMuhteşem İnanılmazİnanılmaz

İslam Medeniyetinin En Parlak Döneminin Sonlarında Yaşamış İsim: İbn-i Haldun

Yaşadığımız eski dönemleri en iyi anlatan felsefenin, sosyolojinin kurucusu İbn-i Haldun.

Tarihin ve sosyolojinin temellerini sağlam temeller üzerine inşa eden bir deha. Gerçek adı Abdurrahman. Ama biz onu İbn-i Haldun olarak tanıyoruz. Neden? Çünkü dedesinin adı Haldun da ondan. İbn-i Haldun, yani Haldun‘nun oğlu anlamına geldiğinden bu isim ile anılmıştır hep.

Yaşamı boyunca fıkıh, tefsir, hadis mantık gibi dersleri büyük hocalardan aldı. Aldığı eğitim ona ileri ki hayatında katkı sağlayacak kadar sağlamdı. Sadece kendisine yarayacak değildi elbette. Tüm insanlığa muhteşem eserler bırakabilecek ilme sahiptir İbn-i Haldun. Bir dönemde hanedan katipliği yaptı. 1348 yılında maalesef büyük bir veba salgını yüzündense ailesini ve sevdiği herkesi kaybetti. Kısa bir süreliğine ise başvezirlik makamına görev yaptı ve daha sonra ünlü Mukaddime eserini yazmaya başladı. Ve bu süre zarfında kabileler arasında dolaşmaya, insanları tanımaya, coğrafyalarını, kıyafetlerini, ilimlerini, yaşam biçimlerini incelemeye adadı kendini. Ve 1374 ünlü eserini ortaya koydu.

Mukaddime…

Sonra 4 yıl sürecek olan El-iber adlı yedi ciltlik eserini yazdı. Hicaz, Kudüs ve Suriye seyehatlerinde bulundu. Suriye’de o zaman da Timur imparatorluğu hakimdi. Timur ile görüşen ibni Haldun, Timur’ un taktirini ve hayranlığını kazandı. Timur yanında kalmasını söylese de İbn-i Haldun bunu kabul etmeyerek Kahire’ye döndü ve hayatının sonuna kadar burada yaşadı.

Peki İbn-i Haldun bize eserlerinde neyi anlatır? Ya da onun gördükleri nelerdir? İbn-i Haldun kimdir sorusu merakımızı giderdi belki ama, İbn-i Haldun‘nun gayesi neydi peki?

Bunun cevabı; İbn-i Haldun bir tarihçidir. Bir sosyolog ve felsefecidir. Eserlerinde özellikle Mukaddime eserinde adete tarihi baştan sona kadar ele almıştır. İklim şartlarının insan üzerinde ki etkisi, havanın suyun yaşam biçimini etkilemesi köy halkının yaşam tarzını, saltanatın, devletlerin doğumu ve çöküşü, göçebe yaşamları en ince ayrıntısına kadar incelemiş ve eserlerine naks etmiştir. Fars, Suriye, eski Mısırlılar, Yemen franklılar ve Türkler ile ilgili tüm milletlerin tarihini anlatmaktadır.

Hukuk sosyolojisinin Aristoteles’ten sonra ikinci habercisi olarak bilinir. İbn-i Haldun yeni bir alan yeni bir bilim geliştirmiştir. Ümran ilmi. Ona göre Umran ilmi insanlar, milletler, ve devletler için çok önemlidir. İbn-i Haldun’a göre insanlar topluluk halinde yaşamak zorundadır. İnsan sosyal bir varlıktır ve insanların bir araya gelmesi yardımlaşması yaşam için gerekli olandır.

Yine İbn-i Haldun ‘a göre tarihçiler yalnızca geçmiş olayları aynen olduğu gibi nakletmekte hata yaparlar. Ona göre araştırıp inceleme yaparak abartma yoluna düşmeden karmaşadan kurtularak doğruları ve yanlışları birbirinden ayırmak suretiyle eleştirisel olarak kayıt altına alınmalıdır.

Peki bu deha ne zaman gündeme gelebildi? Ancak 16. yüzyılda…Osmanlılar tarafından değer görüldü. Osmanlılar tarih ve siyasal üzerine yoğunlaşmış bir toplumdu, ve bunun içindir ki İbn-i Haldun onlara fazlasıyla değerli geliyordu. Ve bu değer halen daha devam ettiği söylenebilir. Öyle ki ben Mukaddime eserini kısa sürede bitirdiğini söyleyebilirim.

O 1406 Kahire’de hayata gözlerini yumdu…

Editör: Melike Bay – 04.09.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Yazar

Nisanur Oyan tarafından yazıldı

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Daha fazla yorum yükle

    Sanatın İki Kolu: Tiyatro ve Sinema

    Psikolojik Bir Silah: Tetiklenmek