içinde

Fetö, Suriye, Kıbrıs

Son günler de siyasiler birbirlerine “fetö” diyor.

Peki “fetö” kim yada nedir?

1952’de zamanın Başbakanı Adnan Menderes bağımsızlığımızı yok sayan şartları kabul ederek ülkemizi NATO’ya soktu; o günden itibaren adım adım Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üst yönetim kadrosuna NATO’nun komutanları olacak, en azından onlara karşı gelmeyecek kişiler atanarak, Türk ordusu yavaş yavaş siyaseti de vesait altına alarak çocuğunu askere aldığı başı örtülü annesini nizamiyeden sokmayacak kadar kendi milletinden uzaklaşıp hatta kendi halkına zulmeden, Sakarya’da yendiği düşmanlarının kurduğu paravan bir kurum olan NATO’nun ordusu oldu. Dolayısıyla 1923’de bağımsız devlet olan Türkiye Cumhuriyeti örtülü manda haline getirildi.

Bunlara karşı çıkan Eşref Bitlis Paşa gibiler de ortadan kaldırıldı.

Emperyalist sömürücülerin paravan şirketi NATO’ya girişimizle NATO, milletimizi kontrol altında tutmak için Bülent Ecevit’in kontur gerilla, Turgut Özal’ın gladyo dediği örgütlenmeyi -hem de bizim paralarımızla kurarak- önce sağcı solcu diye halkı birbirini düşürüp mandalığa başkaldıracak, zeki, cesur gençlerimizi ortadan kaldırdılar; daha sonra etnik kimlik üzerinden bölücülük yapacak, PKK ve din maskesi altında devletimizi kontrol edecekleri fetö dediğimiz örgütleri mikrop gibi ülkemize yerleştirdiler.

NATO’nun kurucusu emperyalist sömürücüler 1991 yılında Rusya’nın dağılması ile BOP denilen büyük orta doğu sömürü projesini Irak’ı işgal ederek uygulamaya başladılar, sözde Arap Baharı özde Arap kaosu planıyla devam ettirdiler; şu an Suriye ile devam eden bu projede Suriye’den sonr İran, en son bizi bölmek var.

Bu projenin başlangıcı Irak’ın işgalinde Türkiye’den açacakları cephe için o zamanlar TBMM’de teskereye karşı çıkıp teskerenin çıkmasını engelleyen devlet aklı ve TSK’nın Atatürkçü milli komutanlarını fetönün kısa sürede ele geçirdiği yargı polis gücü ve onlara yol veren siyasilerin de yardımıyla Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlarla hapse attılar; tasfiye ettiler.

Tamamen devletimize hakim olmak isteyen fetö örgütüne karşı çıkan zamanın başbakanı, şimdinin cumhurbaşkanımızın çatışması sonucu hepimizin bildiği 15 Temmuzu yaşadık.

16 Temmuz’da, en azından milletin parasıyla alınan uçak ve helikopterlerle milleti bombalayarak öldürenlerin askeri mahkemelerde, vatana ihanetten yargılanıp, aynı gün infaz edilmeleri beklenirken, bu yapılmadı geçen süreçte asker, polis, savcı, hakim, öğretmen, doktor, gazeteci, hemşire her meslekten, toplumun her kesiminden on binlerce kişi fetöcu diye tutuklanırken, tek bir siyasinin tutuklanmaması azıcık aklı olan herkes için hala soru işareti olarak durmaktadır.

Suriye’ye tekrar dönersek, baştan beri yanlış politikaları bizim gibi köklü bir millete yakışmayan bir Rusya’nın bir ABD’nin arkasına takılmayı bir yana bırakıp, öncelikle ülkemize bilinçli şekilde gönderilen altı milyon Suriyeli’yi bir an önce ülkelerine gönderecek menfaatlerimizin gerektirdiği “milli politikalar” geliştirilip uygulanmalı.

1974’de yüzlerce şehit vererek özgürleştirdiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin’de İngilizlerin trafik kurallarını bile 46 senede değiştiremeyip emperyalist-kapitalistlerin uyguladığı ambargoyu aynen uygularken sözde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı denen İngiliz uşağının konuşmalarını kınayan milliliğimizi bırakıp, gerçekten milli menfaatlerimizi düşünmenin zamanı gelmedi mi?

Editör: Fatih Düz – 12.06.2022

Rapor Et

Meraklı

Mehmet Yılmaz tarafından yazıldı

Makale YazarıDoğrulanmış ProfilÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

      Zelenski'den Acı İtiraf: Orası Cehennem!

      Refleksoloji Nedir?