içinde

MuhteşemMuhteşem HavalıHavalı

Deneysel Fotoğrafın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Bütün sanat dallarında olduğu gibi, fotoğraf sanatının da varlığını devam ettirebilmesi için yeni anlatımlar getirerek kendine özgü görsel dilini geliştirmesi gerektirir. Bu nedenle dönemin fotoğrafçıları, geleneksel fotoğraf anlayışın dışına çıkarak yeni yöntemler geliştirmeye çalışmıştır. Bu durum ortaya “Deneysel Fotoğraf” kavramını getirmiştir. Deneysel fotoğraf, deney kelimesinden üreyerek deneyler sonucu meydana gelen bir akımdır. Geleneksel olana planlı karşı çıkarak ortaya çıkan bir süreçtir. Prof. Ahmet Öner Gezgin’e göre, deneysel fotoğrafın amacı fotoğrafın günlük dilinden dışarı çıkarak ortaya yeni biçimler ve anlamlar koymaktır. Ayrıca amaçları arasında yeni anlatım dili oluşturmak, anlatım olanaklarını genişletmek ve farklı biçimsel arayışlar yer almaktadır. Deneysel fotoğraf beraberinde birtakım özellikler getirmiştir. Bu özellikler: 

1. Deneme aşamasında belirli bir plana sadık kalmama 

2. Temelinde yaratıcılık olması 

3. Öznel ve kişisel yorumlar ortaya çıkması 

4. Fotoğraf sanatına farklı bakış açıları koymak 

5. Temel arayışlar üzerine kurmak 

6. Fotoğrafı amaç olarak değil araç olarak kullanması söz konusudur

19. yüzyılın başında Amerika’da başlayıp sonrasında Avrupa’ya yayılan ve geleneksel olanın karşısında olup yeni arayışlar içinde bulunan deneysel fotoğraf, fotoğrafla birlikte büyümüş ve onun bir adım önünde bulunup fotoğraf sanatına öncülük yapmıştır. Bu bağlamda deneysel fotoğraf için öncü anlamı da kullanılmaktadır. Deneysel fotoğrafın ilk başlangıcı ise 1835 yılında Henry Fox Talbot tarafından “Calotypie’’ tekniği kullanılarak yapılan çalışmalar olarak kabul edilir. Calotypie, gümüş nitrat ve potasyum iyodür kullanılarak pozitif veya negatif resmin oluşturulduğu fotoğraf tekniğidir. Talbot, bu tekniği uygulayarak çarpıcı ve artistlik formlar elde etmeyi başardı. Bu oluşan formlara “Fotojenik Çizimler” adı verildi. Fotojenik çizimlerden sonra Talbot kâğıt negatifleri yağlayıp onlardan kontak baskı yaparak pozitif fotoğraf baskısını oluşturmayı başardı. Artık fotoğrafın sabitlenmesi için gereken hiposülfit kimyasalı da keşfedilmişti. Böylece fotografik süreç başlamış oldu. Fotoğraf bundan sonra da birçok kimyasal ve fiziksel aşamadan geçti, birçok deney yapıldı ve birçok insan onu mükemmelleştirmek için çaba saffetti.” (Şen,2000:3) Bu bağlamda aşağıdaki görselde Henry Fox Talbot tarafından Calotypie tekniği kullanılarak yapılan “Fotojenik Çizimler” görünmektedir.  Henry Fox Talbot’un çalışmalarından sonra karşımıza Erward Muybridge ismi çıkmaktadır. Muybridge’nın 1850’lı yıllarda gerçekleştiği çalışmalar deneysel fotoğraf bağlamında önemli bir yer tutmaktadır. O zamanın Kaliforniya valisi ve yarış atları sahibi Lelan Stanford tarafından teşvik edilen Erward Muybridge, hareket kavramı üzerinden deneysel bir şekilde çalışmaya başlamıştır. Bir at üzerinden çalışan fotoğrafçı, birden çok fotoğraf makinesi kullanarak hareket saptaması yapabilmiştir. Bu hareketin oluşmasında “Kolodyum Tekniği” önemli bir yer almaktadır. Ayrıca parçaları hareketlendirilerek fotoğraflanması “Kinematografi” kavramının gelişmesine neden olmuştur. Kinematografi, hareket halindeki cisimlerin filmlerinin incelemesi anlamına gelmektedir. Bu kavramın gelişmesi sayesinde sinemanın ilk adımları atılmış oldu. Daha sonraları Muybridge, bu tekniği geliştirerek başka çalışmalarda bulunmuştur. Görselde aynı teknik kullanılarak yapılan “Dans Eden Kadın” fotoğrafı görünmektedir. 

İlk zamanlar belirli bir teoriye dayanmadan bir eğlence aracı olarak kullanılan deneysel fotoğraf bilhassa teknolojinin gelişmesi ve teknolojinin sanata empoze olması ile sanat akımına dönüşmüştür. Ayrıca sanatçıların olağanın dışına çıkma isteği ve ortaya çıkan sanat akımları bu süreci hızlandırmıştır. Bakıldığı zaman Dadaizm akımını benimseyen Man Ray’ın “Rayogram” çalışmalarında ve sonrasından gelen Schad’ın “Schadograf”larında deneysel fotoğraf etkileri görünmektedir. Bauhaus sanat okulunun açılması ve okulun etkili isimlerinden Moholy Nagy’ın fotoğraflarında alışagelmişin dışına çıkarak soyut düşünceleri uygulaması deneysel fotoğrafın gelişimini direkt etkilemiştir. Nagy, fotoğraflarında nesnel gerçekliği kabul etmez fotoğrafların daha yaratıcı, yenilikçi olmasını savunur ve bu tez çerçevesinde çalışmalarını gerçekleştirir. Nagy’ın savunduğu bu düşünce ondan sonra gelen nesli etkilemiştir. Bu durumda Deneysel fotoğrafın gelişip yayılmasına neden olmuştur. Daha sonraları dünyada gelişen politik krizler ve ülkeler arasındaki kutuplaşmalar 2. Dünya Savaşını doğurmuştur. 2. Dünya Savaşı, her alanı etkilediği gibi sanat alanını da olumsuz etkilemiştir. Bauhaus sanat okulu dönemin siyasi karmaşası ve savaş durumundan dolayı kapatılmıştır. Okulun kapanmasından dolayı birçok sanatçı Avrupa’dan Amerika’ya göç etmek durumunda kalmıştır. Bu durum Avrupa’daki sanat anlayışının yavaşlamasına neden olmuştur. Amerika’da ise bu dönemde Bauhaus etkisi yükselir. Bauhaus, o dönemdeki yüksek okullarda yayılmaya başlar. Sonrasında savaşın bitmesi beraberinde yeni düşüncelerin çıkmasına neden olmuştur. Savaş sonraki dönemde artık sanatçılar öznel bir bakışa dönmüştür ve çalışmaları bu bakış açısından çıkmıştır. Bu bakış açısı, deneysel fotoğraf anlayışını doğrudan olumlu bir şekilde etkilemiştir. 1960’lar sonra sanat disiplini olarak kabul edilen deneysel fotoğraf, dünya genelinde akademi ve okullarda ders olarak işlenmeye başlanmıştır.

Editör: Fatih Düz – 12.06.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Usta

Fatih Düz tarafından yazıldı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Yıldız Kapıları, Görünmezlik Pelerinleri ve Ay’ı Bombalamak: ABD Ordusunun En Çılgın Teknoloji Araştırması

    Bilgiyi Zırhsız Savaştıran Fırat Devecioğlu Kimdir?