Haydi hep birlikte Jeffrey Silverthorne’un 1970’lerde Rhode Island Eyalet Morgu‘nda yaptığı musallat edici fotoğraf çekimlerini ziyaret edelim.
Jeffrey Silverthorne Kimdir?
1946 yılında Honolulu, Hawaii’de doğan Jeffrey Silverthorne fiziksel ve psikolojik sınırları fotoğraflamasıyla ünlü. Bunun yanı sıra, New York’un trans bireylerini fotoğraflaması, 1970’lerde Rhole Island Eyalet Morgu’nda cesetleri fotoğraflaması ve Meksika-Amerika sınırındaki Boystown genelevinde çektiği fotoğraflarla da bilinmekte.
Birçok ödül aldı ve 1986 Ulusal Sanat Vakfı ödülünün sahibi oldu. Çalışmaları, Musée Nicéphore Niépce’deki kariyer retrospektifi “The Precision of Silence” da dahil olmak üzere çok sayıda sergide yer aldı. Başlıca yayınları arasında “Morgue”, “Boystown: The Perfume of Desire” ve “Directions for Leaving” bulunmaktadır. Roger Williams Üniversitesi’nde ders verdiği ve 2022 yılında vefat ettiği Rhode Island’da ikamet etmiştir.
Jeffrey Silverthorne ve Morgue (Morg)
2017 yılında yayınladığı Morgue adlı kitabında 1972 ve 1973 yıllarında Rhode Island Eyalet Morgu’nda çektiği fotoğraflarına yer veren Silverthrone, 22 fotoğraf büyüklüğüne sahip büyük filmle morgdaki cesetlerin derin fotoğraflarını çekmiştir.
Kitabın dipnotunda bu fotoğrafları 25 yaşındayken ve 4 senelik evliyken, daha yeni ikinci çocuğunu kucağına almışken ve “Vietnam Savaşı hala kayıplarını veriyordu. Değişim ve ölüm havadaydı ve morg fiziksel delil bulabildiğim yerdi” diye yazdı.
Cinayete kurban gidenleri, kazayla ölenleri ya da intihar edenleri bulmak için morg tam yeriydi. Morgda bu anonim cesetler ifşa edildi; böylece belki kimlikleri belirlenebilirdi. Bu yüzden morg, fotoğrafçılığın özünü test etmek için harika bir yerdi.
Walter Benjamin, Roland Barthes ve diğerlerinin belirttiği gibi, fotoğrafın her zaman ölümle özel bir ilişkisi olmuştur. Fotoğraflarda görünen, “olmuş olan ve artık olmayan”dır. Tüm insan fotoğrafları iki kategoriden birine girer: ölmüş insanların resimleri veya ölecek insanların resimleri. En iyi fotoğraflar bu kaçınılmazlığın peşini bırakmaz.
Silverthorne’un morgdan çektiği fotoğraflar, bu soğuk adli tıp ortamında bile ölülere büyük bir itibar sağlıyor. Yakın zamanda yerleşmiş, artık cansız olan bebeklerin cesetlerine sevgiyle davranılıyor ve yüzünün alt yarısını kaplayan kurumuş kana rağmen “Çalılıklarda Bulunan Çocuk” huzur içinde uyuyor gibi görünüyor. Bu fotoğraflarda yaşam ve ölüm arasındaki sınır bulanık, çünkü fotoğrafların yaptığı şey bu: bütünlük, hareket ve yaşam anılarını tetikleyecek şekilde nesnelerin yüzeyini sunuyorlar. Silverthorne’un dediği gibi, “İyi bir fotoğraf, bir şekilde kadavranın gözündeki camsı sıvının eşdeğerini korur, bu da ölümden çok sonra hayata sadık kalır, oküler bir kanıt.”
Bu fotoğraf kitabına tepkiniz, ölümden sonra bedenin kutsallığına olan inancınıza bağlı olacaktır. Tepkiler, bunun güzel bir duygudaşlık ve şefkat eseri olduğunu düşünmekten, saldırgan ve acımasız bulmaya kadar değişebilir.
Çağdaş Amerikan toplumunda, ölüm çoğunlukla uygunsuz bir gerçek olarak -savaşılması, kaçınılması ve inkar edilmesi gereken bir şey- olarak ele alınır. Ölümün fotoğraf gibi utanç verici bir anakronizm olarak görüleceği bir teknolojik ölümsüzlük çağına girdiğimize inanıyoruz.
Sonunda, belki de bugün sosyal medyada fotografik olarak türetilmiş görüntülerin büyüleyici çoğalmasının daha büyük bir amacı olacaktır. Barthes, “Ölüm bir toplumda bir yerlerde olmalı” diye yazmıştı. “Artık (ya da daha az yoğun olarak) dinde değilse, başka yerde olmalıdır; belki de yaşamı korumaya çalışırken ölümü üreten bu görüntüde.” Silverthorne’un Morpheus ve Thanatos’a işaret etmek için hayatta olduğu kadar şefkatle ve inandırıcı bir şekilde ölümü işaret eden “Uykusunda Ölen Kadın” imgeleri, bir bebeğin inatçı ayağı ve nefesi kesilmiş iki ölü sevgili, hayatın ne kadar koşullu ve gelip geçici olduğunu hatırlayarak yeniden korumaya ve kutsamaya çalışarak memento mori (öleceğini unutma) geleneğine yeni bir transparanlık seviyesi getiriyor.
Editör: Doruk Adakoğlu – 04.02.2023
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Bebek kafası ve ayağının olduğu fotoğraf çok garip düşünüldüğünde. Fotoğraf hakkında bilgisi olmayan biri yaşayan bir bebeğin fotoğrafının çekildiğini düşünebilir.
Ölümün hayatın içinde ve bizi hayatın dışına iten bir güç olduğunu kanıtlar nitelikte fotoğrafları çekilmiş, ilginç.
Ölümün aslında ne kadar da dehşet verici karelerden oluşabileceğini bizlere bir kez daha sunuyor kareler.
Ay gerçekten çok şaşırdım ve ürkütücü buldum..
İnsanı alıp çok bambaşka yerlere götüren, çok değişik, düşündürücü fotoğraflar…