içinde

MuhteşemMuhteşem

Prensesi Prenses Yapan Beyaz Atlı Prens Mi?: Sindirella (Külkedisi) Kompleksi

Andromella sendromu olarak da bilinen bu kompleks veya daha anlaşılır bir şekilde karmaşa, klasikleşmiş çocuk masallarından biri olan Külkedisi yani Sindirella’dan adını alır. Kısaca, kadınlarda bağımsızlık korkusu olarak açıklanabilen bu durum genellikle ‘’kırılgan’’ bir yapıda olduğu söylenerek yetiştirilen kız çocuklarında görülür ve ne yazık ki çok ama çok yanlış bir tutumdur.

Masalı kısaca bir hatırlayacak olursak, baş kahramanımız önce annesini kaybedip babasının yeni eşi ve eşinin kızları ile yaşarken babasını da kaybetmesiyle kendi evinde hizmetçi ve tutsak konumuna geliyor. Bir gün, prenses arayışında olan prens bir balo düzenliyor ve Sindirella gitmesine izin vermeyen üvey annesine rağmen peri annesinin yaptığı sihir sayesinde camdan bir ayakkabı ve harika bir elbise ile baloya gidiyor. Prensle dans ederken bir anda birbirlerine aşık oluyorlar. Gece yarısından sonra sihir bozulacağı için koşa koşa eve dönerken ayakkabısını düşürüyor ve prens bu ayakkabının sahibini bulmak için kapı kapı gezerek prensesini arıyor ve eninde sonunda buluyor. Son ise bildiğiniz gibi; sonsuza dek mutlu yaşıyorlar.

Hala bir sorun göremediğiniz tatlı bir aşk hikayesinden bahsettiğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu masalın tam olarak hangi kısmı sendroma adını veren kısım diyorsanız size şöyle bir soru sorayım, peki ya prens Sindirella ile tanışmasaydı veya o büyülü balo gecesinden elinde kalan tek şey olan o ayakkabının sahibini asla bulamasaydı, o zaman ne olacaktı? Ölene kadar üvey annesinin ve kardeşlerinin zulümlerine katlanmaya devam mı edecekti? Onlardan kurtulmak ve kendi ayakları üzerinde durup yeni bir hayat inşa etmek için bir prense cidden ihtiyacı var mıydı?

Kadınlarda görülen bu sendrom, aslında yanlış bir çocuk gelişimi tutumundan kaynaklanıyor. Kız çocuklarına yani geleceğin kadınlarına, ‘’narin’’ olduklarından dolayı sorunlarını çözmek için bir kahramana özellikle de bu kahramanın erkek olmasına ihtiyaç duyması gerektiği öğretiliyor. Tıpkı Sindirella gibi beyaz atlı prensi tarafından kurtarılmayı bekleyen kız çocukları büyüyor ve kendi hayatları için mücadele edemeyecek kadar güçsüz ve yetersiz olduklarını düşünerek karşı taraftan bir adım beklemeye başlıyorlar.

Peki ya bu doğru mu? Kızlar cidden narin varlıklar mı? Elbette ki cevabımız kocaman bir ‘’hayır’’. Renkler nasıl cinsiyetlere ayrılamayacağı gibi işler de ayrılamaz, ayrılmamalı. Neredeyse her iş yeteneğe ve pratiğe bağlı olarak geliştirilebilir. Gördüğünüz gibi bunun kadın veya erkek olmakla yakından uzaktan hiçbir alakası yoktur, asla da olmayacaktır.

Kız çocuğunuza Sindirella kompleksi yaşatmamak için kız ve erkek çocuklarının eşit olduğunu, her zaman da eşit kalacaklarını anlatın ve gösterin. Kızlarınızın hayatları boyunca bir kurtarıcı beklemesi gerektiğini değil, kendi imkanlarını yaratmasını, kendisi için savaşabilecek güce sahip olduğunu ve evliliğin hayatını düzene sokacak olan aşama olmadığını öğretin. Evlilik ve anneliğin bir rütbe olmadığını, ne isterlerse yapabileceklerini ve bunun doğal olduğunu öğretin. Çocuklar bir tohum olarak dünyaya gelir, lütfen bu tohumları daha fazla zehirlemeden, çiçek açabilecekleri en güzel yerde yetiştirin.

 

Editör: Nur Bersun Aynur – 01.11.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    Seven Cidden Kıskanır Mı?: Othello Sendromu (Patolojik Kıskançlık) Nedir?

    Bakan Soylu Açıkladı | 12 Kasım Saat 18.57’de Ülke Çapında Bir Tatbikat Yapılacak!