Kült; hakim dinsel anlayışlardan ayrılarak, yeni bir inanç sistemi oluşturmuş sapkın sosyal grupları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Kült terimi, Latince “ibadet” anlamına gelen cultus kelimesinden türetilmiş ve ilk olarak 17. yüzyılda kullanılmıştır. Latince “cultus” kelimesi ise toprağı ekip biçmek anlamına gelen “colere” fiilinin sıfat halidir.
Kültler insanların kendi duygu ve düşünceleri, meditasyon uygulamaları, hayatı kendi zihinsel bakış açılarıyla ortaya çıkan toplumsal grup yapılarının oluşturduğu yapılardır. Mezhepler, Katoliklik, Kiliseye Bağlılık kültlerin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Kültler katı kuralları içinde barındıran, bağlılık gösteren herkesin sorgusuz- sualsiz itaat ettiği gruplardır. Bu yönüyle taassup da içerir. Kült grubunun özellikleri şunlardır:
1) Grup üyeleri kültün egemenliğini kabul eder.
2) Grup kurallarının dışına hiçbir üye çıkamaz.
3) Grup liderlerinin özel güçlerinin olduğuna inanılır.
4)İş hayatı, giyim tarzı, sosyal yaşam, ekonomik kıstaslar başta olmak üzere toplumsal tüm tabakaların sınırları çizilmiştir.
5) Grubun sadık insanları hayatlarının merkezine kült kültürünü koyarlar. Bu üyeler kült dışında hayatın olmadığını veya hayatın kült dışında anlamsız olduğunu düşünürler.
Kültlerin temelini kültür ve sosyoloji oluşturur. Çünkü kült, geleneksel ve toplumsal normların etkisiyle oluşur. Her insan belirli bir çevrede doğup büyüdüğü için külte ait ilgi bilgiler toplumun en küçük yapısı aileden başlayarak oradan çevresel etkileri de içine alır. Anne ve babanın dini hayatı, ibadet şekli de babadan oğula, anneden kıza döngü şeklinde geçer. Kült dışarıya kapalı olması, kendi sistematik sınırlarının dışına çıkmaması nedeniyle yenilikçi ve gelişimi de reddeder. Kültün kelime kökünden de anlaşılacağı üzere kendi toprağına neyi ekerse insan mahsulü de gelecekte kendi karakterinin benzer meyvesini yer.
Maddi ve manevi değerlerin tümünden oluşan kültür kendi kültünü de oluşturur. Tarihi ve dini açıdan değerli olan, geçmişten günümüze “korumalı” olarak gelen, miras olarak görülen tüm eserler de kültün bir yansımasıdır.
Din adamlarının, siyasi kimlik sahibi olan devlet adamları veya sanatsal ve yazınsal olarak büyük eserler üretmiş şahsiyetlerin de yarattıkları, ortaya koydukları ürünler bir süre sonra kalıcı hale gelip “dini bir eser” kıvamına gelebilir. Bir portrenin, heykelin, fotoğrafın zaman içinde efsanevi nitelik kazanarak ibadet edilen tabular haline gelmesi mümkündür. İnsan eliyle yapılan mozaikler, heykeltıraşlar, resimler de zamanla insan ruhundaki duygularda önce bir hareketlenmeye, oradan da insanın ruhunda kalıcılığı sağlayan “marka” haline gelebilirler.
İnsan yaratılış gereği inanç sistemini içinde barındırdığı için, bu inanç kendini “ibadet şekilleri” üzerinde göstermeye çalışır. Kartopu şeklinde süreklilik kazanan davranışlar bir zaman sonra ibadet şekline bürünür.
Kült içine girmek kolay olduğu kadar oranın dışına çıkmak bir o kadar zordur. Çünkü burada “grup kültü” denilen olgu vardır. Buradaki üyeler zamanla davranışları alışkanlık kazanır. Bir süre sonra da eleştirme ve sorgulama yeteneğini kaybeden insan oranın kalıcı bir üyesi olurlar. İbadetler de bir süre sonra insanlarda kalıcılık ve egemenlik kurar. Böylece insanlar yaşam deneyim alanlarını kült üzerine temellendirir.
Editör: Nur Bersun Aynur – 20.10.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Sorgulanmadan kabul edilen davranışların oluşturduğu kültler ve içinden çıkılması imkansız hale gelen kısır döngüye sıkışıp kalmış bir insanlık..Kaleminize sağlık, gayet bilgilendirici bir içerik olmuş.
Evet insan bir süre sonra yaşadığı yerin kalıbını alıyor maalesef.
Kabul etmeden önce bir sorgulamak lazım.
Biz de bulunduğumuz yerin kültürel şartlarına bir süre sonra uyum sağlıyoruz.
Körü körüne inanılan, sorgulanmadan kabul edilen her türlü düşünce ve eyleme karşıyım. Sorgulanmamış hayat, yaşamaya değmez.
Ku klux klan manyakları geldi aklıma…