Nilgün Marmara’ yı tanımam 1 şubat ayına denk gelir. Daha önce hiç duymamıştım o güne kadar adını, hava alanının dış hatlar bölümünde uçağımın kalkış saatini beklerken elim dergilere gitti. Yanımda okuyacak bir şeyler olmasına rağmen almıştım dergiyi. İçinden kocaman hüzünlü iri gözlerle bana bakan bir kadın posteri çıkmıştı. Okumamla hızlı bir şekilde yazının içine çekildiğimi hissettim. Neydi bu kadının hikayesi de beni böyle etkilemişti.
Nilgün Marmara, Balkan göçmeni bir ailenin kızı olarak 13 Şubat 1958 yılında İstanbul’da doğdu. Liseyi Kadıköy Maarif Kolejinde okudu. Üniversiteye İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde başladı, siyasi sebeplerden burada devam edemedi ve tekrar sınava girerek Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. 12 Eylül 1980 darbesi hayatındaki dönüm noktalarındandır. Üniversite’nin kırmızı salonundaki edebiyat ve şiir tartışmaları sona ermiş, yerini ev toplantılarına bırakmıştır. Bu dönem şiir yazmaya başlamış, ama yazdıklarını kimseye göstermemiştir.
Erken vazgeçişlerim vardı benim,
Seninse tükenişlerin,
Ve gece uygun değildi beklemeye,
Yine de bekledim,
Okulu, “Sylvia Plath’in Şairliğinin İntiharı Bağlamında Analizi” tezi ile 1985 yılında bitirdi. Mezun olduktan sonra çalışsa da iş hayatı fazla uzun sürmedi.
1982 yılında arkadaş ortamında tanıştığı endüstri mühendisi Kağan Önal ile evlendi. Kocasının işi nedeniyle bir süreliğine Libya’ya taşındılar. Libya’nın çöl havası Nilgün Marmara’ya yaramadı ve hastalığı iyice nüksetti. Türkiye ‘ye döndüler Kızıltoprak’ta bir ev kurdular. Evleri Ece Ayhan, Cemal Süreyya, İlhan Berk, Tomris Uyar, Cezmi Ersöz, Küçük İskender, Orhan Alkaya gibi ustaların uğrak yeri oldu. Pazar günü buluşma türüne ”but partisi” adını verdiler. Fırında tavuk yaptıkları için bu adı verdiler.
“Yabancıların en yakınıydın sen”
Usta Şair Cemal Süreyya, Nilgün Marmara’yı Amerikalı yazar F.Scott Fitzgarald’ in karısı Zelda’ya benzetir ve ona çılgın Zelda derdi.
Nilgün Marmara Slyvia Plath’ı kendi içinde iz bırakmış acı zerresinin karşılığı olarak görüyordu. Slyvia’nın, bireyin yalnızlığı ve bunun yanında var oluşu üzerine görüşü Marmara’yı çok etkilemiştir. Hüzünlerin kraliçesi olarak yaşadığı süre boyunca Slyvia gibi ölümle flört etti.
Fikirlerini benimsediği Slyvia Plath gibi aynı sonu seçti. Geride intihar mektubu bırakarak 13 Ekim 1987’de 29 yaşındayken beşinci kattaki evinin penceresinden atlayarak yaşamına son verdi.
Ölümünün ardından pek çok dedikodu başladı. Oysa Nilgün’ün tedavi olması gerekiyordu, o ise doktorlardan kaçıyor tedaviyi reddediyordu. Zeki ve kültürlü olduğu için en zor vakalardandı. İyileşmesi için entellektüel faaliyetlerde bulunmaması gerekiyordu
Hiç kimse şiir yazdığını bilmiyordu ”Dosyalar dolusu iki yüz elli şiirim var.” dediği zaman olduğum yerde donup kalmıştım (Gülseli İnal)
Bu dünyayı bir başka dünyanın bekleme odası olarak görüyordu. Başta Ece Ayhan olmak üzere kendi kuşağının pek çok şairini etkilemiştir.
Kitaplarının hiçbiri o hayattayken basılmadı. Kitaplarının iki tanesi ”Defterler ” ve ”Kağıtlar” onun izni dışında basıldı. Nilgün Marmara asla yayınlanmayacağını düşünerek kaleme almıştı.
“Yaslı yüreğimin utangaç itirafı ben sizi
sevmekten öldüm bayım”
Editör: Fatih Düz – 07.10.2022
Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!
Hayatın ağırlığına hassas kalpler dayanamıyorlar. Her şeyi fazlasıyla anlamlandırmak da bir hastalık gibi yaşamaya olan direncimizi zayıflatıyor.
Evi çok ünlü şairlerin toplanma yeri olmasına rağmen ,öldüğünde kimse şiir yazdığını bilmemesi ne kadar düşündürücü bir durum. Çok yazık çok muhteşem bir yetenek erken kaybedilen.
Kitaplarının basıldığını yaşarken görseydi iyi olurdu diyor insan…
“Sevmekten öldüm”, gece gece kalbimizi bıraktık bu söze, emeğinize sağlık
çok güzel olmuş. bu hanımefendinin fotoğrafını bir arkadaşımın instagram hesabında görmüştüm, teyzesi falan sanmıştım… bu paylaşımla kafamdaki soru işareti kalkmış oldu ayrıca Sylvia Plath’le olan bağlantısı Nilgun Marmara’nın şiirlerine bakmak istememi sağladı. teşekkürler paylaşım için.
Bazıları ecelden bazıları hastalıktan bazıları kazadan bazıları da ilgisizlikten göçer, gider. Nilgün Marmara gerçekten kıymetli bir şair. Yazıkları döneminde yayılama da şimdi okunup üzerinde konuşuluyor belki de sağlığında görmesi gereken ilgiyi vefatından sonra gördü ve bu da çok acı. Gerçi Kafka da ve daha pek çok sanatçının başına benzer durumlar gelmiyor mu? Geçen Nobel edebiyat ödülünü kazanan annie ernoux’u araştırırken eski eşinin de onunla yazdıkları sebebiyle dalga geçtiğini öğrendim. Kadınlar hep böyle muamelelere mi katlanmak zorun dünyanın her coğrafyasında? Ne yazık ki 🙁 Ve tabii ki eşinin ilgisizliği ne kadar acı.