içinde

MuhteşemMuhteşem

Bu Coğrafyada Bir Türküdür Yaşamak

Türküler hakikati olduğu gibi görüp söylemekten asla çekinmeyen ermiş ve cesur kimselerin söylemleridir. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki dağda, bayırda, evde, sokakta her an bir tınıyla karşılaşabiliyoruz. Çünkü Anadolu insanı sevincini, derdini, aşkını, hayalini, hayatını insan olarak aklınıza gelebilecek bütün duygularını türkülerle dile getirmeye çalışmıştır yüzyıllardır.

Duyduğum her Anadolu türküsünde burnuma taze ekmek kokusu, çağıldayan su sesi ve sabah güneşle birlikte uyanan anaların tatlı telaşı gelir gözümün önüne. Kulaklarıma dolan her türkü tınısı beni başka diyarlara götürür.

Türküler yüreğimizin dili, başımızın sevda yelidir, anadır, bacıdır, kardeştir, gurbete gidip dönmeyen oğul, hasret çeken yavukludur, Anadoludur türküler buram buram yaşanmışlık kokar, hasret kokar, aşk kokar.

Bir baharın en güzel açmış çiçeğidir türkü, en güzel öten kuş sesi, derin dingin akan ırmak bahçeye dikilen fidandır. Çiçekler kokmaz türkülerin geçmediği yollarda.

Yaşınız kaç olursa olsun bir türkü duyduğunuzda içiniz dağlanır, çünkü her türkünün bir hikayesi vardır, yoktan var edilmemişlerdir, hepsinde bir yaşanmışlık, bir acı, bir hüzün vardır.

“Ah bu türküler, köy türküleri

Ne düzeni belli, ne yazanı

Altlarında imza yok ama

içlerinde yürek var

Cennet misali sevişen

Cehennemler gibi dövüşen

Bir çocuk gibi gülüp

Mağaralar gibi inleyen

Nasıl unutur nasıl

Ömründe bir kez olsun

Halk türküsü dinleyen…

Türküler bazen toprağa düşen su damlası gibi düşüp yüreklerimize ayrılık ateşini söndürmüş, bazen de yağmur olup bizi vuslata erdirmiştir.

Neşet Ertaş’ın şu sözü yankılanır kulaklarımda her türkü sözü anıldığında: ” Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur, çünkü kötü insanların türküleri yoktur.” der büyük üstad.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu da anmadan geçmek istemem der ki : ” Ne zaman bir köy türküsü dinlesem, şairliğimden utanırım.”

Ve eklemek isterim ki türkü duygularımızın en açık bir şekilde anlatılma sanatıdır.

Türkü dünyamız o kadar derin bir deniz ki içine dalan bir daha geri çıkamaz. Çıkmak isteyen kim ki dediğinizi duyar gibiyim. Evet türkü bir okyanus bence içine girmek için cesaret edilen tek okyanus belki de.

Bizim canımız, coğrafyamız, yarimiz, gurbet ellerde tek teselli kaynağımız olmuş türküler.

Memleketin başı dumanlı dağlarından yem yeşil ovalarından, bağlarından, pınarlarından turnalarla haber beklemiş, seher yelleriyle selam yollamışızdır sevdiklerimize türkü türkü.

Değinmek istediğim o kadar çok türkü ve halk ozanı var ki, aramızda olan olmayan bütün halk ozanlarımıza saygıyla kucak dolusu selam ederim.

Neşet Ertaş’ın güzel bir türküsüyle sonlandırmak isterim yazımı yeri çok ayrıdır hayatımda.

Tüm Neşet Ertaş sevenlere gelsin bozkırın tezenesinden sen benimsin ben seninim…

Beni eller gibi görme

Sen benimsin ben seninim

Gel seni benden ayırma

Gel seni benden ayırma

Sen benimsin ben seninim

Sen benimsin ben seninim..

Bu türkünün klibi yoktur, çünkü herkesin klibi gözlerini kapatınca başlar…

Editör: Fatih Düz – 21.09.2022

Bu içerik hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yapabilir, oy kullanabilir ya da tepki seçebilirsiniz. Gönderinizi oluşturun!

Rapor Et

Meraklı

Özlem Demirel tarafından yazıldı

Makale YazarıÜyelik Yılı

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

    İşitme Engelli Bireylerin Gözünde Dünya

    Osmanlı’da İz Bırakan Kadınlar